28 Aralık 2006 Perşembe
Akademik Bilişim 2007
31 Ocak - 2 Şubat 2007 tarihlerinde Dumlupınar Üniversitesinde düzenlenecek olan Akademik Bilişim Konferansına katılmak için Kütahya'da olacağım. Erdinç'le birlikte ikinci gün başka bir ile daha seminere gitmeyi planlıyoruz ama zaman gösterecek artık. Kütahya'ya yakınlarda oturan, gelme imkanı olan herkesi bekleriz. Özellikle listelerde ağzına geleni yazanları yüz yüze görmek için bir fırsat olur. Hem fotolarını çekeriz, hem de bilgilerinden faydalanmış oluruz ;) Listelerde atıp tutmaya benzemez, buyrun bekleriz.
27 Aralık 2006 Çarşamba
Malatya seminerinin ardından
Geçen pazar günü Çanakkale'den İstanbul'a otobüsle, oradan da Malatya'ya uçakla yolculuk ettim. Aslında bir uçak seyahati ile ilgili anlatacak fazla bir şey olmuyor. En fazla uçak ıssız bir adaya (İstanbul - Malatya arasında pek mümkün değil ya neyse ;)) düşse yanıma aldığım üç şey olarak linux yüklü ve şarjı tam bir notebook, pijama ve en önemlisi cep telefonunu seçtiğimi yazabilirdim belki. Ama uçakta yanımda hangi sanatçının oturduğunu yazsam yolculuğun bir kaç blog girdisi gücünde olduğu anlaşılır herhalde: Mustafa Topaloğlu. Hayır, uzaydan hiç konuşmadık.
Havaalanında Mustafa Hoca ve iki öğrencisi karşıladılar beni. Gece bire kadar Mustafa hocayla sohbet ettik. İki bilgi işlemci olarak iyi anlaştığımızı söyleyebilirim. Kendisini zaten camiadaki herkes gibi bende şenlikten, gezegenden tanıyordum. Böyle uzunca konuşma fırsatı bulduğuma sevindim.
Pazartesi sabahı (saat 11 sabah sayılırsa) Server Hoca da kaldığım misafirhaneye gelme nezaketinde bulundu. Mustafa hocanın götürdüğü lokantada yediğimiz harika öğle yemeğinden sonra kongre merkezine geçtik. Malatya İnönü Üniversitesini ilk defa görmüş olmama rağmen çok beğendim. Özellikle kongre merkezleri sanki Akademik Bilişim için yapılmış. Hem üniversitenin imkanları yeterli hem de Linux ve özgür yazılımlarla tanışık bir kitle var Malatya'da. Seneye belki akademik bilişim için de gideriz belli mi olur.
İnönü üniversitesi zaten linux'u en yoğun olarak kullanan yerlerden biri olduğu için katılımcılar seminerde anlattıklarımın çoğunu zaten biliyorlardı. Okulun son haftası olduğundan katılım fazla sayılmazdı. Benden sonra Server hocanın "Bir Bestecinin Gözünden PARDUS" seminer vardı. Özellikle sonundaki müzik kısmı oldukça keyifli geçti benim için. Akşama kadar yine yiyip içtikten sonra, bu sefer anlatacak bir şeyi olmayan bir yolculukla geri döndüm. Akşam yemeğinde tanıştığım Fatih Avcı ile bir linux semineri planladığımızı da yazmadan geçmeyeyim. Onun da adını listelerden biliyordum ama ilk defa karşılaştık. Tanıdığıma memnun oldum.
Çok az da olsa Malatya'da çektiğim bir kaç fotografa buradan ulaşılabilir. Aslında öğrenci arkadaşlar başka görüntüler de kaydettiler ama henüz bana ulaşmadı onlar.
Havaalanında Mustafa Hoca ve iki öğrencisi karşıladılar beni. Gece bire kadar Mustafa hocayla sohbet ettik. İki bilgi işlemci olarak iyi anlaştığımızı söyleyebilirim. Kendisini zaten camiadaki herkes gibi bende şenlikten, gezegenden tanıyordum. Böyle uzunca konuşma fırsatı bulduğuma sevindim.
Pazartesi sabahı (saat 11 sabah sayılırsa) Server Hoca da kaldığım misafirhaneye gelme nezaketinde bulundu. Mustafa hocanın götürdüğü lokantada yediğimiz harika öğle yemeğinden sonra kongre merkezine geçtik. Malatya İnönü Üniversitesini ilk defa görmüş olmama rağmen çok beğendim. Özellikle kongre merkezleri sanki Akademik Bilişim için yapılmış. Hem üniversitenin imkanları yeterli hem de Linux ve özgür yazılımlarla tanışık bir kitle var Malatya'da. Seneye belki akademik bilişim için de gideriz belli mi olur.
İnönü üniversitesi zaten linux'u en yoğun olarak kullanan yerlerden biri olduğu için katılımcılar seminerde anlattıklarımın çoğunu zaten biliyorlardı. Okulun son haftası olduğundan katılım fazla sayılmazdı. Benden sonra Server hocanın "Bir Bestecinin Gözünden PARDUS" seminer vardı. Özellikle sonundaki müzik kısmı oldukça keyifli geçti benim için. Akşama kadar yine yiyip içtikten sonra, bu sefer anlatacak bir şeyi olmayan bir yolculukla geri döndüm. Akşam yemeğinde tanıştığım Fatih Avcı ile bir linux semineri planladığımızı da yazmadan geçmeyeyim. Onun da adını listelerden biliyordum ama ilk defa karşılaştık. Tanıdığıma memnun oldum.
Çok az da olsa Malatya'da çektiğim bir kaç fotografa buradan ulaşılabilir. Aslında öğrenci arkadaşlar başka görüntüler de kaydettiler ama henüz bana ulaşmadı onlar.
23 Aralık 2006 Cumartesi
yenice seminerlerinin ardından
Dün 200km yol gidip gelip Yenice Meslek Yüksekokulunda Linux ve Özgür Yazılım seminerleri verdik. Hem çok iyi ağırlandık hem de katılım çok iyidi. Yenice nasıl bir yer diye merak edenler için yemek yediğimiz otelden bir görüntü:
Çanakkale'den vaktinde çıkamadığımız için Yeniceye planladığımız saatte yetişemedik. Hem yok berbattı, hem de kar yağıyordu. Neyse, eğer programı planladığımız gibi gerçekleştirmeye çalışsak geç saate kalacağımız için ben konuşmamı yapmadım. İlk olarak Pınar konuştu. Hem seminer konusunun Pardus olmasından hem de Pınar'ın artık tecrübeli bir konuşmacı olmasından dolayı güzel bir seminer oldu.
Bu seminerden sonra yemeğe çıktık. Bu ara ilk seminerlerini verecek olan Figen ve Şule için hem iyi hem de heyecan arttırıcı oldu ;) Faik'le benim tuzumuz kuru olduğu için bolca yedik, içtik, lafladık. Figen'in seminerinden önce gelen yerel basına Pınar bir açıklama yaptı ve seminere geçtik. Öğleden sonra Firefox anlatan Figen heyecanını dinleyiciye hiç yansıtmadığından başarılı ve eğlenceli bir seminer verdi. Firefox seminerini daha önce Arda'nın yapmayı planladığınız yazdığı şekilde Html Slidy ile anlatması da ayrıca güzel oldu.
Son seminerde Openoffice.org anlatan Şule de gayet başarılı bir seminer verdi. Bu seminerden sonra sağolsun Faik'de bizi kırmadı ve Çanakkale'ye beraber geri döndük. O uzun zamandır bu yolu gidip geldiğinden bize rehberlik etti ve arada bir yarışarak geri döndük ;) Arkadaşlar için çok iyi bir tecrübe oldu bu seminerler.
Yarın akşam bir seminer için Malatya'ya gidiyorum. İlk defa Malatya'yı görme fırsatı bulacağım. Mustafa Hoca ve Server Hoca ile de görüşmek için de bir fırsat olacak. O seminerden sonra da yazarım bir şeyler.
Çanakkale'den vaktinde çıkamadığımız için Yeniceye planladığımız saatte yetişemedik. Hem yok berbattı, hem de kar yağıyordu. Neyse, eğer programı planladığımız gibi gerçekleştirmeye çalışsak geç saate kalacağımız için ben konuşmamı yapmadım. İlk olarak Pınar konuştu. Hem seminer konusunun Pardus olmasından hem de Pınar'ın artık tecrübeli bir konuşmacı olmasından dolayı güzel bir seminer oldu.
Bu seminerden sonra yemeğe çıktık. Bu ara ilk seminerlerini verecek olan Figen ve Şule için hem iyi hem de heyecan arttırıcı oldu ;) Faik'le benim tuzumuz kuru olduğu için bolca yedik, içtik, lafladık. Figen'in seminerinden önce gelen yerel basına Pınar bir açıklama yaptı ve seminere geçtik. Öğleden sonra Firefox anlatan Figen heyecanını dinleyiciye hiç yansıtmadığından başarılı ve eğlenceli bir seminer verdi. Firefox seminerini daha önce Arda'nın yapmayı planladığınız yazdığı şekilde Html Slidy ile anlatması da ayrıca güzel oldu.
Son seminerde Openoffice.org anlatan Şule de gayet başarılı bir seminer verdi. Bu seminerden sonra sağolsun Faik'de bizi kırmadı ve Çanakkale'ye beraber geri döndük. O uzun zamandır bu yolu gidip geldiğinden bize rehberlik etti ve arada bir yarışarak geri döndük ;) Arkadaşlar için çok iyi bir tecrübe oldu bu seminerler.
Yarın akşam bir seminer için Malatya'ya gidiyorum. İlk defa Malatya'yı görme fırsatı bulacağım. Mustafa Hoca ve Server Hoca ile de görüşmek için de bir fırsat olacak. O seminerden sonra da yazarım bir şeyler.
20 Aralık 2006 Çarşamba
ilk günün ardından
Pardus 2007 çıkalı bir gün oldu ama ftp.comu.edu.tr'den 2000'in üzerinde indirildi. Ben bunları yazarken 60 kişi daha indirmeye çalışıyor.
18 Aralık 2006 Pazartesi
MacBook veya Sun'da özgür işletim sistemi koşturmak veya "yoksa Pardus'u sevmiyor muyum?"
Bu akşam "yoksa Pardus'u sevmiyor musunuz?" şeklinde özetlenebilecek bir mail aldım. Temel dayanağı olarak sayfamda pardus bannerı bulunmadığını ve daha önce debian kullandığımı yazdığımı gösteriyordu. Hatta Oğuz ve Pınar'ın günlüklerinden de bilgi işleme gelenlere debian kurdurduğumu okumuştu maili yazan.
Bu konuyla ilgili çevremden de arada bir sorular aldığımdan buraya yazayım da kurtulayım istedim. Aslında hiç lafı uzatmadan elbette Pardus'u seviyorum diyebilirim. Pardus'u kullanmamın nedeni (evet işyerinde Pardus kullanıyorum) ulusal olması değil. Yani ulusal olması elbette güzel ama sadece bunun için bir işletim sistemini kullanamam ben. Destek veririm, orası ayrı ama kullanmak için beğenmek ve işlerini onunla görebilmek lazım. Hakikaten beğendiğim ve istediklerimi yapabildiğim için kullanıyorum Pardus'u.
Bir de şu sun makina alıp da solaris yerine debian kullanma olayına açıklık getireyim. Aslında oldukça açık ama yine de yazmakta sakınca yok. Sorunun cevabı açık: Özgürlük için. Neden winmodem sahibi olanlar bu alet onun için yapılmış, en iyi win'de çalışır onu kullanayım demiyor ve linux kullanıyorlarsa, neden MacBook üzerinde ulan Apple'dan iyi mi bileceğim en iyisi MacOS kullanmak demiyor ve Linux kullanıyorlarsa, neden üzerinde winxx için tasarlanmıştır yazan laptoplarda, masaüstü bilgisayarlarda, sunucularda linux kullanıyorlarsa, neden linux'u desteklediği üzerinde yazmayan yazıcıları linux ile kullanmaya çalışıyorlarsa, ben de o yüzden sparc işlemcili sun bilgisayarda linux kullanıyorum: özgürlük için.
Bir kaç söz de debian için yazayım. Bence debian çok önemli bir proje. Ben belki bir gün debian kullanmayabilirim ama bu ona karşı düşüncelerimde bir değişikliğe yol açmaz. Bazen insanı deli de etse taviz vermez tavrından dolayı yaşamalı debian.
Son zamanlarda günlük girdilerimin fantastik başlıklar taşıdığını ve metinler içinde çılgınca linkler verdiğimi düşünerek neden? diye soranlara güzel soru cevabını veriyorum ;)
Son olarak Pardus 2007 çıktığında bir yansıdan indirmek isterseniz kurulanını buradan, çalışanını buradan indirebileceksiniz. Çok müşterisi olacak diye tahmin ediyorum. Bir gün sonra şu kadar kişi indirdi bizden diye bir haber veririm.
Bu konuyla ilgili çevremden de arada bir sorular aldığımdan buraya yazayım da kurtulayım istedim. Aslında hiç lafı uzatmadan elbette Pardus'u seviyorum diyebilirim. Pardus'u kullanmamın nedeni (evet işyerinde Pardus kullanıyorum) ulusal olması değil. Yani ulusal olması elbette güzel ama sadece bunun için bir işletim sistemini kullanamam ben. Destek veririm, orası ayrı ama kullanmak için beğenmek ve işlerini onunla görebilmek lazım. Hakikaten beğendiğim ve istediklerimi yapabildiğim için kullanıyorum Pardus'u.
Bir de şu sun makina alıp da solaris yerine debian kullanma olayına açıklık getireyim. Aslında oldukça açık ama yine de yazmakta sakınca yok. Sorunun cevabı açık: Özgürlük için. Neden winmodem sahibi olanlar bu alet onun için yapılmış, en iyi win'de çalışır onu kullanayım demiyor ve linux kullanıyorlarsa, neden MacBook üzerinde ulan Apple'dan iyi mi bileceğim en iyisi MacOS kullanmak demiyor ve Linux kullanıyorlarsa, neden üzerinde winxx için tasarlanmıştır yazan laptoplarda, masaüstü bilgisayarlarda, sunucularda linux kullanıyorlarsa, neden linux'u desteklediği üzerinde yazmayan yazıcıları linux ile kullanmaya çalışıyorlarsa, ben de o yüzden sparc işlemcili sun bilgisayarda linux kullanıyorum: özgürlük için.
Bir kaç söz de debian için yazayım. Bence debian çok önemli bir proje. Ben belki bir gün debian kullanmayabilirim ama bu ona karşı düşüncelerimde bir değişikliğe yol açmaz. Bazen insanı deli de etse taviz vermez tavrından dolayı yaşamalı debian.
Son zamanlarda günlük girdilerimin fantastik başlıklar taşıdığını ve metinler içinde çılgınca linkler verdiğimi düşünerek neden? diye soranlara güzel soru cevabını veriyorum ;)
Son olarak Pardus 2007 çıktığında bir yansıdan indirmek isterseniz kurulanını buradan, çalışanını buradan indirebileceksiniz. Çok müşterisi olacak diye tahmin ediyorum. Bir gün sonra şu kadar kişi indirdi bizden diye bir haber veririm.
17 Aralık 2006 Pazar
prensler ve prensesler, uygulamalı Ruby semineri ve genel relativistik madde alanları üzerine
Bu akşam cnbc-e'de seyrettiğim Prensler ve Prensesler adlı filmi not edeyim de daha önce seyretmemiş olanlar bir fırsatını bulup seyretsinler. Fransızca anime olur muymuş demeyin japon animelerinden oldukça farklı ama güzel. Yaklaşık bir saatte altı kısa öykü anlatılıyor. Hepsi birbirinden ilginç.
Bu filmi yayınlayan kanalın (cnbc-e) o kadar berbat bir sitesi var ki, ancak bu kadar olur.
Bu filmi yayınlayan kanalın (cnbc-e) o kadar berbat bir sitesi var ki, ancak bu kadar olur.
7 Aralık 2006 Perşembe
maraton başlıyor
Aralık ayı Linux seminerleri açısından oldukça bereketli bir ay oluyor. LKD'nin yurdun her köşesini gezen ve gezdiren çalışma grubu Seminer-ÇG bu ay birçok seminer düzenliyor, etkinliğe katılıyor:
30 Kasım-03 Aralık 2006 tarihlerinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen BİLİŞİM-Ankara'06, 3. Bilgisayar, Yazılım, Telekomünikasyon, Internet Teknolojileri ve E-Devlet Uygulamaları Fuarında 30 Kasım ve 3 Aralık günleri Abdullah Anar, 2 Aralık günü Türker Gülüm "Linux Nedir" konulu seminerler verdiler.
Adana Bilişimci İşadamları Derneği ile birlikte Kobilerde Linux kullanımının arttırılması için düzenleyeceğimiz seminerler 8 aralık cuma günü başlayacak. İki gün sürecek seminerlerde Doruk Fişek ve Oğuz Yarımtepe seminerler verecekler. Doruk zaten seminer konusunda bir efsane ama Oğuz da giderek tecrübeli bir konuşmacı oluyor (evet, kendime bir mutluluk payı çıkarıyorum bundan). Umarım seminerlerden günlüklerinde bahsederler biraz. Seminerler için ön kayıt yaptırmak gerekiyordu ama sayfaya baktığımda başvuruların kapandığını görüyorum. Seminerlerin dolu bir salonda yapılacağını öğrenmek ne kadar güzel.
