16 Kasım 2012 Cuma

Sony Smartwatch hakkında

Yaklaşık bir ay kadar önce bir Sony Smartwatch aldım. Cihaz android'li bir telefonda çalışan uygulamaya bluetooth ile bağlanıyor. Bu bağlantıyı sağlayamadığında sadece saat olarak kullanılabiliyor. Tercihlerinize göre sms mesajlarınızı, twitter, facebook iletilerini, gelen aramaları veya hava durmunu görüntüleyebiliyor. Bu uygulamalar telefona kuruluyor, telefon uyarı mesajlarını saate gönderiyor, oradan görüntülüyorsunuz. İlk bakışta olmayan bir ihtiyaca cevap veriyor gibi görünse de ben telefonları tamamlayan bu tip cihazların ileride daha yaygın kullanılacaklarını tahmin ediyorum. Diğer pek çok cihaz gibi yurtiçinde satılmayan smartwatch'un yurtdışı fiyatı da (150$) bence çok pahalı. Pebble gibi alternatifleri piyasaya çıkana kadar kulvarında alternatifsiz olduğundan bu fiyatla satılabiliyor bence.

Benim cihazla ilgili izlenimlerim kısaca şöyle:
Artıları:

  • Cep telefonunuzu bir yerde unutup giderken, bluetooth bağlantısı koptuğunda titreyip uyarıyor. Benim gibi telefonunu sürekli arabasında unutanlar için pek faydalı oluyor bu.
  • Hiç ses çıkartmıyor. Sadece bileğinizdeki titreme ile uyarıları farkediyorsunuz. O da ne az ne fazla; tam kararında. 
  • Telefonda sürekli bluetooth'un açık olması durumunda zaten az dayanan telefon şarjının durumunu merak ediyordum, şaşırtıcı şekilde ancak %3-4 kadarlık bir etkisi oldu. Telefonların en albenili tarafları ekranları ve maalesef şarjın %50'sini ekranı aydınlatması harcıyor. Yani telefonun şarjına önemli bir etkisi olmadan kullanabiliyorsunuz.
  • Markette onlarca işe yarar uygulama var. Telefonu evin içinde nereye koyduğunuzu bulabilmeniz için bir uygulama var, saate tıklıyorsunuz telefon ötüyor. Sahte arama yapan benzer bir uygulama var. Bir toplantıdan, odadan ayrılmak için çok işe yarar.
  • Dokunmatik ekranı oldukça başarılı. Ekran uykuya geçtiğinde çift tıklayarak uyandırıyorsunuz, nadiren ilk seferde uyanmıyor. iki parmakla ortaya doğru çektiğinizde bir üst menüye geçiyor. Burada da çok başarılı.
  • Forumlarda ve değerlendirme yazılarında bahsedilen telefon ile smartwatch arasındaki bağlantının kopması mevzusunu yaşamadım ben. Telefondan uzaklaşırsanız bağlantı kopuyor, tekrar menzile girdiğinizde bağlantı kendiliğinden kuruluyor.
  • Ders anlatırken, toplantı sırasında telefonun çalması veya titremesi rahatsızlık yaratırken kolunuzda sizden başkasının farkedemeyeceği şekilde titreyen saatinize bakıp ne yapacağınıza karar verebilmek güzel oluyor.
  • Cep telefonunuza yakın durmanız gerekmiyor. En azından yan odaya geçtiğinizde bağlantı kopmuyor. Kolunuzda bluetooth bağlantı yapan bir cihaza razı olursanız cep telefonunun radyasyonunu biraz uzakta tutabiliyorsunuz. Evde çocuk uyurken telefonu sessize alınca duymam diyerek sürekli üzerinizde taşımanız gerekmiyor.

Eksileri:

  • Uçakta saatiniz olmuyor. Cihazın bluetooth'u kapatılamadığından üzerinizde taşıdığınız iki saat; cep telefonunuz ve smartwatch'unuz kapalı oluyor.
  • Başka bir cihazın şarj kablosunu kullanmanızın imkanı yok. Çok alengirli bir kablosu var. Kabloyu kaybederseniz kablo Türkiye'de satılmadığından smartwatch'u kullanamazsınız. Belki bir yedek şarj kablosu almak iyi fikir olabilir (17$).
  • Saatin kordonu koparsa yine saati kullanamazsınız, renk renk kordonlardan bir tane yedek almak iyi olabilir (21$).
  • Geceleri kapatırsanız şarjı 4-5 gün gittiğinden sürekli şarjını kontrol etmeniz gereken bir cihazınız  ve yanınızda taşımanız gereken bir kablonuz daha oluyor.
  • Smartwatch'tan arama yapabiliyorsunuz, gelen aramayı reddedebiliyorsunuz ama kabul edemiyorsunuz. Çok ucuz bluetooth kulaklıklarda bile yapılabilen bu basit işin saatten yapılamaması kötü.
  • Ekran parlaklığı çok kötü. Havanın aydınlık olduğu bir yaz gününde dışarıda hiç birşey göremezsiniz. Bina içinde oldukça yeterli ama dışında kullanışsız. Elbette daha parlak aydınlatma daha çok şarj harcaması demek olacaktır ama akıllı bir aydınlatma ayarı olabilirmiş. En azından ayarlanabilir olmalıymış parlaklık.
  • Tasarımı bence 150$'lık bir cihaz için çok kötü. Bir önceki nesil ipod nano ile kıyaslanamaz derecede kötü hem de. İkisi çok farklı cihazlar ama tasarım diye de birşey var. Smartwatch'un ikinci nesil ürününün bu olduğuna inanamıyorum gerçekten. Görenler ilk bakışta çok beğeniyorlar ama sürekli kolunuzda taşıdığınız bu cihazın aslında nasıl yapılabileceğini düşünüp duruyorsunuz.
  • En azından kulaklık girişi olsa ve mp3 çalsa çok iyiymiş ama saat kendi başına hiçbirşey yapmadığı için bunu da yapmıyor.