11 Aralık pazartesi günü Makina Mühendisleri Odası ve seminer-cg üyesi Abdullah Anar'ın organizasyonuyla MMO Ankara Şubede saat 18:30'da Pardus geliştiricisi sayın Koray Löker bir "Pardus" semineri verecek. Seminerleri önce Koray'a yazıp sonra haber veriyoruz ama sağolsun Koray henüz şikayetçi değil durumdan.
15 Aralık Cuma günü Bahçeşehir Üniversitesi Bilgisayar ve öğretim Teknolojileri öğretmenliği Bölümü'nde Pardus geliştiricisi Gökmen Göksel "Linux Nedir?" konulu seminer verecek.
19 Aralık'ta bu kez Marmara Üniversitesinde PostgreSQL Kullanıcıları Derneği Başkanı Devrim Gündüz "Linux Nedir?" konulu bir seminer verecek.
21-23 Aralık tarihlerinde bu yıl onbirincisi Ankara TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinde düzenlenecek olan "Türkiye'de Internet" Konferansına her yıl olduğu gibi bu yıl da katılıyoruz. Üç gün boyunca toplam 12 linux ve özgür yazılım seminerimiz olacak. Çanakkale havaalanı da tekrar faaliyete geçti ama bir hafta sonra zaten bayram tatilinde geleceğim için bu seminerleri dinleyemeyeceğim. Hem okulun da son haftası olacak, yok yok olmaz. Tamam insan Ankara'yı özlüyor ama olmaz. Ankarada olan veya gitmeye imkanı olanların güzel vakit geçirebilecekleri seminerler olacak. Bence kaçırmasınlar. Bu konuşmacıları birarada dinlemek her zaman mümkün olmuyor.
22 Aralıkta bizim üniversitenin Yenice Meslek Yüksekolunda Linux ve özgür yazılım seminerlerimiz olacak (Ankara'ya gitmemek için bir sebep daha). Bu seminerlerde iki yeni konuşmacı daha kazanmış olacağız: Figen ve Şule. Yaz aylarında yazmıştım onlarla ilgi. Pek çalışkan arkadaşlar. Bu haftayı Ankara'da o çalıştay benim, bu sempozyum senin diyerek geçiriyorlar ama iki satır yazıp şöyle şöyle oldu diyemediler. Neyse, illa müthiş bahaneleri vardır eminim. Ya da daha iyisi bir şey yazın demediniz ki, hocam diyebilirler. En güzeli de bu olur herhalde. Yenice'de tecrübeli seminer konuşmacımız Pınar'da konuşacak . Onun bir de bir hafta önce İstanbul'da Ruby semineri var (evet, üçünden de kendime mutluluk payı çıkarıyorum ne var bunda?).
Yenice seminerlerinden sonra pazar günü Malatyaya seminer için uçacağım. 25 Aralıkta Server Acim hocayla birlikte iki seminer vereceğiz. Ben "GNU/Linux ile Akademik Uygulamalar" başlılı bir seminer vereceğim. Malatya İnönü Üniversitesi zaten Linux kullanan bir üniversite olduğundan onlara bu belgede anahatları çizilmiş konulardan bahsedeceğim. Bu belgeyi çevirip güncellemeyi ne zamandır istiyordum zaten. Daha önce Malatya'ya da hiç gitmemiştim, bakalım aralık ayının sonunda nasıl olacak. Seminer için bizi davet eden arkadaşlar şimdiden sayfalarından duyuruya başlamışlar.
Seminerlerimiz bunlarla sınırlı(!) kalmayacak. Henüz yazışmaları süren ama bu ay içinde gerçekleştirmeyi planladığımız (kesinleşmeyen) Bursa/Görükle, Afyonkarahisar, Konya ve Balıkesir seminerleri var. Gerçekten sıkı çalışıyoruz.
Siz bu satırları okurken seminer-cg listesinde yeni seminerlerin hazırlıkları yapılıyor.
Seminerlerimiz bunlarla sınırlı(!) kalmayacak. Henüz yazışmaları süren ama bu ay içinde gerçekleştirmeyi planladığımız (kesinleşmeyen) Bursa/Görükle, Afyonkarahisar, Konya ve Balıkesir seminerleri var. Gerçekten sıkı çalışıyoruz.
Siz bu satırları okurken seminer-cg listesinde yeni seminerlerin hazırlıkları yapılıyor.
28 Kasım 2006 Salı
ölümüne Debian GNU/Linux, yanlız insan ve Ertuğrul Koyu ya da İzmir Kordon üzerine
Daha önce yazmış mıydım hatırlayamadım ama geçenlerde iki adet Sun V240 almıştık. Makinaların üzerinde kurulu bulunan Solaris 10'a pek yabancılık çekmemiş olsam da alışkın olduğum programların sistemle birlikte gelmemiş olması hoşuma gitmemişti (top bile yok, düşünün gerisini). İstediğim bütün programların kurulabilir olduğunu bilmeme rağmen teker teker onlarla uğraşmak yerine Linux kurayım dedim. İşlemciler UltraSPARC olunca pek fazla alternatifi olmuyor insanın. Baktım Debian'ın sparc netinstall'u var, ilk tercihim o oldu.
V240'ı cd'den başlatmak bile ilave bir bilgi istiyormuş. Tahmin ettiğim gibi bir bios'u olmadığından küçük bir arama sonucu nasıl yapılacağını öğrendim. Bir zorluğu yok ama ilk denememde olmadı ;) Makinayı boot cdrom komutu ile cd'den başlattım ama kurulum cd'si başlangıçta takıldı. Sisteme yabancıyım ya hatayı kendimde arıyorum; kurulumu bile başlatamadım diyorum. İki gün (gerçekten) uğraştıktan sonra, tabi bu arada okumadığım Sparc belgesi kalmadı, bilgisayarın takıldığı yeri nette bir arayayım dedim. Olur ya benim kadar Solaris yabancısı birileri daha aynı hatayla karşılaşmıştır. Sonuç: Debian Bug report logs - #315978
Derin bir oh çekip hatanın benden kaynaklanmadığını anladıktan sonra bu sefer debian testing indirip şansımı onunla denedim. Kurulum problemsiz başladı. Disk bölümlemesinde raid yapılandırması olsa iyi olurdu ama buna da şükür diyerek devam ettim. Kurulumda makinanın üzerindeki 4 ethernet kartını da görmesine rağmen ağa bağlanamayıncaya kadar her şey iyi gitti. Evet bu da bilinen bir sorunmuş. Bunun da üzerinden fiber optik bir ethernet kartı takıp, onu eth4 olarak tanıtarak geldim.
Kurulum problemsiz tamamlandı ama bu sefer de grub veya lilo'yu nereye kurayım diye sormadı. Neyse vardır bir bildiği dedim. Varmış.
İşin kolayı bitti, şimdi sıra sunucu servislerini taşımakta. Tabi bir de arkadaşları ikna edip diğer Solaris'e de bir güzellik düşünmek lazım.
V240'ı cd'den başlatmak bile ilave bir bilgi istiyormuş. Tahmin ettiğim gibi bir bios'u olmadığından küçük bir arama sonucu nasıl yapılacağını öğrendim. Bir zorluğu yok ama ilk denememde olmadı ;) Makinayı boot cdrom komutu ile cd'den başlattım ama kurulum cd'si başlangıçta takıldı. Sisteme yabancıyım ya hatayı kendimde arıyorum; kurulumu bile başlatamadım diyorum. İki gün (gerçekten) uğraştıktan sonra, tabi bu arada okumadığım Sparc belgesi kalmadı, bilgisayarın takıldığı yeri nette bir arayayım dedim. Olur ya benim kadar Solaris yabancısı birileri daha aynı hatayla karşılaşmıştır. Sonuç: Debian Bug report logs - #315978
Derin bir oh çekip hatanın benden kaynaklanmadığını anladıktan sonra bu sefer debian testing indirip şansımı onunla denedim. Kurulum problemsiz başladı. Disk bölümlemesinde raid yapılandırması olsa iyi olurdu ama buna da şükür diyerek devam ettim. Kurulumda makinanın üzerindeki 4 ethernet kartını da görmesine rağmen ağa bağlanamayıncaya kadar her şey iyi gitti. Evet bu da bilinen bir sorunmuş. Bunun da üzerinden fiber optik bir ethernet kartı takıp, onu eth4 olarak tanıtarak geldim.
Kurulum problemsiz tamamlandı ama bu sefer de grub veya lilo'yu nereye kurayım diye sormadı. Neyse vardır bir bildiği dedim. Varmış.
İşin kolayı bitti, şimdi sıra sunucu servislerini taşımakta. Tabi bir de arkadaşları ikna edip diğer Solaris'e de bir güzellik düşünmek lazım.
26 Kasım 2006 Pazar
İşiniz ve İtibarınız Tehlikede mi?
Daha geçenlerde tokat gibi bir ceza almış olan BSA uslanmamış anlaşılan. Televizyonlarda reklamlara tekrar başlamışlar. İlk gördüğümde şaşırdım ama sonra adamlarda para var, para cezası korkutmuyor galiba onları diye düşündüm. Kendilerine kesilen ceza ne kadar bilmiyorum ama kim bilir kaç katını onlar ceza olarak kesmişlerdir.
Yasal olsalardı bile beni korkutamazlardı, çünkü işim de itibarım da tehlikede değil; Linux kullanıyorum.
Yasal olsalardı bile beni korkutamazlardı, çünkü işim de itibarım da tehlikede değil; Linux kullanıyorum.
25 Kasım 2006 Cumartesi
bu iki oluyor
TRT-2'de Bilişim Rüzgarı isimli televizyon programında Koray Löker ve Onur Küçük konuşuyorlar. Koray'ı daha önce de görmüştüm televizyonda. Pek sevimli bir tesadüf oldu benim için.
Programın ardından edit: Her iki konuşmacı da konuyu hakim olduğu kadar ekranda konuşmaya alışkın göründüler. Ayrıca Onur Küçük yanar döner masaüstünü gösteremeden program bitti diye sinir olmuştur sanırım.
Programın ardından edit: Her iki konuşmacı da konuyu hakim olduğu kadar ekranda konuşmaya alışkın göründüler. Ayrıca Onur Küçük yanar döner masaüstünü gösteremeden program bitti diye sinir olmuştur sanırım.
20 Kasım 2006 Pazartesi
seminer vidyoları
Geçen hafta düzenlediğimiz etkinliklerde kaydedilen vidyolar şimdilik bu adreste. Yapılması gereken birleştirme, parçalama işlemlerinin henüz yapılmadığını ve küçük byte'lar gibi bombaların kesilmediğini hatırlatayım. Şu anki haliyle 19 dosya yaklaşık 1GB tutuyor :( Hafta sonuna doğru editlenmiş hallerini seminer videoları bölümünde bulabileceksiniz.
16 Kasım 2006 Perşembe
sütü seven kamyoncu, kordondan ev almak ve insanın soyadının karakteri üzerine etkilerine dair
14 Kasım 2006 Salı
Krem şokola, yaşar ve küçük byte'lar üzerine
Seminerlerin ikinci günü de bitti. Bu gece gezmelere çıkamadık ama yarın Çanakkale'nin tarihi ve turistik yerlerini gezeceğiz. Son anda öğrendim ki, seminerlerin hepsi videoya kaydedilmiş ama hiç fotograf çekilmemiş :(
Hadi bunu da yazayım bari: ... evlenmek istiyormuş. Evet, evet O.
Hadi bunu da yazayım bari: ... evlenmek istiyormuş. Evet, evet O.
13 Kasım 2006 Pazartesi
Haskell ile full time blogging, lkd ve efsaneler
5 Kasım 2006 Pazar
etkinlik
13-14 Kasımda (haftaya) A.Erdinç Köroğlu, S.Çağlar Onur ve Faruk Eskicioğlu Çanakkalede misafirimiz olacaklar. İki gün boyunca seminerler ve sohbetler olacak. Çağlar ve Erdinç bir gün erken gelecekler, hava müasit olursa bayağı gezeriz diye tahmin ediyorum. Gün gün fotoları koyarım gelemeyenler için. Bu seminerlerin videolarını da kaydedip web'e koymayı planlıyorum. Bakalım evdeki hesaplar çarşıya uyacak mı. Faruk işlerinin yoğunluğundan sadece bir günlüğüne gelebiliyor. Askere gitmeden önce görüşmek için iyi bir fırsat olacak bu.
Pınar ve Oğuz da tecrübeli birer konuşmacı olarak bilgileri, tecrübelerini bu kez kendi arkadaşları paylaşacaklar. İkisi de bu yıl mezun oluyor. Biraz hüzünlendirici birşey aslında bu. Yani; gelişimlerini neredeyse en baştan beri gördüğünüz insanlar çok değil bir kaç yıl içinde ayrılıp gidiyorlar. Üniversitede çalışmanın hem en güzel hem de üzücü tarafı bu. Kendinize çalışma arkadaşları yetiştiriyorsunuz ama pek azı sizinle çalışmaya devam ediyor. Hoş bana fikrimi soranlara ben gidin başka yerde çalışın diyorum ya neyse. Teselli edici olan ise bu döngünün devam etmesi. Daha önce bahsettiğim öğrencilerimden Şule ve Figen de bilgi işlemde resmen çalışmaya başladılar. Şimdilik söylediğim şeyler onlara pek uygulanmayacakmış gibi geliyor galiba ama onlardan da pek umutluyum. (Sonradan yazdıklarımı okuyunca diğer öğrencilerime haksızlık yapıyormuşum gibi geldi. Elbette çok başarılı başka öğrencilerimiz de var ama hepsini birden bilgi işlemde çalıştırmak mümkün olmuyor. Seçim zorunlu ama zor oluyor. Nedense her yazdığımdan birileri alınacak/kırılacak gibi geliyor son zamanlarda. Lütfen öyle olmasın.)
Bu günlük girdisini okuyor ve "Oh, tabi seminer-cg'de olduğunuzdan, dernekten arkadaşlarınızı kolayca çağırıp etkinlik düzenliyorsunuz" diye düşünüyorsanız bu durumu seminer@linux.org.tr'ye yazın. Bir şehirde seminer düzenlemek için oldukça mütevazi taleplerimiz var. Sizden temel olarak istediğimiz semineri yararlı olabilmesi için katılımın sağlanması. LKD özgür yazılımın üniversitelerde yaygınlaşması için elinden geleni yapmaya hazır.
Doktora yeterliliği geçtikten sonra uzun sayılabilecek bir süredir yazmıyorum ama bu sınavdan sonra biraz molaya herkesin hakkı var bence.
Pınar ve Oğuz da tecrübeli birer konuşmacı olarak bilgileri, tecrübelerini bu kez kendi arkadaşları paylaşacaklar. İkisi de bu yıl mezun oluyor. Biraz hüzünlendirici birşey aslında bu. Yani; gelişimlerini neredeyse en baştan beri gördüğünüz insanlar çok değil bir kaç yıl içinde ayrılıp gidiyorlar. Üniversitede çalışmanın hem en güzel hem de üzücü tarafı bu. Kendinize çalışma arkadaşları yetiştiriyorsunuz ama pek azı sizinle çalışmaya devam ediyor. Hoş bana fikrimi soranlara ben gidin başka yerde çalışın diyorum ya neyse. Teselli edici olan ise bu döngünün devam etmesi. Daha önce bahsettiğim öğrencilerimden Şule ve Figen de bilgi işlemde resmen çalışmaya başladılar. Şimdilik söylediğim şeyler onlara pek uygulanmayacakmış gibi geliyor galiba ama onlardan da pek umutluyum. (Sonradan yazdıklarımı okuyunca diğer öğrencilerime haksızlık yapıyormuşum gibi geldi. Elbette çok başarılı başka öğrencilerimiz de var ama hepsini birden bilgi işlemde çalıştırmak mümkün olmuyor. Seçim zorunlu ama zor oluyor. Nedense her yazdığımdan birileri alınacak/kırılacak gibi geliyor son zamanlarda. Lütfen öyle olmasın.)
Bu günlük girdisini okuyor ve "Oh, tabi seminer-cg'de olduğunuzdan, dernekten arkadaşlarınızı kolayca çağırıp etkinlik düzenliyorsunuz" diye düşünüyorsanız bu durumu seminer@linux.org.tr'ye yazın. Bir şehirde seminer düzenlemek için oldukça mütevazi taleplerimiz var. Sizden temel olarak istediğimiz semineri yararlı olabilmesi için katılımın sağlanması. LKD özgür yazılımın üniversitelerde yaygınlaşması için elinden geleni yapmaya hazır.
Doktora yeterliliği geçtikten sonra uzun sayılabilecek bir süredir yazmıyorum ama bu sınavdan sonra biraz molaya herkesin hakkı var bence.
3 Ekim 2006 Salı
Slackware 11.0 is released!
1 Eylül 2006 Cuma
telekom'un hastasıyım
Telekom'un şahane adsl hizmetininden faydalanan biri olarak, biraz da tembellik etmek için bir de statik ip almıştım. Aylık 2.66 YTL ücretlendirme makul gibi görünüyordu. Bu ay gelen adsl faturasında statik ip ücreti olarak 9.78 YTL gördüğümde bu nasıl zam demiştim. Bugün nette biraz araştırma yaptığımda durumun daha da vahim olduğunu gördüm. Haber şöyle:
Nasıl oluyorda böyle bir hata yapılabiliyor, hadi hata yapıldı neden kendileri düzeltmiyor da ben dilekçe veriyorum belli değil. Onların benden/bizlerden özür dilemesi gerekmiyor muydu? Offff of!
Türk Telekom indirim sonrası gönderdiği ADSL faturalarında sabit IP sahibi
müşterilerine yanlış fatura bedeli kesmiş durumda. Bunu düzelttirmek isteyen
kullanıcıların şirkete başvurmaları gerekiyor.
Nasıl oluyorda böyle bir hata yapılabiliyor, hadi hata yapıldı neden kendileri düzeltmiyor da ben dilekçe veriyorum belli değil. Onların benden/bizlerden özür dilemesi gerekmiyor muydu? Offff of!
27 Ağustos 2006 Pazar
olan biten
Neredeyse bir ay olmuş yazmayalı. Kısa kısa yazayım:
Ankara'da kaldığım iki haftalık süre boyunca hiç internet bağlantım olmadı. Şenlikten sonra sadece bir gün bağlantımın olmadığını ve ne garip şeyler olduğunu hatırladığımda pek önemli şeyler kaçırmadığımı söyleyebilirim. Genel olarak insanların tatilde olmasının etkisi de vardır bunda. İnsanın iki hafta internetsiz kalması durumunda da yaşayabildiğini test etmiş oldum. Elbette döndüğümde bekleyen bir kaç bin mail vardı beni bekleyen. Bulduğum her fırsatta yarışmaları seyrettim. Atletizm ve yüzme yarışmalarında, geçtim madalya almayı, yarışmacımızın bile olmamasına artık tahammül edemiyorum. Nasıl oluyorda 70 milyonluk bir ülkeden bir (1) yüzücü çıkmıyor anlamıyorum. Bu memlekette bu sporların federasyonları olduğuna inanmak çok zor. Onlara sorsanız bilmem ne oyunlarında ne madalyalar almışlardır, geçen yıllara göre şöyle başarı artışı vardır filan. Yetkim olsa hepsini görevden alırım. Bundan daha kötü olamayız; çünkü sıfırdayız. Unutmadan spor spikerliğinin ne kadar zor olduğunu berbat spikerleri dinledikten sonra anladığımı da yazayım. LKD'nin idari kurul toplantısına katıldım. (Internet bağlantım olmadığı için toplantı için gerekli yazışmaları benim için Deniz Öğüt yaptı, hatta telefonda, listeye gelen önemli mailleri bile okudu. Deniz, birlikte iş yapması keyifli insanlarlardan biri. Zamanla iyi arkadaş olacağımızı tahmin ediyorum.) Saat 18'de başlayan toplantı 23:30'da bittiğinde bizler de bitmiştik. Sonuç olarak diyebilirim ki; dernekte yapılacak çok iş var, daha fazla insan aktif olarak çalışmalı dernek için. 2007 Şenliği için kurulan ekibe ben de katıldım (aslında geçen yıl da vardım. biraz. yok muydum?). Şenliğin çıtasını aşağı düşürmemek için çok çalışmak lazım. Güzel fikirlerimiz var, bakalım neler yapabileceğiz. Şenlik-cg olarak bir toplantı yaptık. O da gece yarısı bitti. Linus'dan lastik hortuma çok şey konuştuk. Geceyi Bora, Sinan ve Deniz ile birlikte tavukçuda bitirdik. Güzel bir gece oldu benim için. Keşke daha fazla vakit geçirme imkanımız olsaydı. Aramıza katılamayan Löker'in kendisi yazdığında herkesi mutlu edecek bir mazereti vardı (yazarım demiştim :)). Beni seminer-cg'ye davet eden maili yazan Çağlar da ekipten ayrıldı. Keşke hasbihal etmeye fırsatım olsa dediğim insanlardan biri Çağlar. Ekip çok önemli bir elemanını, bir eski başkanını daha yitirdi. Erdinç'ten bir konudaki fikirlerini yazmasını istedim, üç haftadır bekliyorum. Buraya yazdıktan sonra umarım tekrar hatırlatmama gerek kalmaz. Yoksa kaba kuvvet kullanmam gerekecek. Geçenlerde süpermen'le karıştırılmasın diye fotolarını koyduğum Faruk yüksek mühendis oldu. "Oğuz İspanya'da evlenecek, orada kalacak" söylentileri doğru değilmiş. Geçen gün konuştum kendisiyle. Gelecekmiş. Seneye ikincisini düzenleyeceğimi yazdığım geleneksel Özgür Yazılım Sohbetlerine ilgi olacak gibi görünüyor. Bana, hiç olmazsa on kişi kadar oluruz gibi geliyor. Ankara'da yaşadığım en büyük süpriz bir kaç yıldır görmediğim Serdal'ı görmem oldu. Kendisinin ne kadar zor bulunan bir insan olduğunu bilenler anlayabilir ancak bu hissi. Sadece iki saat kadar görüşebilsek de çok güzeldi. Serdal'ı ararken telefonda konuştuğum Uğur'u da ne kadar uzun zamandır görmediğimi farkettim ve pek üzüldüm. Bu kadar sevdiğim insanları doğru dürüst arayıp sormadığım için kendime bir kez daha kızdım ve yeni kararlar aldım. "Ömer yüz metre mesafede oturuyor en son ne zaman görüştünüz" sorusuna verecek bir yanıtım yok ama kararımda ciddiyim. Evdeki internet bağlantım iki katına çıkmış. Kota ile bir problemim olmadığından (nerdeyse ayda ancak 1gb kullanıyorum) güzel bir gelişme oldu benim için. Meren'le konuştuğumda bana yaklaşık 12 dolara 28Mbit kullandığını söyledi, hem de kota filan olmadan. Bizim tarifelerin ne kadar yüksek olduğunu tekrar görmüş oldum. Pluton artık gezegen değilmiş :( Demek ki biri "kavak artık ağaç değilmiş" dese şaşırmamamız lazım.
31 Temmuz 2006 Pazartesi
30 Temmuz 2006 Pazar
yaşasın tatil
Pazartesi yıllık izne ayrılıp Ankara'ya gideceğim. 3 hafta boyunca sadece telefon ile ulaşılabilir olacağımdan "n'oldu bu adama maillere neden yanıt vermiyor" diye düşünülmesin. Çalışmak zorunda olanlara kolaylıklar, diğerlerine iyi tatiller diliyorum. bye...
26 Temmuz 2006 Çarşamba
linux avcıları
Soldan sağa; Mümine Özçetin, Figen Bozkurt, Şule Toker ve Özmen Gök. Bu yıl isimlerini çokça duyacaksınız.
24 Temmuz 2006 Pazartesi
bugün linux kurdum
Uzun bir aradan sonra bugün iki bilgisayara birden debian kurdum. Neredeyse bir yıldır sadece test amaçlı pardus kurduğumu farkettim bugün. Bilgi İşleme linux kurdurmak için bilgisayarını kapıp gelenleri her zaman Pınar ve Oğuz'a havale ediyordum. Kendi bilgisayarıma bile kendim kurulum yapmamıştım. Oğuz bu yaz İspanya'da olduğundan ve problemli bilgisayar da Pınar'ın olduğundan hadi bir de ben bakayım dedim. Aslında problem daha önceden karşılaştığım SATA diski görmeme problemiydi. Dizüstü bilgisayarların bios'larında ayarlanacak çok fazla bir şey olmadığından problemi daha önceki yöntemle çözemesem de güncel testing iso'su ile denediğimde sorun kolayca çözüldü. Bilgisayardaki ses probleminin nasıl hallolduğunu isterse Pınar yazsın diye ben yazmıyorum ;-)
İkinci sorunlu bilgisayar şenliğe bizimle birlikte gelen Onur Güzel'in bilgisayarıydı. Onun problemi cdrom'un bulunamamasıydı. Bu hatanın kurulum sırasında alınması bana hep komik gelmiştir. Bu mesajı cd'den okuyup vermiyor musun bana, nasıl oluyor da cdrom bulunamıyor? Neyse buna az önceki güncel iso'da derman olmadı. Kısa bir aramadan sonra buradaki çözümü denedim, oldu. Onur'a kurcalayacağı, çok şey öğreneceği bir sistem vermiş olduk.
Bu yıl linux kurulum ekibi olarak (Oğuz ve Pınar'ın yerine) görev yapacak arkadaşların bir fotograflarını çekip yarın buraya koyacağımı buradan yazayım da yarın haberim olsa böyle mi gelirdim? diyen olmasın.
Aşağıdaki arkadaşı artık tanıdığınızı tahmin ediyorum. Faruk Eskicioğlu'nun bu görüntüsü ailenizin fotografçısı meren tarafından çekilmiş. İkisine de hürmetler.
İkinci sorunlu bilgisayar şenliğe bizimle birlikte gelen Onur Güzel'in bilgisayarıydı. Onun problemi cdrom'un bulunamamasıydı. Bu hatanın kurulum sırasında alınması bana hep komik gelmiştir. Bu mesajı cd'den okuyup vermiyor musun bana, nasıl oluyor da cdrom bulunamıyor? Neyse buna az önceki güncel iso'da derman olmadı. Kısa bir aramadan sonra buradaki çözümü denedim, oldu. Onur'a kurcalayacağı, çok şey öğreneceği bir sistem vermiş olduk.
Bu yıl linux kurulum ekibi olarak (Oğuz ve Pınar'ın yerine) görev yapacak arkadaşların bir fotograflarını çekip yarın buraya koyacağımı buradan yazayım da yarın haberim olsa böyle mi gelirdim? diyen olmasın.
Aşağıdaki arkadaşı artık tanıdığınızı tahmin ediyorum. Faruk Eskicioğlu'nun bu görüntüsü ailenizin fotografçısı meren tarafından çekilmiş. İkisine de hürmetler.
23 Temmuz 2006 Pazar
superman ve özgür yazılım
Bu yıl birincisini gerçekleştirdiğimiz geleneksel 1. Özgür Yazılım Sohbetlerinin ikinci günü de bitti. Linux çekirdeğinden Özgür Yazılıma, dünya savaşlarından Lozan'a, wine ile exchange çalıştırmaktan mp3 lisanslarına kadar geniş bir yelpazede konuların konuşulduğu sohbetlerin misafir konuşmacılarının ikisi de pazar günü geri döneceklerinden bu yıllık bu kadar demek zorundayız. (Biz konuşurken bazı irc kanallarında kim bilir neler konuşuluyordur diye içimiz gitti ama elden ne gelir.) Her yıl Temmuz ayının üçüncü cuma günü başlatmayı planladığımız sohbet toplantılarına gelecek yıllarda daha fazla konuşmacı ve belki de dinleyici katılacağını umuyoruz. Erdinç ve Faruk Çanakkale için iyi referanslar olacaklardır. Bu yıl sadece bir dinleyici adayımız oldu (Sedat, Kemal, Pınar ve İşbaran'ı saymıyorum), Onur Güzel, fakat onun bize katılabileceği gün 21:30 seansına superman'e bilet almıştık (hatta sms gönderdiğinde sinemada reklamları izliyorduk) ve film 00:30'da bitice buluşmamız mümkün olmadı. Umarım seneye daha kalabalık bir ekiple biraraya geldiğimizde bize katılır.
Erdinç ve ben Superman'i pek beğendik. Denizin altındaki o kadar büyük hareketin nasıl dalga oluşturmadığını anlamadıysak da eski bir dostu görmüş gibi sevindik. Aşağıdaki foto superman'e değil sevgili dostum Faruk Eskicioğlu'na ait. Olur da karıştıran olur diye yazayım dedim ;) Erdinç'in telefonuyla ben çektim.
Erdinç ve ben Superman'i pek beğendik. Denizin altındaki o kadar büyük hareketin nasıl dalga oluşturmadığını anlamadıysak da eski bir dostu görmüş gibi sevindik. Aşağıdaki foto superman'e değil sevgili dostum Faruk Eskicioğlu'na ait. Olur da karıştıran olur diye yazayım dedim ;) Erdinç'in telefonuyla ben çektim.
21 Temmuz 2006 Cuma
Özgür Yazılım Sohbetleri
Konuşmacılar: Ali Erdinç Köroğlu, Faruk Eskicioğlu, Necdet Yücel
Yer: Çanakkale Kordon Boyu
Tarih: 21,22,23 Temmuz 2006
Saat: Gün batımı - Gece yarısı
Vakti olanları bekleriz.
Yer: Çanakkale Kordon Boyu
Tarih: 21,22,23 Temmuz 2006
Saat: Gün batımı - Gece yarısı
Vakti olanları bekleriz.
19 Temmuz 2006 Çarşamba
no smoking
Bugün sigarayı bırakalı üç yıl oldu. 11 yıl günde iki paket içtiğim sigarayı şimdi sadece yıl dönümlerinde hatırlıyorum. Sanki hiç içmemiş gibi hissediyorum kendimi. Siz de içmeyin.
14 Temmuz 2006 Cuma
10 Temmuz 2006 Pazartesi
pardus 1.1 alfa (meren) izlenimleri
Önce bütün ekibin eline sağlık diyorum. Bu sabah kurduğum meren ile ilgili ilk izlenimlerimi yazıyorum. Genel olarak çok beğendim. Zaten meren'i de severim :)
Kurulum:
Disk bölümlendirme aşamasında sadece / ve /home oluşturmaya izin veriliyor. Bir de bölüm adı olarak Pardus sistem dosyaları yanına /, Kullanıcı dosyaları yanına /home yazılsa iyi olurmuş. Diski ext3'den başka bir formatla biçimlendirmek de mümkün değil (LVM gibi konulara girmiyorum). Son kullanıcının kafası karışmasın diye böyle yapılmış diye düşünüyorum ama bu durum expert mod ile aşılabilirdi sanki. Diskler biçimlendirilirken bir progress bar olması lazım, bu haliyle takıldı mı diye şüpheleniyor insan. Tamam kenarda biçimlendiriliyor yazıyor ama sağ alta tıkladıktan sonra oraya bakmıyoruz. Diskler biçimlendirildikten sonra bir paket seçim ekranı olmadan kurulum başlıyor. Denediğim diğer bazı alfalarda da paket seçimi yaptırılmıyordu, belki bu da öyledir. Eğer öyle değilse bir expert mod olmalı bence. Bu kadardan kimsenin kafası karışmaz. 1.0 ile karşılaştırıldığında meren oldukça yavaş kuruluyor. Kurulum bittikten sonra cd'yi kendi çıkartmıyor.
Açılış:
PIV 1.6 işlemci, 1GB ram'li bilgisayarımda açılış 33sn sürüyor ;)
Kullanım:
Ekran başarıyla tanındı, en iyi çözünürlükte açıldı. Masaüstü bilgisayarımda pil durumu göstergesi var ;) Sürekli fişe takılı gösteriyor ;) Açılışta dhcp'den IP almamasına rağmen dhcpd eth0 ile IP aldı. Firefox açılışta mozilla.org.tr'ye bağlanamazsa açılması çoook uzun sürüyor.
Aslında daha uzun yazmayı planlıyordum ama sabahtan bu yana iş bitmedi :( Belki daha sonra devam ederim.
Kurulum:
Açılış:
Kullanım:
Aslında daha uzun yazmayı planlıyordum ama sabahtan bu yana iş bitmedi :( Belki daha sonra devam ederim.
6 Temmuz 2006 Perşembe
nasıl hacker olunur? böyle olunmaz!
Bugün Volkan Okan tarafından hazırlanmış bir sitede kendi adımı görünce şaşırdım. Linke tıklamaya üşenenler için iki ekran görüntüsü koyayım:
Arkadaş kendi adını hem Raymond'ın yerine yazmış hem de çevirmen olarak benim adımın yanına. Sadece giriş sayfası kendi sitesinde, belgenin gerisi tahmin edeceğiniz gibi belgeler.org'da. Asıl bomba sayfanın altında. Belgeyi okumadığına dair çok büyük iddialara girebilirim:
Arkadaş kendi adını hem Raymond'ın yerine yazmış hem de çevirmen olarak benim adımın yanına. Sadece giriş sayfası kendi sitesinde, belgenin gerisi tahmin edeceğiniz gibi belgeler.org'da. Asıl bomba sayfanın altında. Belgeyi okumadığına dair çok büyük iddialara girebilirim:
4 Temmuz 2006 Salı
Gezegen'e bir şeyler oluyor
Son bir kaç gündür birileri gezegen'de yayınlanan günlüklerin yorum bölümlerine başkalarının ismiyle olur olmaz şeyler yazıyor. Günlüğünüzde sizi şaşırtan bir yorum görürseniz sinirlenmeden önce bunu düşünün.
Bir kaç gün içinde bir alan adı almayı planlıyorum, belki alternatif arayanların hoşuna gidecek bir site olur. Bakalım.
Bir kaç gün içinde bir alan adı almayı planlıyorum, belki alternatif arayanların hoşuna gidecek bir site olur. Bakalım.
1 Temmuz 2006 Cumartesi
29 Haziran 2006 Perşembe
kalp kalbe karşı
Dün Statik Silindirik Simetrik Uzay-Zamanların Eğrilik Kollinasyonları başlıklı doktora seminerimi sundum. Sunumu yapacağım win makina seminerden önce problemsiz çalışmasına rağmen ben sunuma başlarken ilginç sorunlar çıkardı. Ben onu sevmiyorum ya, o da beni sevmiyor galiba. 15 dakika uğraştıktan sonra pes edip başka bir bilgisayarla devam ettim. Kazasız belasız atlattım semineri ;-) Eylüldeki doktora yeterliliğe iki ay vaktim kaldı.