Sonuç:
Cihazı alırken henüz olgunluk dönemine girmemiş bir ürün aldığınızı aklınızda tutun bence. İleride daha yaygın kullanılacak ve çok marifetler eklenmiş olacak bir cihazı ilk aşamalarında kullanacaksınız. Bunun keyfi de var, sevimsiz tarafı da.

Yukarıda üzeirnde durmadığım, açık olmayan bir konu varsa sorunuzu yorum olarak bırakın açıklamaya çalışayım.

14 Kasım 2012 Çarşamba

XVII. Türkiye'de İnternet Konferansının ardından

7-9 Kasım tarihlerinde Eskişehir'de Anadolu Üniversitesinde düzenlenen Türkiye'de İnternet Konferansının ilk iki gününe katıldım. Kısaca izlenimlerimi yazmak istiyorum.

Eskişehir hem kent olarak hem de üniversitesiyle çok etkileyici bir şehir olmuş. Eğitimini bilemem ama üniversite hayatına yeni başlayacak olsam tercihlerim arasına yazardım Anadolu Üniversitesini. Kampüsü ağaçlar arasında fazla yüksek olmayan binalardan oluşan pek güzel bir üniversite olarak göründü bana.

Konferansa gelince; benim bunca yıldır katıldıklarım arasında en az duyurulmuş olanı buydu herhalde. Kampüsün girişindeki görevliler bile konferanstan haberdar değildi. Konferansın yapıldığı binanın kapısındaki A3 afişi saymazsak kampüste veya şehirde hiç afiş görmedim ben. Facebook ve twitter adresleri ise hiç görmediğim kadar iyi yönetildiler. Hemen her salondan haberler yazıldı. Bence bu açıdan çok başarılı idiler. Duyuru çok az olunca şehrin katılımı çok sınırlı oldu. Hava da yağmurlu olduğundan katılım oldukça azdı maalesef.

Açılış konuşmaları genellikle çok sıkıcı olur ama ben çoğunlukla dinleyici olarak katılırım. Uzun ömrümde gördüğüm en gereksiz ve uzun açılış konuşmasını bu inet-tr'de dinledim desem yalan olmaz herhalde. Mustafa hocadan önce yarım saatten uzun süren bir açılış konuşması dinledik ama tarifi çok zor olduğundan ayrıntıya giremeyeceğim. Sabrı olanlar için büyük salondaki bütün sunumların videoları bu adresten yayınlanıyor.

Etkinliği canlı olarak yayınlamak katılamayanların en azından izlemesine yardımcı oldu ama ikinci bir perdeye #inettr2012 ile işaretlenen twitter mesajlarının yansıtılması etkileşimi de sağlayabilirdi. Kaç yıl önce yapılabilen şeyler çekinilmeden yapılmalı bence bu tip etkinliklerde.

LKD seminerlerine katılım son derece azdı. Bir elin parmakları kadar dinleyiciyle başladı veya bitti konuşmalar. İlgililere hitap edebildikten sonra az olmuş, çok olmuş farketmez elbette ama bir kaç ay sonra kariyer günlerine çağıracakları insanlar ayaklarına gelmişken koca üniversiteden bu kadar az öğrencinin gelmiş olmaması gerekirdi.

İkinci gün büyük salonda neredeyse bütün gün f@tih projesi konuşuldu. Onun da tamamı kaydedilmiş ve yukarıdaki bağlantıdan ulaşılabiliyor. Senin anladığın ne diye sorarsanız bir yıllık pilot çalışmanın öğrenime yönelik hiç bir ölçülmüş çıktısı yok. Sağlıkla ilgili de bir ölçüm yapılmamış. Tahtalar ve tabletler çalışıyormuş.

Bunların haricinde benim için konferans harikaydı. Sadece bu tip etkinliklerde görüşebildiğim arkadaşlarla görüştüm. Başka türlü tanışma, sohbet etme fırsatı bulamayacağım insanlarla tanıştım. Yerel organizasyon bizi çok iyi ağırladı. Aynı masada bulunmayı bile mutluluk saydığımız hocalarımızla iki dolu gün geçirdim.

Katılamayanlarla Antalya'da Akademik Bilişim Konferansında buluşmak üzere.

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...