Çok çalışmam lazım, çok.
Çok çalışmam lazım, çok.
18 Haziran 2006 Pazar
Babalar günü
Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Soylemesine maviydi kör oldum
Taslara gelince hamam taslarına
Taslar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taslarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Cemal Süreya
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Soylemesine maviydi kör oldum
Taslara gelince hamam taslarına
Taslar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taslarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Cemal Süreya
16 Haziran 2006 Cuma
Linux ile Akademik Uygulamalar Lisansüstü Yazokulu
Geçen yıl İstanbul Kültür üniversitesinde "Linux ve Matematik" adıyla yapılan yazokulunun bu yılki konusu "Linux ile Akademik Uygulamalar" olarak seçilmiş. Ben geçen yıl biraz kafa dinlemek için katılmış ve eğlenmiştim.
21-25 Ağustos arasında İstanbul'da Mustafa Akgül, Ethem Derman, Mustafa Karakaplan ve Devrim Gündüz'den Linux dinlemekten daha önemli bir işiniz yoksa ve lisansüstü eğitim yapıyorsanız bu fırsatı kaçırmayın. Katılım ve kalacak yer ücreti toplam 50 ytl. Çarşamba günü Boğaz'da tekne gezisi bile var. Kalacak yerler güzel. Okul şehrin biraz dışında ama idare edilebilir.
21-25 Ağustos arasında İstanbul'da Mustafa Akgül, Ethem Derman, Mustafa Karakaplan ve Devrim Gündüz'den Linux dinlemekten daha önemli bir işiniz yoksa ve lisansüstü eğitim yapıyorsanız bu fırsatı kaçırmayın. Katılım ve kalacak yer ücreti toplam 50 ytl. Çarşamba günü Boğaz'da tekne gezisi bile var. Kalacak yerler güzel. Okul şehrin biraz dışında ama idare edilebilir.
15 Haziran 2006 Perşembe
neden yorum yazamıyoruz?
neden?
Edgar'la tanıştırdığı için Arda'ya teşekkür etmek için, hala eurovision şarkılarını dinleyen Erdinç'le dalga geçmek için, "Ruby hakkında Türkçe belge bulmak oldukça zor" diyen Huzeyfe Önal'a Ruby Kullanıcı Kılavuzu Türkçeye çevirildi diye hatırlatmak için yorum yazmak istiyorum ama ya yorum bölümü kapalı ya da hiç böyle bir imkan yok.
Ben de buraya yazıyorum.
Edgar'la tanıştırdığı için Arda'ya teşekkür etmek için, hala eurovision şarkılarını dinleyen Erdinç'le dalga geçmek için, "Ruby hakkında Türkçe belge bulmak oldukça zor" diyen Huzeyfe Önal'a Ruby Kullanıcı Kılavuzu Türkçeye çevirildi diye hatırlatmak için yorum yazmak istiyorum ama ya yorum bölümü kapalı ya da hiç böyle bir imkan yok.
Ben de buraya yazıyorum.
4 Haziran 2006 Pazar
15000rpm disk almayın
Ya da alırken beş kere düşünün. Ben aldım çooook pişmanım. Üç ay önce aldığım ve farklı bilgisayarlara taktığım dört diskten üçü bir hafta içinde arızalandı. Hem kimin bu kadar hızlı diske ihtiyacı var, 10000rpm neyinize yetmiyor? Zaten çok da pahalılar. Bazı firmaların çabuk arızalanıyor diye 15K rpm'lik diskleri kullanmadığını duyunca "hadi len" demiştim. Çok pişmanım.
2 Haziran 2006 Cuma
4-2=?
Donanım problemlerinden bıktım artık. Yakın zaman önce de disk problemleri yaşamış olduğumdan yeni alacağımız sunucuda buna önlem almıştım: 4 disk raid 01. Dün akşam üzeri (1,2) ve (3,4) şeklindeki disklerden ikisi öldü. Sunucuyu daha üç ay önce aldığımızdan iki diskinin ve raid kartının arızalanması insanı yıkıyor gerçekten.
Gece yarısına doğru sorunun raid kartından kaynaklandığını bulduk. Elimizde aynı sunucunun başka bir birimimiz için aldırdığımız benzer bir örneği daha olduğundan geride kalan 1 ve 4 numaralı disklerle raid 0'ımızı çalıştırdık. Sağolsun Linux donanım değişikliklerini fazla önemsemeden çalışmaya başladı (gece ~02:30). Linux açıldı ama daha önce problemsiz çalışan servislerden pop3 ve smtp'yi sabah 8'e kadar vermesine rağmen sabah olunca bir problem de orada çıktı (imap çalışıyordu). Bir mail sunucunun bu iki servisi vermemesi kadar acayip bir durum olamayacağından yaklaşık 4 saat ne bulduysam okudum, bayağı bir şey denedim ama olmadı. Bir çok mantıklı çözüm önerisi ile karşılaştım ama hiç biri derdime deva olmadı. Listelere sorup cevap bekleyecek kadar da zamanım yoktu. Daha önce pek az tanışıklığım olan Huzeyfe Önal'ı online görünce bir de ona danışayım dedim. Sağolsun ilgilendi ve bana çok garip gelse de (bir boş dosya yarattık) bir çözüm buldu. 12:30 gibi hayat normale dönünce öğle yemeğine gittik, çatlayıncaya kadar dondurma yedik.
26000ytl verip aldığımız sunucu için henüz destek alamamışken sadece bir kez görüştüğüm harika bir insan sayesinde problemimim çözülmesi özgür yazılım dünyasının her yerde bahsettiğim güzelliklerinin başında geliyor.
Gece yarısına doğru sorunun raid kartından kaynaklandığını bulduk. Elimizde aynı sunucunun başka bir birimimiz için aldırdığımız benzer bir örneği daha olduğundan geride kalan 1 ve 4 numaralı disklerle raid 0'ımızı çalıştırdık. Sağolsun Linux donanım değişikliklerini fazla önemsemeden çalışmaya başladı (gece ~02:30). Linux açıldı ama daha önce problemsiz çalışan servislerden pop3 ve smtp'yi sabah 8'e kadar vermesine rağmen sabah olunca bir problem de orada çıktı (imap çalışıyordu). Bir mail sunucunun bu iki servisi vermemesi kadar acayip bir durum olamayacağından yaklaşık 4 saat ne bulduysam okudum, bayağı bir şey denedim ama olmadı. Bir çok mantıklı çözüm önerisi ile karşılaştım ama hiç biri derdime deva olmadı. Listelere sorup cevap bekleyecek kadar da zamanım yoktu. Daha önce pek az tanışıklığım olan Huzeyfe Önal'ı online görünce bir de ona danışayım dedim. Sağolsun ilgilendi ve bana çok garip gelse de (bir boş dosya yarattık) bir çözüm buldu. 12:30 gibi hayat normale dönünce öğle yemeğine gittik, çatlayıncaya kadar dondurma yedik.
26000ytl verip aldığımız sunucu için henüz destek alamamışken sadece bir kez görüştüğüm harika bir insan sayesinde problemimim çözülmesi özgür yazılım dünyasının her yerde bahsettiğim güzelliklerinin başında geliyor.
26 Mayıs 2006 Cuma
bir dönem daha bitti
Dersler bitti, finaller kaldı. Rahatsızlıklarla geçen bir dönem oldu benim için. Emekliye mi ayrılsam diye düşünüyorum.
Dönemin bitişi benim için üç yıl dönümüne de rastlıyor. Sigarayı bırakalı üç, askerden döneli iki ve gezegende yeralalı bir yıl oldu. Bu yıl staj için dört yeni öğrencimiz gelecek bilgi işleme. Bir de Pınar var, belki İşbaran. Oğuz boğa güreşi seyretmeye İspanya'ya gidecek. Çalışkan gençlerle çalışacağız yine. Yorucu olacak, bakalım dayanabilecek miyiz :)
Dönemin bitişi benim için üç yıl dönümüne de rastlıyor. Sigarayı bırakalı üç, askerden döneli iki ve gezegende yeralalı bir yıl oldu. Bu yıl staj için dört yeni öğrencimiz gelecek bilgi işleme. Bir de Pınar var, belki İşbaran. Oğuz boğa güreşi seyretmeye İspanya'ya gidecek. Çalışkan gençlerle çalışacağız yine. Yorucu olacak, bakalım dayanabilecek miyiz :)
Ferahlatıcı komutlar serisi - III
Devrim'in ferahlatıcı komutlarına ben de bir tane ekledim. Aşağıdaki komutu root haklarıyla kullanıcının ev dizininde çalıştırmanız içinizin çekilmesine yol açabilir. Düştüğünüzde tutacak biri olmadan denemeyin.
Neden root haklarıyla, neden ev dizininde, neden ben...
rsync -az --delete rsync.belgeler.org::belgeler/ .
Neden root haklarıyla, neden ev dizininde, neden ben...
22 Mayıs 2006 Pazartesi
gezegen'de büyük değişiklik var
Bir gezegen böyle değiştirilmez ki kardeşim. Böyle büyük değişiklikler korkutuyor beni ;)
18 Mayıs 2006 Perşembe
şenliğin ardından
Şenlikten aklımda kalanlar:
Bundan önceki şenliklere ziyaretçi olarak katılmıştım. Bu şenlikte ise ev sahiplerinden biriydim. Harikaydı. Onlarca penguenle tanıştım. Büyük kısmını daha önce görmüş ya da seminerini dinlemiştim, bir kısmını da sanal alemlerden :) tanıyordum. En sıcak karşılandığım ortamdı diyebilirim. seminer-cg'den görmediğim kimse kalmadı. Barış'ın hiç resmini görmemiş olmama rağmen sanki uzun süredir tanışıyormuşuz gibiydi. Çok kısa bir süre görüşebildik :( Sanırım bütün pardus ekibiyle tanıştım. Çok yakın davrandılar. meren yoktu... COMU'dan mezun arkadaşlarla/öğrencilerimle karşılaştım. Necati'yi son iki gün gördüm. Serdar Yüksel üçüncü gün geldi, çok özlemiştim onu, görmek iyi geldi. Neredeyse hiç değişmemiş. Çanakkaleden getirdiğim kalabalık gruptan şehir dışına kaçan bir iki kişi olduğunu görmek beni çok üzdü. Şenliğe gelmek için istekli o kadar insan arasından getirdiğim öğrencilerin böyle davranmalarına hem üzüldüm hem sinirlendim. Geri kalanlar ise dört günde yirmi kadar seminer/panel dinleyerek perişan oldular ;) Pınar'ın "Kadınlar ve Linux" semineri oldukça olaylı geçti. Akgül hoca'nın yerinden kalkıp duruma el koyduğunu söylesem ne kadar hararetli bir seminer olduğu hakkında bir fikriniz olur sanırım. Pınar tepkiler almaya hazırlıklıydı ama bu kadarını hiç birimiz beklemiyorduk. Karşı çıkışlara baksanız kız çocuklarını okula göndermek için kampanyalar düzenlemek zorunda kalan bir ülkede yaşadığımıza inanamazdınız. Bunu ayrı bir madde olarak yazmam lazım: "Kadınlar ve Linux" semineri sırasında bir genç kız "kadınlardaki özgüven eksikliği genetiktir" dedi. Hatta bunu söylemek için "hocamdan izin alarak konuşmak istiyorum" dedi. Tahmin edeceğiniz gibi hocası erkekti! "Olur mu öyle şey" diyenlere sanki iddianın kendisi bilimselmiş gibi "bilimsel dayanağınız var mı" diye soruldu. Güldüm... Oğuz'un Linux-do semineri şenlik tarihine geçecek bir seminer oldu. Semineri (benim tavsiyemle) aikido kıyafetiyle anlattı. Güzel bir seminer oldu. Katılımcılardan birinin yıllardır aikido yapıyor olması seminere ayrıca bir renk kattı. Oğuz'da Pınar'da teknik konularda da seminerler verebilecek olmalarına rağmen şenlikte şenlikli sunumlar yaptılar. Arada sırada (tamam, belki daha sık) kendilerine kızsam da seminerlerini dinlerken sanki kendi çocuklarımın başarısını görüyormuşum gibi mutlu oldum. Bir yıl içindeki hızlı yükselişlerinde biraz olsun payım olduğunu bilmek beni gururlandıyor. 6. Şenliğe konuşmacı olarak daha kalabalık bir grupla geleceğimizi tahmin ediyorum. Bu yıl dinleyici olanların bazıları seneye sahneye çıkacaklar. "Kerberos Kimlik Denetimi Altyapısı" konulu bir seminer verdim. Katılım yüksek değildi ama sayı nedir ki? Ben dinleyicilerden memnun kaldım umarım onlar da seminerden memnun olmuşlardır. Üçüncü gün yapılan genel kurula çok az kişi katıldı. O kadar ki, görevi devredecek olan yk ve dk bile tam kadro orada değildi. Deniz Öğüt sağolsun beni yk için aday göstermeyi önerdi (orada olmayanlar için yazayım; neredeyse hemen herkes adaylık için önerildi). Ben hiç hazırlığım olmadan aday olmayı uygun görmedim (yine yazayım; adaylığı önerilenlerin çoğu kabul etmedi). Pınar da aday gösterilmek istendi ama yapması gerekeni yaptı, gaza gelmedi ve aday olmadı. Oy sayımları sırasında Gökmen'in "Koray Löker" deyişi hepimizi çok eğlendirdi. Löker az daha yk'ya seçilecekti. Ben ona oy vermiştim :) Akgül hoca yeniden başkan seçildi. Ben de denetleme kuruluna aday oldum ve seçildim. Deniz Öğüt ve Server Acim ile birlikte yk'yı denetleyeceğiz. Deniz Öğüt'le birlikte dernekler kanundaki görevlerimize baktık ve birkaç ayda bir yk'yı denetlemek üzere bir araya gelmeye karar verdik. Kork bizden yk :) Dinlemek istediğim seminerlerin önemli bir kısmında başka bir salonda olmam gerektiğinden dinleyemedim. Bazılarına da (utanarak söylüyorum) girmeyi unuttum :( Her gün uptown'da Erdinç'le patates kızartması yedik :) Bardakların buzlu olması harikaydı. Şenlik alanında kablosuz bağlantı (Tonguç Yumruk'un yazdığı gibi biraz memur zihniyetli de olsa) olması iyi miydi bilemiyorum. Çünkü seminerlerde bir kısım dinleyiciler bir yandan konuşmacıyı dinleyip bir yandan da sörf yapıyordu. Konuşmacının dikkati kolaylıkla dağılabilirdi aslında. Beni de bir panel sırasında telefonla arayıp sunuculardan birindeki bir problemi çözmem istendi. Panelden çıkmadan ssh ile bağlanarak sorunu çözebildim. Hatta en son nokta olarak bir panelde konuşmacılardan birinin bilgisayarını konuşmalar boyunca kullandığını gördüğümü ve şaşırdığımı yazayım. Kapanış töreninde seminer-cg başkanı olarak (heyt be) gezici seminerlere konuşmacı olarak gidenlere üzerinde isimleri yazılı birer lazer pointer verdim. Sahneye ödül vermek için çıkmak, geçen yıl hayal edemeyeceğim bir şeydi ama oldu. Enver Altın şenliğe gelmediği için onun hediyesini Devrim Gündüz aldı. Bora Güngören kim bilir kaçıncıya çıktı sahneye. Pınar o kadar heyecanlıydı ki elimi bile sıkmadı ;-) Oğuz da hediyesini aldıktan sonra bana pointer verme görevi Erdinç'e düştü. ab2006 Denizli'den başlayan bir konuşma yaptı. Ben eğlendim. Yılın penguenleri ödülleri ise benim için unutulmaz oldu. Barış Metin'den "Yılın En Çalışkan Pengueni" ödülünü, Bilgi Üniversitesinden bir hocadan (adını hatırlayamıyorum) "En İyi Kurumsal Kullanıcı" ödülünü aldım. "Yılın En iyi Yerelleştiricisi" ödülünü ise Pınar Yanardağ aldı. Pardus ekibi de "En İyi Özgür Yazılım" ve "En İyi Özgür Yazılım Temelli Uygulama Projesi" ödüllerini aldı. Barış Özyurt herkesin beklediği alternatif ödülleri bu yıl dağıtmadı :( Bence şenliğin en neşeli bölümlerinden biri olan alternatif ödülleri gelecek yıl dağıtması için teşvik edilmeli :) Şenlik bittikten sonra çarşamba günü bir toplantıya katılmam gerektiğinden öğrencilerimle birlikte Çanakkale'ye dönmedim, Ankara'da kaldım. 146 ile bağlanmak istemediğimden ve biraz kafa dinlemeyi hakettiğimi düşündüğümden pazartesi maillerime bakmadım ve 24 saatin internette ne kadar uzun olabileceğini tekrar öğrendim.
Bazı kötü şeyler de oldu ama o konularda şimdilik yazmak istemiyorum.
Bazı kötü şeyler de oldu ama o konularda şimdilik yazmak istemiyorum.
14 Mayıs 2006 Pazar
746-59=?
Dün akşam lkd genel kurulu yapıldı. Sadece 59 kişi katıldı. Ne zaman yapılacağı aylar önceden belli olan, cumartesi akşam üstünde yapılan ve iki yılda bir olan genel kurula sadece 59 kişi katıldı.
Kim bilir ne mazeretleriniz, ne önemli işleriniz vardı (tamam, New Orleans biraz uzak olabilir). "Evde cenaze vardı" ya da "eşim doğum yapmak üzereydi"'den önemli mazereti olanlar (böyle arkadaşlar geldiler) haricinde genel kurula gelmeyenlerin lkd'yi eleştirmeye haklarının olmadığını düşünüyorum. LKD için yapılabilecek tek şeyin genel kurulda oy kullanmak olmadığını da biliyorum ama 20 kişinin aday gösterilmek zorunda olduğu bir genel kurula sadece 59 kişi katıldı.
Dün yapılan lkd panellerinde itiraz ettiğim, tartıştığım Erdinç'ten de özür diliyorum. Ona "eleştirmek için daha iyisini yapabiliyor olmak gerekmez" demiştim. Genel olarak fikrimden vazgeçmesem de bu durum için haksız olduğumu anladım.
Harika insanlarla tanışmaya devam ediyorum...
Kim bilir ne mazeretleriniz, ne önemli işleriniz vardı (tamam, New Orleans biraz uzak olabilir). "Evde cenaze vardı" ya da "eşim doğum yapmak üzereydi"'den önemli mazereti olanlar (böyle arkadaşlar geldiler) haricinde genel kurula gelmeyenlerin lkd'yi eleştirmeye haklarının olmadığını düşünüyorum. LKD için yapılabilecek tek şeyin genel kurulda oy kullanmak olmadığını da biliyorum ama 20 kişinin aday gösterilmek zorunda olduğu bir genel kurula sadece 59 kişi katıldı.
Dün yapılan lkd panellerinde itiraz ettiğim, tartıştığım Erdinç'ten de özür diliyorum. Ona "eleştirmek için daha iyisini yapabiliyor olmak gerekmez" demiştim. Genel olarak fikrimden vazgeçmesem de bu durum için haksız olduğumu anladım.
Harika insanlarla tanışmaya devam ediyorum...
13 Mayıs 2006 Cumartesi
ikinci gün
Şenlikte ikinci gün biteli çok oldu ama ben ancak yazabiliyorum. Kerberos seminerim fena değildi. Oğuz'un ve Pınar'ın seminerleriyle ilgili daha sonra (eve dönünce) yazacağım. İkinci gün çektiğim fotolar burada.
Sanal olarak tanıdığım ama hiç görüşmediğim insanlarla tanışmaya devam ediyorum.
İlk defa bir panel sırasında bir sunucudaki sorunu giderdim. i love ssh.
Sanal olarak tanıdığım ama hiç görüşmediğim insanlarla tanışmaya devam ediyorum.
İlk defa bir panel sırasında bir sunucudaki sorunu giderdim. i love ssh.
12 Mayıs 2006 Cuma
Ankara'ya kar yağmıyor
Ankaradaki şenliğe hala gelmemişseniz ve hava nasıl diye merak ediyorsanız (selam Erdinç) Ankaraya kar yağmadığını söyleyeyim :) Birçok harika insanla tanışmak için bulunmaz bir fırsat şenlik. Kaçırmayın bu fırsatı.
Çokça fotograf gördünüz ama benim ilk gün çektiklerim de burada.
Çokça fotograf gördünüz ama benim ilk gün çektiklerim de burada.
10 Mayıs 2006 Çarşamba
5 Mayıs 2006 Cuma
hekır - bölüm 2
Daha önce hekır olmak isteyen bir arkadaşın iletilerini alıntılamış ve "Bakalım bu hikaye daha da uzayacak mı?" demiştim. Geçen pazar gelen aşağıdaki mektupla yine başladık:
Tamam dedim bu sefer; nereye dahil olmak istiyorsanız yazın, sizi aramıza alalım. Bu teklifi kaçırmayacağını tahmin ediyordum öyle de oldu.
Buradaki belgede her şey ayrıntılı yazıyor, okumadıysanız okuyun, pişman olmazsınız dedim. Bunları okuyunca ben bunları istemiyorum ki filan demesini bekliyordum ama gelen yanıt şöyle oldu:
Belgeye dikkatini çekebilmek için söyle dedim: "Sizinle yazışmak giderek eğlenceli oluyor. msn çalma filan bütün bu teknikler belgede anlatılıyor, okuyun." Heyhat, belgeyi okutmanın imkanı yokmuş meğer. Son ileti şöyle:
Son olarak bunları yazan kişinin yazması olduğuna ama okumasının olmadığına karar vermiş bulunuyorum. Bu iletileri gönderen arkadaş (artık ona arkadaşım diyebilirim sanırım :)) adını sanını açıkca yazan biri. Bu hikaye burada bitmeyecek biliyorum ama çok ilginç bir şeyler olmazsa onları yazmayacağım artık.
Böyle iletilerin gerçek olamayacağını düşünenlere şu adrese bir bakmalarını öneririm. Neler var, neler.
efendim sizi gene rahatsız ediyorum ama size beni bir daha aranıza almanız için ısrar edicem.size söz veririm beni aranıza alırsanız pişman olmayacaksınız.LÜTFEN.
Tamam dedim bu sefer; nereye dahil olmak istiyorsanız yazın, sizi aramıza alalım. Bu teklifi kaçırmayacağını tahmin ediyordum öyle de oldu.
BEN BİR HACKER OLMAK İSTİYORUM SİZ BANA ORETİRSENİZ SEVİNİRİM
Buradaki belgede her şey ayrıntılı yazıyor, okumadıysanız okuyun, pişman olmazsınız dedim. Bunları okuyunca ben bunları istemiyorum ki filan demesini bekliyordum ama gelen yanıt şöyle oldu:
ne belgesi anlamadım bana biraz yardımcı ılmanızı istiyicem msn çalma felan çgretirmisiniz.
Belgeye dikkatini çekebilmek için söyle dedim: "Sizinle yazışmak giderek eğlenceli oluyor. msn çalma filan bütün bu teknikler belgede anlatılıyor, okuyun." Heyhat, belgeyi okutmanın imkanı yokmuş meğer. Son ileti şöyle:
peki bunları nerden ögrenicem sizin bana ögretmenizi istedigim için soruyorum onun için böyle sık sık istiyorum.peki ben bunları nasıl ögrenicem.
Son olarak bunları yazan kişinin yazması olduğuna ama okumasının olmadığına karar vermiş bulunuyorum. Bu iletileri gönderen arkadaş (artık ona arkadaşım diyebilirim sanırım :)) adını sanını açıkca yazan biri. Bu hikaye burada bitmeyecek biliyorum ama çok ilginç bir şeyler olmazsa onları yazmayacağım artık.
Böyle iletilerin gerçek olamayacağını düşünenlere şu adrese bir bakmalarını öneririm. Neler var, neler.
28 Nisan 2006 Cuma
sadece 13 gün
24 Nisan 2006 Pazartesi
Google Summer Of Code 2006
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar:
Mustafa K. Işık - RCP real-time collaboration based upon ECF and GoogleTalk XMPP-based messaging service
Alp Toker - X GL compositing for Mono: a compiz CLR binding
Mustafa K. Işık - RCP real-time collaboration based upon ECF and GoogleTalk XMPP-based messaging service
Alp Toker - X GL compositing for Mono: a compiz CLR binding
23 Nisan 2006 Pazar
bazen hızlı, bazen yavaş
Zamanın normalden daha hızlı akıyor gibi olduğu dönemler oluyor ama geçen haftaya öyle değildi. Salı günü bir linux semineri için Sakarya'daydım. 8 saatlik bir gece yolculuğundan sonra yaklaşık 20 kişilik bir gruba konuştum. Seminerin sonuna doğru sayı arttı ama elli olmamıştır herhalde. Aslında sayı o kadar da önemli değil ama dinleyicinin fazla olması daha iyi olurdu herhalde. Sakarya üniversitesini beğendiğimi de yazayım. Henüz kesinleşmedi ama bir ihtimal gelecek yıl her hafta Linux anlatmak için gidebilirim Sakarya'ya. Kesinleşince yazarım muhakak.
Maceralı bir yolculuktan sonra Çanakkale'ye döndüğümde tam 24 saat geçmişti evden ayrılalı. Sabah yine mesai, üç günde dört sınav ve acayip başka işler yaptım. Bunların üstüne cuma günü Linux ve Özgür Yazılım konulu bir söyleşi vardı. Öğrencilerimiz haricinde hiç katılımcı yoktu. Onlardan da bilgisayar mühendisliği öğrencilerine linux'u dayattığım konusunda eleştiriler dinledim. Hatta nesneye yönelik programlamayı bile öğrenmemiş insanları linux kullanmaya zorladığım gibi şeyler söylendi. Eskiden olsa böyle şeyleri kafaya takardım. Akşam ayrılırken 15 kadar lkd üyesi fotograf çektirdik ama çaycı kız berbat çektiğinden buraya koyamıyorum :(
Maceralı bir yolculuktan sonra Çanakkale'ye döndüğümde tam 24 saat geçmişti evden ayrılalı. Sabah yine mesai, üç günde dört sınav ve acayip başka işler yaptım. Bunların üstüne cuma günü Linux ve Özgür Yazılım konulu bir söyleşi vardı. Öğrencilerimiz haricinde hiç katılımcı yoktu. Onlardan da bilgisayar mühendisliği öğrencilerine linux'u dayattığım konusunda eleştiriler dinledim. Hatta nesneye yönelik programlamayı bile öğrenmemiş insanları linux kullanmaya zorladığım gibi şeyler söylendi. Eskiden olsa böyle şeyleri kafaya takardım. Akşam ayrılırken 15 kadar lkd üyesi fotograf çektirdik ama çaycı kız berbat çektiğinden buraya koyamıyorum :(
20 Nisan 2006 Perşembe
güle güle Murat
Madem Çağlar yazmış ben de yazayım; meren artık uzaklarda. Uzun süredir zaten pek seyrek görebildiğim için bana hiç gitmiş gibi gelmiyor. Hem zaten internet diye bişi var, irtibatı koparmayız nasılsa.
Duygu'ya ve Murat'a mutluluklar diliyorum.
Edit: jabber'dan konuştum Murat'la. Yorgun ama iyiymiş :) İnsanoğlu kuş misali
Duygu'ya ve Murat'a mutluluklar diliyorum.
Edit: jabber'dan konuştum Murat'la. Yorgun ama iyiymiş :) İnsanoğlu kuş misali
12 Nisan 2006 Çarşamba
önemli bir şey yokmuş
Bütün günümü hastane'de sıra bekleyerek geçirdim. Aslında gün ummadığım kadar iyi başladı. Nasılsa bunları isterler diyerek kan, idrar tahlillerim okulda yapıldı, EKG bile çekildi. Heyhat bunlar hastanede tekrar çekildi ve ben iki kere vakit kaybetmiş oldum. Çifter çifter yapılmış tahlillerin sonunda önemli bir şeyin yok denilmesi beni pek memnun etmedi doğrusu. Elbette "bitmişsin sen" demelerini istemiyordum ama ben rahatsızlığım olduğunu biliyorum, yani hissediyorum. Kıytırıktan bir muayene sonucu "bir şeyiniz yok ama bu ilacı 3 hafta kullanın tekrar gelin" denilince insanın içinden ilaca ve doktora karşı bir güvensizlik oluyor. İlacın yan etkileri şöyle:
Doktor "şu rahatsızlığın var, bu ilacı içmen lazım" dese genellikle prospektüsü bile okumam ama hem bir şeyin yok hem de bu ilacı iç denilince insan kolaylıkla ikna olamıyor. İkinci sınıf insan muamelesi görmek, azarlanmak gibi vaka-i adiyeden şeyleri yazmıyorum bile.
Beklerken düşünmeye vakit buluyor insan. Zaman zaman ben de "hesabımda problem var" diyen kullanıcılarıma "baktım bir şeyiniz yok" diyorum. "Sunucudan şöyle bir hata alıyorum" diyenlere "o sunucu öyle hata vermez" diye itiraz ediyorum. Arada sanki bir benzerlik varmış gibi duruyor biliyorum ama ben hakikaten sisteme bakıyorum, öyle "nefes al, şimdi ver" diye geçiştirmiyorum. Hata mesajlarının hepsini biliyorum, okudum. Velhasıl işimi ciddi yapıyorum.
Hipokrat'ı göreve çağırıyorum.
Yorgunluk, başağrısı, sersemlik
Uyku bozuklukları
Nefes darlığı
Görme bozuklukları
Kabus görme, depresyon, hafıza güçlüğü, sinirlilik
Doktor "şu rahatsızlığın var, bu ilacı içmen lazım" dese genellikle prospektüsü bile okumam ama hem bir şeyin yok hem de bu ilacı iç denilince insan kolaylıkla ikna olamıyor. İkinci sınıf insan muamelesi görmek, azarlanmak gibi vaka-i adiyeden şeyleri yazmıyorum bile.
Beklerken düşünmeye vakit buluyor insan. Zaman zaman ben de "hesabımda problem var" diyen kullanıcılarıma "baktım bir şeyiniz yok" diyorum. "Sunucudan şöyle bir hata alıyorum" diyenlere "o sunucu öyle hata vermez" diye itiraz ediyorum. Arada sanki bir benzerlik varmış gibi duruyor biliyorum ama ben hakikaten sisteme bakıyorum, öyle "nefes al, şimdi ver" diye geçiştirmiyorum. Hata mesajlarının hepsini biliyorum, okudum. Velhasıl işimi ciddi yapıyorum.
Hipokrat'ı göreve çağırıyorum.
10 Nisan 2006 Pazartesi
bir ay sonra yarın
Bir ay sonra yarın şenlik başlıyor. Ne kadar az zaman kalmış, daha dün 100 gün var diye konuşuyorduk sanki. Başka bir şeyle uğraşmak zorunda olmadan 4 gün Ankara'da olmak güzel olacak. Bu yıl geçen yıla göre daha kalabalık gideceğiz diye umuyorum. Ne de olsa artık (benim akademik danışmanı olduğum) bir öğrenci topluluğu var. Topluluğun 7 Nisan perşembe günü ilk toplantısının yapıldığını ve demokratik bir seçimden sonra Oğuz'un başkan, Pınar'ın başkan yardımcısı seçildiğini de yazayım.
7 Nisan 2006 Cuma
hekır
Zaman zaman ilginç epostalar aldığım oluyor. Eric Steven Raymond'ın belgesinin çevirisini güncellediğimden buyana hacker'lıkla ilgili sorular içeren çok ilginç epostalar alıyorum. Bunlar genellikle belgeyi okumamış ama kısa yoldan hacker olmak isteyen genç arkadaşlardan geliyor. Hepsine yanıt veriyorum. Neredeyse hiç birinden ikinci bir mektup almadım ama bir tanesi var ki çok ısrarlı. Halen süren bu diyalog'u yazmasam olmayacaktı. Aldığım ilk mektup şöyleydi:
Arkadaşa nereye üye olmak istediğini anlamadığımı ama kendini geliştirmesi için herhangi bir yere üye olmasının gerekmediğini yazdım. Genelde bu tip mektuplarda yazışmanın devamı gelmiyordu ama bir kaç saat sonra şu mektup geldi:
Cevap olarak üye olmak istediği internet adresinin neresi olduğunu anlamadığımı ve yardımcı olamayacağımı yazdım. Bu işin uzayacağını sezdim ama yapacak bir şey yok gibi görünüyordu. Ertesi gün yeni mektup geldi:
Beni de bir merak sardı. Neresiydi bu kadar gönüllü ve özveriyle (!) çalışacak arkadaşı arasına almayan. Sadece meraktan tekrar sordum, hangi adres bilader burası diye. Bir kaç gün ses çıkmayınca ben de işin gücün arasında unutacak gibi olmuştum ki, bugün dördüncü mektubu aldım:
Neyi biliyordu acaba? Kendimi bir Oğuz Atay hikayesini yaşıyormuş gibi hissediyorum. Bakalım bu hikaye daha da uzayacak mı?
iki senedir hackere üye olmak istiyorum ama bi türlü olamıyordum.en sonunda
bu adresi buldum ve hemen üye olmaya çalıştım.bilgisayardan iyi anladıgımı
söyleyebilirim.ileride bilgisayar mühendisi olmak istiyorum.onun için
hackere üye olup kendimi bilgisayar konusunda geliştirmek istiyorum.bana
yardım ederseniz çok sevinirim.
Arkadaşa nereye üye olmak istediğini anlamadığımı ama kendini geliştirmesi için herhangi bir yere üye olmasının gerekmediğini yazdım. Genelde bu tip mektuplarda yazışmanın devamı gelmiyordu ama bir kaç saat sonra şu mektup geldi:
beni almanızı gerçekten çok istiyorum.neden almıyorsunuz ki.bu siteye bi çok
kisşi üye bende üye olmak istiyorum.eger beni alırsanız.lütfen.benden ne
adresi istiyorsunuz.
Cevap olarak üye olmak istediği internet adresinin neresi olduğunu anlamadığımı ve yardımcı olamayacağımı yazdım. Bu işin uzayacağını sezdim ama yapacak bir şey yok gibi görünüyordu. Ertesi gün yeni mektup geldi:
selamlar
ben hackere üye olmak istiyorum.bunun için ne yapmam gerekirse yararım.her
şeye hazırım.beni alırsanız çok sevinirim.
Beni de bir merak sardı. Neresiydi bu kadar gönüllü ve özveriyle (!) çalışacak arkadaşı arasına almayan. Sadece meraktan tekrar sordum, hangi adres bilader burası diye. Bir kaç gün ses çıkmayınca ben de işin gücün arasında unutacak gibi olmuştum ki, bugün dördüncü mektubu aldım:
biliyorum ama beni almıyorlar yani nasıl üye olacagımı bilmiyorum.bana
ögretir misiniz?
Neyi biliyordu acaba? Kendimi bir Oğuz Atay hikayesini yaşıyormuş gibi hissediyorum. Bakalım bu hikaye daha da uzayacak mı?
5 Nisan 2006 Çarşamba
hafta sonu Ankara'dayım
Cuma sabah TODAİE tarafından düzenlenecek bir seminere katılmak için Ankara'ya gidiyorum. Seminer elektronik imza ile ilgili ama çok teknik olmayacağını tahmin ediyorum. Saat 16:30'da seminerler bittikten sonra Ankara'yı dolaşırım biraz. Birkaç ay önce gitmiştim ama şimdi sanki yıllardır görmemişim gibi bir hasret kapladı içimi.
4 Nisan 2006 Salı
televizyonda linux gördüm
Bugün işten döndükten sonra tesadüfen televizyonu karıştırırken geçen şenliğin sponsorlarından biri olan Kanal B'de Bilgisayar Serüveni isimli bir programa rastladım. Koray Löker ve Akgül Hoca linux, özgür yazılım ve pardus hakkında konuştular. Bildik birilerini bildik bir konuda konuşurken dinlemek pek keyifli oldu benim için.
Çok yaşayın Hocam...
Çok yaşayın Hocam...
3 Nisan 2006 Pazartesi
Açık öğretim
Hafta sonu yapılan açık öğretim sınavlarında görevliydim. Görev aldığım sınavlar arasında en az stresli olanı açık öğretim sınavları diyebilirim. Sınava girenlerin ne heyecanları, ne aceleleri ne de ÖSS'de olduğu gibi büyük beklentileri olmadığından genellikle rahat, problemsiz sınavlar oluyor benim için. Özellikle sınava girenler gençler ise daha da rahat oluyor; hemen bitirip çıkıyorlar sınavdan. Sınıfa girince konuşmaya çok alışmış olduğumdan 2 saat konuşmadan sınıfta durmak zor geliyor biraz ama o da büyük bir problem sayılmaz.
Hayatının başlangıcında olan bu gençlerin dışında bir kaç grup daha var açık öğretimde okuyan (elbette benim 7 yılda görebildiğim kadarıyla). Bunlardan biri (bu yazıyı yazmama sebep olan) emeklilikleri gelmiş olanlar. Emekli olabilmeleri için gerekli süreyi doldurmuş veya doldurmak üzere olanlardan oluşuyor bu grup. Lise mezunu olarak emekli olduklarında alacakları emekli ikramiyesine ve emekli maaşına katkısı için okuyorlar açık öğretimde. Aslında hatırı sayılır miktarda bir fark oluyor. Gerek yaşlarından gerekse zaten yıllardır bir işte çalıştıklarından derslerdeki başarıları oldukça düşük. 50-55 yaşında birine hiç kullanmayacağı bir bilgiyi öğrenerek bir sınavı vermesini istemek bana pek mantıklı gelmiyor açıkçası. Mesela bir kereliğine 4.5m uzun atlamalarını istesek çok mu farklı birşey istemiş oluruz bilemiyorum. Bu lisede ve üniversitede yapılan nerede kullancağız bu bilgileri serzenişlerinden farklı, çünkü bu sınavları verenler emekli oluyorlar. Tek atımlık bir sınav için öğreniyorlar (buna öğrenmek denirse artık) dersleri. Pek çoğu da öğrenemiyor.
Sınavlardan önceki gece gördüğüm kabus şöyle: Görevli olduğum sınıfta sınavlarını bitiren öğrenciler çıkıyorlar ve geriye tek başına annem yaşlarında bir teyze kalıyor. "Oğlum, tek dersim var. Bu dersi verince emekli olacağım, bana yardım edin" diyor. Ben de kendimi Javert gibi hissediyorum. Yardım etsem kendimi Seine nehrine atmam lazım. Neyse ki her kabusun sonunda olduğu gibi saat çalıyor ve uyanıyorum.
Hayatının başlangıcında olan bu gençlerin dışında bir kaç grup daha var açık öğretimde okuyan (elbette benim 7 yılda görebildiğim kadarıyla). Bunlardan biri (bu yazıyı yazmama sebep olan) emeklilikleri gelmiş olanlar. Emekli olabilmeleri için gerekli süreyi doldurmuş veya doldurmak üzere olanlardan oluşuyor bu grup. Lise mezunu olarak emekli olduklarında alacakları emekli ikramiyesine ve emekli maaşına katkısı için okuyorlar açık öğretimde. Aslında hatırı sayılır miktarda bir fark oluyor. Gerek yaşlarından gerekse zaten yıllardır bir işte çalıştıklarından derslerdeki başarıları oldukça düşük. 50-55 yaşında birine hiç kullanmayacağı bir bilgiyi öğrenerek bir sınavı vermesini istemek bana pek mantıklı gelmiyor açıkçası. Mesela bir kereliğine 4.5m uzun atlamalarını istesek çok mu farklı birşey istemiş oluruz bilemiyorum. Bu lisede ve üniversitede yapılan nerede kullancağız bu bilgileri serzenişlerinden farklı, çünkü bu sınavları verenler emekli oluyorlar. Tek atımlık bir sınav için öğreniyorlar (buna öğrenmek denirse artık) dersleri. Pek çoğu da öğrenemiyor.
Sınavlardan önceki gece gördüğüm kabus şöyle: Görevli olduğum sınıfta sınavlarını bitiren öğrenciler çıkıyorlar ve geriye tek başına annem yaşlarında bir teyze kalıyor. "Oğlum, tek dersim var. Bu dersi verince emekli olacağım, bana yardım edin" diyor. Ben de kendimi Javert gibi hissediyorum. Yardım etsem kendimi Seine nehrine atmam lazım. Neyse ki her kabusun sonunda olduğu gibi saat çalıyor ve uyanıyorum.
28 Mart 2006 Salı
bedava olmasa da özgür yazılım
Aylar önce üniversiteye RHEL alacağımı yazmıştım. 2000'de okulun ftp'sinde iso'u varken satın aldırmıştım redhat-6.2'yi. Onlar özgür yazılıma destek oluyorlar biz de onlara destek olalım diye düşündüğümüzden zaten kullanıyor olduğumuz 6.2'nin parasını verip almıştık. Şimdi kutusunu hatıra olarak saklıyorum. Aradan geçen yıllarda kutular da iyice küçülmüş, üç tane RHEL4 kutusu bir redhat-6.2 etmiyor:
21 Mart 2006 Salı
20 Mart 2006 Pazartesi
ben de bir ihale kazandım sonunda
Daha önce de bir kaç sefer teşebbüs etmiş ama kazanamamıştım. Hep son anda daha yüksek teklif veren birileri çıkıyordu. Bugün minicik bir tv aldım. Artık ne işimize yarayacak bilemiyorum ama kazanmak fena bir duygu değilmiş.
Haftaya yeni işine başlayacak arkadaşı şimdiden tebrik ediyorum ;)
Haftaya yeni işine başlayacak arkadaşı şimdiden tebrik ediyorum ;)
14 Mart 2006 Salı
imtiyaz her zaman o kadar da iyi olmayabiliyor...
Uzun gece boyunca kullanıcıların kotalarını küçük bir grafik ile görmelerini sağlamaya uğraştım. Bu kadar basit bir iş nasıl bu kadar uzun sürdü yazayım da aleme ibret olsun. İlk olarak bunu daha önce yapmışlardır, çözümlerden birini bulayım, kullanayım diye düşündüm. google sağolsun hemen bir sürüsünü buldu getirdi. İlk bulduğum çalışmayınca suçu hemen ona attım. Ne zaman ilk bulduğun çalıştı ki filan diyerek sıradakileri denedim. Ardı ardına üç başarısız denemeden sonra hatanın benim sistemimden kaynaklanabileceğini düşündüm (dahice olmadığının farkındayım). Acaba imap sunucusunu kota desteği olmadan mı kurdum diye kendimden şüphelendim. Baktım:
IMAP'in kota kabiliyeti vardı ama olmuyordu işte. Kullanıcı kotasının % şu kadarını kullanıyor diye gösterdiğini iddia eden programcıkların hiç biri işe yaramadı. Madem kotayı imap'den öğrenmem mümkün olmuyor, ben de sistemden okuyayım kullanıcının kotası dedim. Evet, doğru tahmin ettiniz; bu da işe yaramadı.
Neredeyse pes etmiş bir halde masadan kalktım ve bazen böyle olur, neden olduğunu bilemezsin ama olur diye düşündüm. Beş dakika geçmeden denemeleri yaptığım kullanıcının kotasının olmadığını farkettim. Dosya sisteminin, imap sunucunun ve hatta programların kotalarla bir sorunları olmadığını, denemeleri yaptığım kullanıcının, yani benim, torpilli biri olduğumdan gösterecek birşey bulamadıklarını anladığımda tarifi zor duygular yaşadım. Sıradan ölümlülerin hesaplarında her şey olması gerektiği gibiydi. Ben de şimdi onlar gibi uyumaya gidiyorum...
telnet localhost 143 Trying 127.0.0.1... Connected to localhost.localdomain (127.0.0.1). Escape character is '^]'. * OK [CAPABILITY IMAP4rev1 UIDPLUS CHILDREN NAMESPACE THREAD=ORDEREDSUBJECT THREAD=REFERENCES SORT QUOTA IDLE STARTTLS] Courier-IMAP ready. Copyright 1998-2003 Double Precision, Inc. See COPYING for distribution information. a login postmaster@mydomain.com my_password a OK LOGIN Ok. (successful login!) a logout (logs you out) * BYE Courier-IMAP server shutting down a OK LOGOUT completed Connection closed by foreign host.
IMAP'in kota kabiliyeti vardı ama olmuyordu işte. Kullanıcı kotasının % şu kadarını kullanıyor diye gösterdiğini iddia eden programcıkların hiç biri işe yaramadı. Madem kotayı imap'den öğrenmem mümkün olmuyor, ben de sistemden okuyayım kullanıcının kotası dedim. Evet, doğru tahmin ettiniz; bu da işe yaramadı.
/dev/sdb1 /home ext3 defaults,grpquota,dev,usrquota,exec 0 0Disk bölümlerinin kota desteği olduğundan emindim ama insan 5-6 saat sonunda bildiklerinden de şüphelenmeye başlıyor. Bir kaç saat belge okudum (sabırlıyımdır) tekrar döndüm bu işe ama nafile OLMADI, OLMADI. Kaynak kodlarına baktım. Anlaşılır, açık kodlar ama derdime derman olmadılar.
Neredeyse pes etmiş bir halde masadan kalktım ve bazen böyle olur, neden olduğunu bilemezsin ama olur diye düşündüm. Beş dakika geçmeden denemeleri yaptığım kullanıcının kotasının olmadığını farkettim. Dosya sisteminin, imap sunucunun ve hatta programların kotalarla bir sorunları olmadığını, denemeleri yaptığım kullanıcının, yani benim, torpilli biri olduğumdan gösterecek birşey bulamadıklarını anladığımda tarifi zor duygular yaşadım. Sıradan ölümlülerin hesaplarında her şey olması gerektiği gibiydi. Ben de şimdi onlar gibi uyumaya gidiyorum...
10 Mart 2006 Cuma
yeni lkd üyeleri
Linux Kullanıcıları Derneğine bilgisayar mühendisliği öğrencisi 20 yeni üye:
İsmail Hakkı Eren, Kirami Kaçan, Figen Bozkurt, Süleyman Karabaş, Cem Sönmez, Şule Toker, Onur Doğan, Alper Adagülü, Aykut Başan, Gökhan Top, Seyfettin Atlı, Fatih Yıldız, Y.Özmen Gök, Varol Güven, Mümüne Özçetin, Anıl Uğur, Mehmet Arpa, Mehtap Gündoğdu, Serdar Yiğit, Ekrem Kocadere
Hoş geldiniz...
İsmail Hakkı Eren, Kirami Kaçan, Figen Bozkurt, Süleyman Karabaş, Cem Sönmez, Şule Toker, Onur Doğan, Alper Adagülü, Aykut Başan, Gökhan Top, Seyfettin Atlı, Fatih Yıldız, Y.Özmen Gök, Varol Güven, Mümüne Özçetin, Anıl Uğur, Mehmet Arpa, Mehtap Gündoğdu, Serdar Yiğit, Ekrem Kocadere
Hoş geldiniz...
6 Mart 2006 Pazartesi
sağduyu denilen şeyi temelli kaybediyoruz galiba
Hem linux listelerinde hem de gezegen de sağduyuyu giderek kaybediyoruz maalesef. Listeleri, gezegen'i yönetmek her zamankinden daha zor olmuştur diye tahmin ediyorum. Hiç tanımadığı, karşılaşsa ne diyeceğini bilemeyecek insanlar listelerden, gezegenden açıkça başkalarına sövebiliyor. Şaşkınlıkla izliyorum. Birine et beyinli demek düşünce özgürlüğü filan olamaz. Bunları aramızdan temizlemeliyiz.
Yoksa bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı diyorsunuz?
Yoksa bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı diyorsunuz?
sonunda ben de kablolardan kurtuldum
Sayın Ali Erdinç Köroğlu'nun hazırladığı aek-wifi-tr'yi kullanabilmek için laptop'un kablosuz arayüzünü aktif ettim. Aslında bu işi aylar önce yapmam gerekirdi ama tembellik, debian'da her şeyin kolayca olmayışı, yanımda sürekli utp kablo bulunması gibi etkenlerden hep ertelemiştim. Neyse uzun lafın kısası apt ile ieee80211-source ve ipw2200-source paketlerini kurduktan sonra basitçe module-assistant kullanarak işimi hallettim. Gerçekten çok basit olduğundan üzerinde yazmaya bile değmez aslında. Sağda solda debian üzerinde kablosuz ağ ayarları ile ilgili yazılar var ama dağıtımın kendi paketlerini değil de kaynak koddan kurulumları anlatmışlar. Ben, eğer varsa elbette, hangi dağıtımı kullanıyorsam (evet değişiyor zamanla) onun paketlerini kullanmayı tercih ettiğimden onları kullanamadım.
Kablosuz arayüzleri kurulum sırasında otomatik tanıyan dağıtımlar olduğunu hatırlatacak arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum. Siz de sağolun sayın Köroğlu.
Kablosuz arayüzleri kurulum sırasında otomatik tanıyan dağıtımlar olduğunu hatırlatacak arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum. Siz de sağolun sayın Köroğlu.
3 Mart 2006 Cuma
gönül adamlığı üzerine
Geçen hafta üniversitede çalışanların yoksulluk sınırının altında maaş aldığını yazmıştım. Bu yazıma çok nazik yanıtlar aldığım gibi "bu iş gönül işi, git başka iş yap o zaman" diyenler de oldu. Akademisyenliği gönül adamlığı ile karıştıranlara (benim de pek sevdiğim) bir gönül adamınının şiirleriyle yanıt vermek isterdim ama şimdilik bir fotografı ile yetinelim, sıra şiirlere de gelir elbet.
24 Şubat 2006 Cuma
para para para
Üniversitelerimizde verilen eğitim kalitesinden şikayet eden yazıları sıkça okuyorum. Okulların sağladığı imkanlar, laboratuvarların yetersizliği, öğretim üyesi sayısının az olması gibi (benim de haklı bulduğum) eleştiriler sıkça yapılıyor. Diğer eleştirilere yanıt vermek benim işim değil ama personel azlığına bir açıklamam var:
Öğretim üyesi (yrd.doç.dr., doç.dr, prof.dr.) olabilmek için önce dr. olmak gerekiyor. Bu da yüksek lisans (~2 yıl) + doktora (~4 yıl) eğitimlerini tamamlamak anlamına geliyor. Bu süre boyunca araştırma görevlisi olarak çalışırsanız ayda ~900YTL kazanıyorsunuz. Okul için yaptığınız hiçbir iş (uygulamalar, sınavlar, vs. vs.) için ek ücret almadığınızı söylememe bilmem gerek var mı? Elbette bu 6 yıl boyunca lisans öğreniminiz boyunca aldığınız derslerin daha ağırlarını almak ve 2 tez hazırlayıp savunmak durumundasınız. Az daha hem yüksek lisans hem de doktoraya giriş için girmeniz gereken sınavları unutuyordum (arada da sınavlar var: doktora yeterlilik, tik, vs. vs.).
Buradan bakınca aklı başında (benim gibi olmayan) herhangi birinin bu işe talip olması için bir neden yok gibi duruyor. Sürekli üniversite ortamında olmak, çok sıkı olmayan mesai uygulamaları ve sevdiğiniz alanda çalışma imkanının harika olduğunu kabul ediyorum ama özellikle piyasada iş imkanı olan bölümlerde çalışan lisansüstü öğrencilerini (kendim gibi) hiç anlamıyorum. Her ay 400 kira + 300 bakıcı parası veren biri geriye kalan parasıyla neye, nasıl çalışmak için motive olabilir bilmiyorum. Türk-iş'in yaptığı açıklamada şöyle diyor:
Üniversite yerine daha iyi kazanacağı bir yerde çalışmayı seçenleri garipsememek gerek bence. Asıl garipsenecek olanlar bu şartlara rağmen okulda çalışmayı seçenler olmalı.
Kısa sürede kendimi bile şaşırtacak radikal bir karar verebilirim...
Öğretim üyesi (yrd.doç.dr., doç.dr, prof.dr.) olabilmek için önce dr. olmak gerekiyor. Bu da yüksek lisans (~2 yıl) + doktora (~4 yıl) eğitimlerini tamamlamak anlamına geliyor. Bu süre boyunca araştırma görevlisi olarak çalışırsanız ayda ~900YTL kazanıyorsunuz. Okul için yaptığınız hiçbir iş (uygulamalar, sınavlar, vs. vs.) için ek ücret almadığınızı söylememe bilmem gerek var mı? Elbette bu 6 yıl boyunca lisans öğreniminiz boyunca aldığınız derslerin daha ağırlarını almak ve 2 tez hazırlayıp savunmak durumundasınız. Az daha hem yüksek lisans hem de doktoraya giriş için girmeniz gereken sınavları unutuyordum (arada da sınavlar var: doktora yeterlilik, tik, vs. vs.).
Buradan bakınca aklı başında (benim gibi olmayan) herhangi birinin bu işe talip olması için bir neden yok gibi duruyor. Sürekli üniversite ortamında olmak, çok sıkı olmayan mesai uygulamaları ve sevdiğiniz alanda çalışma imkanının harika olduğunu kabul ediyorum ama özellikle piyasada iş imkanı olan bölümlerde çalışan lisansüstü öğrencilerini (kendim gibi) hiç anlamıyorum. Her ay 400 kira + 300 bakıcı parası veren biri geriye kalan parasıyla neye, nasıl çalışmak için motive olabilir bilmiyorum. Türk-iş'in yaptığı açıklamada şöyle diyor:
ARALIK 2005 İTİBARİYLE AÇLIK SINIRI 543 YTL, YOKSULLUK SINIRI 1. 650 YTL1650YTL yaklaşık bir doçent maaşı demek. Bu ülkede yoksulluk sınırının üzerinde maaş alabilmek için profesör olmanız gerekiyor (olabilirseniz elbette). Tabi yıllarca (>15 yıl) yoksulluk sınırının altında yaşamak zorundasınız.
Üniversite yerine daha iyi kazanacağı bir yerde çalışmayı seçenleri garipsememek gerek bence. Asıl garipsenecek olanlar bu şartlara rağmen okulda çalışmayı seçenler olmalı.
Kısa sürede kendimi bile şaşırtacak radikal bir karar verebilirim...
19 Şubat 2006 Pazar
Jimi Hendrix
"I put on my Hendrix album and my son said 'Daddy, who's that' and I said 'well son, that's God'"- Robert Plant
15 Şubat 2006 Çarşamba
Çanakkale'deki dönüşümde son durum
Bu konuyla ilgili uzun zamandır yazmadığımı farkettim. Kısaca durumu özetleyeyim:
Bakanlık bütün illere il çapında kullanmaları için birer program almaları gerektiğini yazmıştı. Bizde linux ile kullanabileceğimiz bir program almak için çalışmalar yapmıştık. Hiç bir il verilen sürede program almak için ihaleye çıkamayınca (gerçekten süre yetersizdi) bakanlık önce "mali olarak uygun bulmuyorsanız almayın" dedi. Bu aşamada alacağımız bir program olmasa bile tüm il çapında linux kullanmak için dönüşümü başlatmaya kararlıydık. Aslında kararlı olan il müdürlüğündeki ileri görüşlü sağlık personeliydi. Planımız önce bütün sağlık personeline linux ve bilgisayar okur yazarlığı eğitimi verdikten sonra işletim sistemlerini değiştirmekti. Fakat bakanlık yazdığı yeni yazıda "programı ben satın alıp göndereceğim" deyince işi askıya almak zorunda kaldık. İstemediğimiz bir durum olmasına rağmen olurda bakanlık bir program alır ve "bu program sadece winxx işletim sistemlerinde" çalışabilir derse zor durumda kalırız diye düşünerek projeyi bekletmeye karar verdik. Bakanlığa "linux kullanmaya geçebilir miyiz?" diye sorulduğunda "geçin ama nasıl bir program alacağımızı bizde bilmiyoruz" cevabı alınıyor.
Alınacak programın bütün ülkede kullanılacağı düşünülürse fiyatı ve daha önemlisi ülkenin geleceğini nasıl kısıtlayabileceği tahmin edilebilir.
Bakanlık bütün illere il çapında kullanmaları için birer program almaları gerektiğini yazmıştı. Bizde linux ile kullanabileceğimiz bir program almak için çalışmalar yapmıştık. Hiç bir il verilen sürede program almak için ihaleye çıkamayınca (gerçekten süre yetersizdi) bakanlık önce "mali olarak uygun bulmuyorsanız almayın" dedi. Bu aşamada alacağımız bir program olmasa bile tüm il çapında linux kullanmak için dönüşümü başlatmaya kararlıydık. Aslında kararlı olan il müdürlüğündeki ileri görüşlü sağlık personeliydi. Planımız önce bütün sağlık personeline linux ve bilgisayar okur yazarlığı eğitimi verdikten sonra işletim sistemlerini değiştirmekti. Fakat bakanlık yazdığı yeni yazıda "programı ben satın alıp göndereceğim" deyince işi askıya almak zorunda kaldık. İstemediğimiz bir durum olmasına rağmen olurda bakanlık bir program alır ve "bu program sadece winxx işletim sistemlerinde" çalışabilir derse zor durumda kalırız diye düşünerek projeyi bekletmeye karar verdik. Bakanlığa "linux kullanmaya geçebilir miyiz?" diye sorulduğunda "geçin ama nasıl bir program alacağımızı bizde bilmiyoruz" cevabı alınıyor.
Alınacak programın bütün ülkede kullanılacağı düşünülürse fiyatı ve daha önemlisi ülkenin geleceğini nasıl kısıtlayabileceği tahmin edilebilir.
14 Şubat 2006 Salı
misilleme böyle olur sayın Köroğlu
Günlüğünde beni karalamaya çalışan arkadaşın ab'deki sıradan görüntülerinden birini yayınlayayım, bakalım buna ne diyecek
13 Şubat 2006 Pazartesi
ab2006'nın ardından
Beş gün süren Akademik Bilişim 2006 sonrasında zor da olsa evime ulaşabildim. Benim için oldukça iyi bir tecrübe oldu. Örneğin ilk defa bir akademik bilişimde hiç bir sunumu baştan sona dinleyemedim. LKD seminerleri oldukça yoğun bir ilgiyle takip edildi. Özellikle ilk iki gün salonumuz tamamen doluydu. Son gün, diğer tüm etkinlikler gibi, biraz daha az katılımcı vardı. Daha önce tanışmamış olduğum bir çok kişiyle tanıştım. Gezegen'den veya seminerlerinden tanıdığım insanlara bu sefer seminer-cg adına ev sahipliği yaptım. Velhasıl Denizli'ye gittiğime çok memnunum.
Beş gün boyunca çektiğim fotograflar burada.
Aslında uzunca yazılmayı hakeden şeyler oldu ama ben şahit olduğum olaylardan kısa kısa alıntılar yapmakla yetineyim:
Beş gün boyunca çektiğim fotograflar burada.
Aslında uzunca yazılmayı hakeden şeyler oldu ama ben şahit olduğum olaylardan kısa kısa alıntılar yapmakla yetineyim:
Ben mikrosoft adına konuşmaya yetkiliyim.
Üç dil bildiğimden iyi konuşamıyorum.
-Geçenlerde lkd postfix seminerinde dinlemiştim bunu.
-Bir yıldır postfix seminerlerini ben veriyorum.
-Pardus hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Düşünmüyoruz, geliştiriyoruz.
-Tamam da ne düşünüyorsunuz?
Bir daha çekin yanar, manar.
Şarkıcıya ısmarladığı şampanyanın parasını ödemeyen kim?
Metin abi sizi temiz bir yere götürsün.
8 Şubat 2006 Çarşamba
akademik bilişim -1. gün
Denizli'de akademik bilişim öncesi Afşin Taşkıran tarafından verilen Linux eğitimi yoğun bir katılımla sürüyor. Eğitime katılan arkadaşları LKD üyesi olmaları için cesaretlendiriyoruz. Yarın seminerler başlayacak ve Denizli'de hala kar yok.
Edit: Denizli'de kar yağışı başladı.
Edit: Denizli'de kar yağışı başladı.
7 Şubat 2006 Salı
akademik bilişim -2. gün
Çok maceralı bir yolculuktan sonra Denizli'ye ulaştım. Denizli'de bu saat itibariyle kar yok, yollar açık. Nasıl gelirim oralara kadar diye düşünenler tırsmasın.
Akademik bilişimin başlamasına iki gün var ama her ab öncesi yapılan linux eğitimi başladı. Bugün yapılan linux eğitiminden bir fotograf:
Sunumuna hazırlanan Ali Erdinç Köroğlu:
Akademik bilişimin başlamasına iki gün var ama her ab öncesi yapılan linux eğitimi başladı. Bugün yapılan linux eğitiminden bir fotograf:
Sunumuna hazırlanan Ali Erdinç Köroğlu:
5 Şubat 2006 Pazar
ATM'ler için parlak bir fikir
Çok para kazanan biri olmamama rağmen pek çok banka ile çalışmam gerekti. Para çekme ve yatırma hariç bütün işlemleri telefon/internet/wap/televizyon sayesinde yapıyorum ama insanın para da çekmesi gerekiyor ;) Bankadan bankaya değişen bir makbuz verme uygulaması olmasına rağmen hiç biri benim gönlüme göre olmadığından istediğimi buraya yazayım, belki birisi okur da işe yarar diye düşündüm.
Aslında istediğim şey basit: ATM bana her seferinde makbuz ister misin diye sormasın. Bir alışkanlığım varsa öğrensin (buna öğrenmek denilirse tabi). İlk üç (hadi bilemedin beş) kez sorsun ardından ben hiçbirinde makbuz istemeyince Kardeş sen makbuz olayından hoşlanmıyorsun galiba, bundan sonra sana makbuz vermeyi teklif etmeyeceğim. Olur da makbuz isteyecek olursan "başka bir işlem yapmak istiyor musunuz?" sorusunu gördüğün menüde "makbuz istiyorum" diye bir seçenek olacak, oradan al makbuzunu dese güzel olmaz mı? Bunu hayata geçiren banka alışkanlıklarınız bizim için önemli, hayatı kolaylaştırıyoruz, akıllı ATM filan diyerek reklam bile yapabilir. Bu kadar basit bir işlem neden yıllardır yapılmaz bilemiyorum. Hatta bankanın internet şubesinden öntanımlı makbuz tercihimi değiştirebilmek bile isterim.
Aslında istediğim şey basit: ATM bana her seferinde makbuz ister misin diye sormasın. Bir alışkanlığım varsa öğrensin (buna öğrenmek denilirse tabi). İlk üç (hadi bilemedin beş) kez sorsun ardından ben hiçbirinde makbuz istemeyince Kardeş sen makbuz olayından hoşlanmıyorsun galiba, bundan sonra sana makbuz vermeyi teklif etmeyeceğim. Olur da makbuz isteyecek olursan "başka bir işlem yapmak istiyor musunuz?" sorusunu gördüğün menüde "makbuz istiyorum" diye bir seçenek olacak, oradan al makbuzunu dese güzel olmaz mı? Bunu hayata geçiren banka alışkanlıklarınız bizim için önemli, hayatı kolaylaştırıyoruz, akıllı ATM filan diyerek reklam bile yapabilir. Bu kadar basit bir işlem neden yıllardır yapılmaz bilemiyorum. Hatta bankanın internet şubesinden öntanımlı makbuz tercihimi değiştirebilmek bile isterim.
2 Şubat 2006 Perşembe
ipv6
Ulakbim'e yaptığımız ipv6 başvurusunun sonuçlandığını bir haftadır bana söylemeyi unutan çalışma arkadaşım Sedat'a hürmetlerimi sunuyorum.
Artık bizim de bir ipv6 bloğumuz var. ab2006 dönüşünde okulunun altyapısını ipv6'ya geçirmeye başlayacağım. Sunucuları ipv6 ile çalıştırmak sorun olmaz zaten hepsi linux ama ağ'da kullanılan winxx'ler her zamanki gibi problem olacak. Bu değişim işi onları da pardus'a geçirmek için bir bahane olsa ne güzel olur. Bazı aktif ağ aygıtlarının da değiştirilmesi gerekecek, yine direnenler olacak, ne gerek var diyecekler, eskiden ne güzeldi diyecekler...
Bu kadar çok işi ab sonrasına attığım için yine kendime ayıracak zamanım kalmayacak ama Vatan sağolsun.
Artık bizim de bir ipv6 bloğumuz var. ab2006 dönüşünde okulunun altyapısını ipv6'ya geçirmeye başlayacağım. Sunucuları ipv6 ile çalıştırmak sorun olmaz zaten hepsi linux ama ağ'da kullanılan winxx'ler her zamanki gibi problem olacak. Bu değişim işi onları da pardus'a geçirmek için bir bahane olsa ne güzel olur. Bazı aktif ağ aygıtlarının da değiştirilmesi gerekecek, yine direnenler olacak, ne gerek var diyecekler, eskiden ne güzeldi diyecekler...
Bu kadar çok işi ab sonrasına attığım için yine kendime ayıracak zamanım kalmayacak ama Vatan sağolsun.
Katedral ve Pazar Yeri
Uzun zamandır elektronik belge okumaya alıştığımdan mıdır nedir The Cathedral & the Bazaar'ı okumaya başladığımda kitap kapağında
Kitap 7 bölümden oluşuyor ve bunların 3'ünün Türkçe çevirilerini belgeler.org'da okumak mümkün. Bu bölümler, kitaptaki sırası ile: Hacker'lığın Kısa Tarihçesi, Noosferi İskana Açmak ve Nasıl Hacker Olunur? İlk iki belgenin çevirmeni 2003 yılında En Başarılı Yerelleştirici ödülünü alan Deniz Akkuş. Son belgeyi ise Yaşar ŞENTÜRK çevirmiş ben de güncellemiştim. Hepsinin çevirileri çok güzel. Henüz okumamış olanlara tavsiye ediyorum.
Kitabı çabucak bitivermesin diye hızlıca okuyamıyorum ama ilk bölümler o kadar akıcı ki dün bir kaçını bitirdim. Eric S. Raymond ikinci bölümde fetchmail'in geliştirme sürecinin hikayesini anlatmış. Çıkardığı dersleri maddeler halinde şöyle sıralamış:
Kitabı isterseniz buradan da okuyabilirsiniz.
This material may be distributed only subject to the terms and conditions setifadesini görmek pek hoşuma gitti.
forth in the Open Publication License, v1.0 or later.
Kitap 7 bölümden oluşuyor ve bunların 3'ünün Türkçe çevirilerini belgeler.org'da okumak mümkün. Bu bölümler, kitaptaki sırası ile: Hacker'lığın Kısa Tarihçesi, Noosferi İskana Açmak ve Nasıl Hacker Olunur? İlk iki belgenin çevirmeni 2003 yılında En Başarılı Yerelleştirici ödülünü alan Deniz Akkuş. Son belgeyi ise Yaşar ŞENTÜRK çevirmiş ben de güncellemiştim. Hepsinin çevirileri çok güzel. Henüz okumamış olanlara tavsiye ediyorum.
Kitabı çabucak bitivermesin diye hızlıca okuyamıyorum ama ilk bölümler o kadar akıcı ki dün bir kaçını bitirdim. Eric S. Raymond ikinci bölümde fetchmail'in geliştirme sürecinin hikayesini anlatmış. Çıkardığı dersleri maddeler halinde şöyle sıralamış:
- Every good work of software starts by scratching a developer's personel itch.
- Good programmers know what to write. Great ones know what to rewrite (and reuse).
- "Plan to throw one away; you will, anyhow"
- If you have the right attitude, interesting problems will find you.
- When you lose interest in a program, your last duty to it is to hand it off to a competent successor.
- Treating your users as co-developers is your least-hassle route to rapid code improvement and effective debugging.
- Release early. Release often. And listen to your customers.
- Given a large enough beta-tester and co-developer base, almost every problem will be characterized quickly and the fix obvious to someone.
- Smart data structures and dumb code works a lot better than the other way around.
- If you treat your beta-testers as if they're your most valuable resource, they will respond by becoming your most valuable resource.
- The next best thing to having good ideas is recognizing goodideas from your users, sometimes the latter is better.
- Often, the most striking and innovative solutions come from realizing that your concept of the problem was wrong.
- "Perfection (in design) is achieved not when there is nothing more to add, but rather when there is nothing more to take away."
- Any tool should bu useful in the expected way, but a truly great tool lends itself to uses you never expected.
- When writing gateway software of any kind, take pains to disturb the data stream as little as possible - and never throw away information unless the recipient forces you to!
- When your language is nowhere near turing-complete, syntactic sugar can be your friend.
- A security system is only as secure as it's secret. Beware of pseudo-secrets.
- To solve an interseting problem, start by finding a problem that is interesting to you.
- Provided the development coordinator has a communications medium at least as good as the Internet, and knows how to lead without coercion, many heads are inevitably better than one.
Kitabı isterseniz buradan da okuyabilirsiniz.
1 Şubat 2006 Çarşamba
kitaplarım geldi
17 Aralık'da amazondan sipariş ettiğim Just For Fun ve The Cathedral & the Bazaar sonunda (44 gün sonra) geldi. Elin gavuru bunu yurt dışından nasıl gönderecek acaba diye merak ediyordum; yani ptt'den mi getirecekler yoksa bir kargo firması mı getirecek bilemiyordum. Etrafımdaki kime sorduysam açıklayıcı bir yanıt alamamıştım. Dün akşam eve gittiğimde klasik olarak posta kutusunu kontrol ettim, faturaları aldım (nasıl oluyorda bu kadar fatura geliyor bilmiyorum). Tam asansöre biniyordum ki yerdeki kutuyu farkettim. Üzerinde amazon'un logosu olan minik bir kutu. Evet kitaplarım onun içinden çıktı. En azından imza karşılığı teslim ederler diye düşünüyordum.
ftp.comu.edu.tr adresinden indirilen pardus sayısı 10000'i buldu:
ftp.comu.edu.tr adresinden indirilen pardus sayısı 10000'i buldu:
ftp:~# grep pardus /var/log/ncftpd/xfer* | wc -l
ftp:~# 19855
ftp:~# grep pardus /var/log/ncftpd/xfer* | grep kurulan | grep -v INCOMPLETE | grep -v ABOR | grep -v ERROR | wc -l
ftp:~# 9899
30 Ocak 2006 Pazartesi
bu adamı sevmeyenler var
Şu yüz ifadesine bakın, gerçekten heyecanlanmış görünmüyor mu? (hem de bizler için)
29 Ocak 2006 Pazar
Akademik Bilişim 2006
9–11 Şubat tarihleri arasında Pamukkale Üniversitesi'nde düzenlenecek olan Akademik Bilişim Konferansında LKD'nin seminer programına buradan ulaşabilirsiniz. Yolunuz düşerse bekleriz.
Bu yıl seminer notlarını okuyabileceğiniz gibi seminerleri seyretmeniz de mümkün olacak. Bir aksilik olmazsa (olmasın) seminerleri kaydedip web'e koymayı planlıyorum.
Bu yıl seminer notlarını okuyabileceğiniz gibi seminerleri seyretmeniz de mümkün olacak. Bir aksilik olmazsa (olmasın) seminerleri kaydedip web'e koymayı planlıyorum.
1017 ve 11
Az önce baktım da bilgisayarımdaki her şeyi son uçurmamdan (14 eylül) bu yana gönderdiğim epostaların sayısı 1017 olmuş. Aldıklarımı, okuduklarımı saymak mümkün değil (hepsini saklamıyorum). Neredeyse hiç ekli dosya göndermemiş olmama rağmen gönderilenler dizini 11mb tutuyor. Bu kadar düz metin dosyasını alt alta yazsam kaç satır tutar diye merak ettim:
Epostaların içinde istemcilerin bize göstermediği başlık gibi bölümler olduğunu biliyorum ama yine de sayılar çok büyük. Ya gaim de kullanmasaydım halim nice olurdu?
$ cat ~/.evolution/mail/local/Sent | wc -l
172517
Epostaların içinde istemcilerin bize göstermediği başlık gibi bölümler olduğunu biliyorum ama yine de sayılar çok büyük. Ya gaim de kullanmasaydım halim nice olurdu?
27 Ocak 2006 Cuma
hayat normale dönmeye başlıyor
Pazartesi başlayan yoğun kar yağışı ve tipi sırasında kesilen elektriğin bir gün gelmemesini, internetin kopuk kopuk çalışmasını, sitenin bozulan kalorifer kazanının hala yapılamaması yüzünden soğuktan donduğumu saymazsam (!) hayat biraz normale döndü sayılır. Yapılacak bu kadar işin biriktiği bir sırada bu kadar aksiliğin olması çok kötü oldu ama dünden bu yana oldukça tempolu çalıştığım söylenebilir.
Bu da Çanakkale boğazından bir kar manzarası:
Bu da Çanakkale boğazından bir kar manzarası:
24 Ocak 2006 Salı
her yerde kar var
Meteoroloji tahminlerinde yine haklı çıktı (Lorentz'e hürmetlerimi gönderiyorum). Kuvvetli rüzgar ve yoğun kar yağışı var Çanakkalede. Sürekli elektrikler kesiliyor, Internet kesik kesik çalışıyor kısaca hayat felç olmuş durumda. Okul 3 gün tatil oldu ama bilgisayar da olmayınca evde tek başına vakit geçmiyor (bunu yazabildiğime göre bilgisayar kullanıyorum ama pili uzun süre dayanmaz herhalde :( Aldığım ama okuyamadığım romanları okumam için bir işaret mi bu yoksa?
23 Ocak 2006 Pazartesi
fırtına başladı
Günler öncesinden yapılan uyarılar sonrasında Çanakkale'de kar ve fırtına başladı. Henüz yerde kar yok ama yoğun tipi ve soğuk var.
20 Ocak 2006 Cuma
Ben rekor diye buna derim
Bugün yedibinbeşyüzüncü pardus kurulan cd iso'sunu sattık:
ftp:~# grep pardus /var/log/ncftpd/xfer* | wc -l
ftp:~# 14550
ftp:~# grep pardus /var/log/ncftpd/xfer* | grep kurulan | grep -v INCOMPLETE | grep -v ABOR | grep -v ERROR | wc -l
ftp:~# 7572
Memleket işletim sistemine doysun ;)
ftp:~# grep pardus /var/log/ncftpd/xfer* | wc -l
ftp:~# 14550
ftp:~# grep pardus /var/log/ncftpd/xfer* | grep kurulan | grep -v INCOMPLETE | grep -v ABOR | grep -v ERROR | wc -l
ftp:~# 7572
Memleket işletim sistemine doysun ;)
öğretmenlik
Tam 5 saattir sınav kağıdı okuyorum. İnsan bir dönem boyunca anlattıklarının sonucunda bu kağıtları görünce üzülüyor, sinirleniyor, gülüyor (gerçekten zaman zaman sandalyeden düşecek gibi oluyor insan) bazen de anlattıklarım boşa gitmemiş diye seviniyor hatta bazı çözümlere hayranlık duyuyor.
Velhasıl bu işi yaptığım için mutluyum.
Velhasıl bu işi yaptığım için mutluyum.
7 Ocak 2006 Cumartesi
kapsama alanı
Bayram nedeniyle iki hafta boyunca internetin kapsama alanı dışında olacağım. Bu süre boyunca eposta okuyamayacağım için yazdıklarınıza ancak ayın 20'sinden sonra yanıt verebileceğim. Acilen ulaşmak isteyenler, telefonla ulaşır nasılsa.
iyi tatiller
iyi tatiller
6 Ocak 2006 Cuma
pamuk eller cebe
Yeni bir yıla girmek demek bizim için üyelik aidatlarını da yatırmak anlamına gelmeli. Sıradan bir LKD üyesi olarak bütün üyelerimizi üyelik bilgilerini buradan kontrol ederek varsa birikmiş olanlar ile birlikte 2006 yılı üyelik aidatını (10YTL) yatırmaya davet ediyorum.
Hala LKD üyesi değil misiniz? Buradan buyurun lütfen.
Hala LKD üyesi değil misiniz? Buradan buyurun lütfen.
5 Ocak 2006 Perşembe
yeni çeviriler - 4
İki bayram arasında çevirdiğimiz belgeler şunlar:
Bu çevirileri ve fazlasını içeren belgeler.org 1.4.7 sürümüne güncellendi. Demem o ki; Wikipedia için bir şey yapmadık ama çalışıyoruz ;)
- Oğuz Yarımtepe Debian Jigdo küçük-NASIL ve NCURSES ile Yazılım Geliştirme NASIL belgelerini çevirdi.
- Pınar Yanardağ Debian Tarihi, Linux Okuma Listesi NASIL ve Linux Taraftarlığı - NASIL belgelerini çevirdi.
- Olcay Kabal 802.1X Port Tabanlı Kimlik Kanıtlama NASIL belgesini çevirdi.
- Nilgün Belma Bugüner Eposta Alıcısında (MX'te) Spam Engelleme belgesini çevirdi.
- Ben de Kullanıcı Kimlik Kanıtlama NASIL, Compaq T1500 Linux NASIL, Linux Dokunmatik Ekran NASIL ve TrueType Fontların XFree86 4.x ile Kullanımı mini-NASIL belgelerini çevirdim ve Nasıl Hacker Olunur? belgesinin çevirisini güncelledim.
Bu çevirileri ve fazlasını içeren belgeler.org 1.4.7 sürümüne güncellendi. Demem o ki; Wikipedia için bir şey yapmadık ama çalışıyoruz ;)
4 Ocak 2006 Çarşamba
bugün 1500. pardus'u sattık
Bugün binbeşyüzüncü pardus kurulan cd iso'sunu sattık:
Bu ay içinde 5000'i geçeriz diye tahmin ediyorum.
ftp:~# grep pardus /var/log/ncftpd/xfer* | wc -l
ftp:~# 7315
ftp:~# grep pardus /var/log/ncftpd/xfer* | grep kurulan | grep -v INCOMPLETE | grep -v ABOR | grep -v ERROR | wc -l
ftp:~# 1512
Bu ay içinde 5000'i geçeriz diye tahmin ediyorum.
2 Ocak 2006 Pazartesi
Pardus izlenimleri
Pardus 1.0 ile ilgili objektif birşeyler yazmak benim için oldukça zor. Projenin kendisine ve geliştiricilerine muhabbetle yaklaştığım bilindiğinden iyi olmuş, has olmuş'dan başka birşeyler de söylemem lazım. Değerlendirmeyi bir temele dayandırabilmek için mayıs ayında birlikte hazırladığımız İşletim Sistemi Teknik Şartnamesi'ni kullanmaya karar verdim. Bu şartnameyi dernek listesindeki arkadaşlarla birlikte hazırlamıştık. Aşağıda pardus 1.0 "kutudan çıktığı haliyle" ortaklaşa hazırladığımız bu koşulları sağlıyor mu sorusuna yanıt arayacağım. "Kutudan çıktığı haliyle" diyorum çünkü halen aktif olarak geliştirildiğini pardus listelerinden biliyorum. Neyse başlayalım bakalım, hem böylece şartnamenin koşullarını hatırlamış oluruz (gerekirse düzenleme yaparız):
1. İşletim Sisteminin Türkçe dil desteği problemsiz olmalı, ISO-8859-9, UTF-8 encodinglerini desteklemelidir.
Pardus Türkçe desteğinin yanı sıra zemberek gibi pek güzel bir araçla birlikte geliyor. KDE Yardım Merkezi gibi henüz Türkçeleştirilmemiş önemli yerler de var. Bu bölüm Unix klavuz sayfalarını da içeriyor ve yerelleştirilmesi sadece pardus ekibini değil bütün linux kullanıcılarını ilgilendiriyor. Konsoldan man komutu çalıştırılamasa da KDE Yardım Merkezinden kılavuz sayfalarına ulaşılabilmesi iyi olmuş, keşke konsoldan da çalışabilseydi. Velhasıl burada yapılacak çok iş var.
2. İşletim sistemi üzerinde farklı yetkilere sahip kullanıcılar oluşturulması ve bunlar ile farklı oturumlar açılması mümkün olmalıdır.
Diğer tüm Linuxlar gibi pardus da bu özelliği sağlıyor.
3. İşletim sisteminin güncellemeleri internetten veya güncellemelerin tutulduğu yerel ağ üzerindeki bir bilgisayar üzerinden ek bir ücret ödemeksizin edinilebiliyor olmalıdır.
Güncellemeler için PiSi KGA var ama güncellemeler henüz yerel ağ üzerinde bir sunucudan yapılamıyor.
4. İşletim sistemi ile birlikte,
*Grafik arayüzlü dosya yöneticisi ile en az,
- Dosya ve dizin oluşturabilen,
- Kes, kopyala, yapıştır, sil, taşı, yeniden adlandır, sürükle-bırak yapabilen,
- Arama yapabilen,
- Masaüstünden kolayca ulaşılabilir, dosya yöneticisinin sildiği öğeleri saklayan ve istendiğinde silme işlemini geri alabilen bir çöp kutusu bulunduran,
bir masaüstü çalışma ortamı,
*Mevcut MS-Office 95/97/2000/XP dokümanlarını açabilen, belgeleri PDF olarak dışarı aktarabilen, en az,
- Kelime İşlemci,
- Hesap Tablosu ve
- Sunum Hazırlama
araçlarını içeren bir ofis paketi,
*PDF belgesi görüntüleyici,
*Adres Defteri,
*Ajanda,
*Yapılacak İşler Listesi,
*RSS Haber Okuyucu,
*Ftp istemcisi,
*E-posta İstemcisi,
*Zip, gz ve bz2 algoritmalarını kullanarak sıkıştırma yapabilen ve bu algoritmalarla sıkıştırılmış dosyaları açabilen sıkıştırma programı,
*En az,
– Sekmeler içerisinde sayfa görüntüleyebilen,
- Tema desteği olan,
- Tümleşik Popup engelleyici özelliği olan,
- W3.org tarafından belirlenen standartlara uygun sayfa görüntüleyen,
bir web tarayıcısı,
kurulu olarak teslim edilmelidir.
Masaüstü ortamı olarak seçilen kde tüm ihtiyaçları karşılar nitelikte. Openoffice.org ve firefox kendi branşlarında zaten başa güreşen yazılımlar. Konqueror ftp istemciliği de yapıyor ama bence hem gftp gibi bir grafik istemci hem de ncftp gibi konsol tabanlı istemciler dağıtıma eklenmeli.
5. İşletim sistemi, çalışacağı bilgisayar üzerindeki donanımların tümünü sorunsuz çalıştırabilmeli ve üreticilerinin belirlediği üst sınırda kullanılabilmesine olanak sağlayacak şekilde yapılandırılmış olarak teslim edilmelidir.
Bu maddeye verilecek yanıt donanımdan donanıma değişmesine rağmen benim denediğim (~10) kadar bilgisayarda tatmin edici sonuçlar aldığımı söylemeliyim. Örneğin Philips 109S ekranımı ilave bir ayar yapmadan 1600x1200 kullanıyorum.
6. İşletim sisteminin ağ desteği sorunsuz olmalı, IPv4 ve IPv6 ile uyumlu çalışmalıdır.
IPv6 desteği ile ilgili bir bilgi yok.
7. Bilgisayarın kurulacağı ağda CIFS standardında dosya paylaşımına hazır halde teslim edilmelidir.
Biraz dolambaçlı biryerde ama var.
8. İşletim sistemi, ağ üzerindeki ya da bilgisayara doğrudan bağlı olan yazıcıları kullanabilecek şekilde yapılandırılabilmeli, yapılandırma için gerekli araç ve servisleri barındırmalıdır.
Bir sorunla karşılaşmadım.
9. İşletim sistemi üzerinde veri saklama aygıtları (disket, CD/DVD, usb disk, CD/DVD yazıcı, bellek kartı) ile çalışılabilecek şekilde yapılandırılmış olmalıdır.
Harici veri saklama ünitelerini sorunsuz bir şekilde kullanabiliyor. Hatta usb diskiniz iki parça ise ikisini de ayrı ayrı bağlama seçenekleri sunuyor. Konsoldan mount etmeye gerek kalmaması güzel.
10. Kurumun istemesi halinde önceden ayarlanmış şablonları kullanarak yeniden kurulum yapabileceği, kurulum imajını içeren medya (cd, dvd) sağlanmalıdır.
;)
11. İşletim sistemi üzerinde burada belirtilenler dışında sunucu hizmeti veren programlar yüklenmemeli, yüklenmesi zorunlu olanlar etkin olmamalıdır.
Dağıtım masaüstü kullanıcıları hedeflediği için bir sunucu uygulaması ile birlikte gelmiyor.
Yukarıda yazdıklarımı elbette "olmamış, olmayacak" şeklinde okumamak gerekir. Pardus'un (ve belki de her şeyin) daha iyi olması için değerlendirmelere, yorumlara ve eleştirilere ihtiyacı var (belki benim değerlendirmelerime değil ama olsun). Bu yüzden "Ulen kendini bilmez, daha iyisini biliyorsan kendin yapsaydın" diye başlayan bir yorum yazmadan önce biraz sakinleşmenizi öneriyorum.
Bir iki cümle de test süreci ile ilgili yazmak istiyorum. 14 Kasım'da başlayan kurulan cd macerası 26 Aralık'ta 1.0 ile sonuçlandı. Yakın bir tarih'te, 21 Kasım da, test1 sürümünü çıkaran Fedora 5'in ise 15 Mart'ta duyurulması planlanıyor. 9 Ocak'ta test2 duyurulacak. 10 yıldan uzun bir geçmişi olan RedHat'in devamı niteliğinde olan Fedora'nın dördüncü sürümünden beşinciye geçerken test için bu kadar uğraşması ile kıyaslandığında Pardus için yeterince test yapamadık gibi geliyor bana. (Bizim çocuklar onları döver ona birşey demiyorum)
Hem biraz zaman olsa Kurulum veya Ekran Çözünürlüğü Nasıl gibi belgeler kurulan cd duyurulmadan hazırlanabilirdi belki. Belki de bunlar beni hiç ilgilendirmez ;)
Sonuç: Yarın dönüşüm projesi kapsamında ilk pardusları kurmaya gidiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var
İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Ahmet Göksu - Native Graphics Backend for FreeType Demos on macOS Ali Haydar - Implementation of a g-k ...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Bora Sabuncu - Remote Control Emre Çelikten - Web Data Collection for Language Modeling Gökçen Eras...
-
İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...