28 Haziran 2012 Perşembe

Etkileşimli tahtalarda Pardus logolu Debian var

Dün özgürlükiçin forumlarında okuduğum konu doğru mu diye gidip yerinde gördüm. Çanakkale'ye bir buçuk ay önce gönderilmiş olan etkileşimli tahtalardan birine gidip kendim baktım.


Tahtalardaki bilgisayarlar Windows'un önyükleyicisiyle açılıyor. Ardından gelen grub menüsünde Pardus var. Grafik ekranı ilk gördüğümde konuşulanların doğru olduğunu anladım. Firefox yerine Debian'dan tanıdığımız iceweasel vardı. Yine de sizlere göstermek için yukarıdaki ekran görüntüsünü aldım. Masaüstünde Pardus logosunun dışında bir değişiklik yapılmadan doğrudan debian alınmış gibiydi. O nedenle yapılan çalışmaların kodları nerede diye sormak mantıklı gelmiyor bana. Yapılan bir çalışma yok denebilir, logoyu eklemek sayılmazsa tabi.

Pardus'tan pisi'yi ve dolayısıyla comar'ı çıkarınca onları kullanan diğer yönetici ailesinin de kullanılması mümkün olmuyor. Bunların dışında devam ettirilebilecek bir şey var mı, yoksa bu kendi başına bir problem değil mi sorularının cevapları üzerinde de düşünülmesi lazım.

Yarın Pardus danışma kurulu ilk toplantısını yapmadan hepimizin bunu öğrendiği iyi oldu diye düşünüyorum.

27 Haziran 2012 Çarşamba

9 yılın ardından ilk sigara


Yaklaşık dokuz yıl önce (19.07.2003) bırakmıştım sigarayı. Onbir yıla yakın zaman günde bir paketten fazla içtiğim sigarayı bırakmak çok zorlu bir süreç oldu benim için. Ağzımın içi yara oldu, çok zor zamanlardı.

Aradan kısa bir süre geçtikten sonra sigara içme isteği duyduğumu hatırlamıyorum. Belki ilk bir iki ay zor geçti ama ardından sigarasız hayat alıştım kolayca. Sürekli sigarayla oynamaya alışkın bünyenin yeni bir hale uyum sağlaması elbette zor ama nelere alışmıyor ki insan?

Bir şehir efsanesi olarak 'şu kadar zamandır sigara içmiyormuş, bir tane içtikten sonra tekrar başlamış' hikayeleri dinlediğimden dokuz yılda bir tane bile sigara içmemiştim. Geçen haftasonu Bozcaada Özgür Yazılım Günlerinde içtiğimiz kahvenin yanında gelen sigaralardan birini içip kendimi deneyeyim istedim. Eski bir tanıdığa sarılır gibi mi olacak, başımı mı döndürecek merak ediyordum. Elbette severek içtiğim günleri hatırlatacak ve hayatı zorlaştıracak gibi bir endişe vardı ama hep merakla da yaşanmıyor ;)

Sonuç tam bir zafer oldu benim açımdan: sigaranın tadı berbattı, içime çekmeye çalıştığım duman boğazıma bir top gibi oturdu, o berbat kokusu bir gün ağzımdan gitmedi. Sigarayı bıraktım mı, yoka yıllar sürecek bir ara mı verdim sorusunun cevabını bulmuş oldum bu sayede.

FATİH Projesi Bilgi ve İletişim Teknolojileri Çağrı Programı

Bugüne kadar TÜBİTAK proje desteklerinde bir genel çerçeve belirliyor (araştırma projesi, kamu projesi gibi) ve araştırmacıların kendi fikirleriyle başvurmasını istiyordu. Gelen başvurular hakemlerce değerlendiriliyor ve belli miktarlarda destekler veriliyordu. Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı ile birlikte başka bir yol denenenmeye çalışılıyor; TÜBİTAK öncelikli gördüğü alanları ve bu alanlar üzerinde hangi konularda projeleri destekleyeceğini açıklayarak doğrudan bu konularda gelecek projeleri destekleyecek.

Bu yazıyı yazarken açık olduğu görülen proje konuları enerji, bor, gıda ve bilgi teknolojileri idi. 25 haziran günü Ankara TÜBİTAK merkez binada bu proje çağrıları hakkında bir bilgilendirme günü düzenlendi. Ben bilgi teknolojileri kapsamında proje çağrısına çıkılan Fatih Projesi hakkında neler istendiğini dinlemek için Ankara'ya gittim. F@tih Projesi ülkemizin geleceğini temelden etkileyecek, değiştirecek bir ulusal proje olduğundan hem proje kapsamında neler yapıldığını hem de 1003 projeleri kapsamında nasıl projeler beklendiğini öğrenmek istedim.

Ülkemizin tüm eğitim sistemini değiştirecek bir proje olan F@tih hakkında herkesin olduğu gibi benim de aklıma takılan, uygun görmediğim taraflar mevcut ama bu yazıyı kendi eleştirilerim yerine proje bilgilendirme gününe ışık tutsun diye yazıyorum.  Detaylar yukarıdaki bağlantılarda ayrıntılı olarak mevcut ama ben kendi aldığım notlardan bağlantıda bulunmayanları buraya aktarayım belki katılamayanlar için fikir verir.
  • TÜBİTAK bu proje çağrısında kurumların birlikte çalışmasına büyük önem veriyor.  Üniversitelerin firmalarla işbirliği yapması ve ortaya mutlaka ürün çıkması isteniyor.
  • Yeni kurulan üniversitelere öncelik verilmesi planlanıyor.
  • Proje çağrısı kapsamında hazırlanacak tekliflerde iki önemli kriter olduğu altı çizilerek vurgulandı. Yüksek bantgenişliği isteyen proje tekliflerine ve okulların WAN bağımlılığını arttıran uygulamalara sıcak bakılmadığı söylendi.
  • Fatih kapsamında satın alınacak tabletlerin yerli üretim olmasını istedikleri ve sonuçta 2 firmadan tablet alımı yapılacağı söylendi.
  • Tablet alımının bu yıl kısıtlı miktarda yapılacağı, gelecek yıl tüm ülkeyi kapsayacak ihalenin gerçekleştirileceği söylendi.
  • Özel eğitim gerektiren öğrencilere yönelik uygulamalara duyulan ihtiyaç vurgulandı.
  • Fatih kapsamında arama motorlarına duyulan ihtiyaç anlatıldı. Yapılan aramaların mümkün olduğunca dikey (önce okulda, sonra bölge merkezinde, daha sonra merkezde) arama yapmasını istediklerini söylediler.
  • Kablosuz erişim noktaları için yönetim yazılımı isteniyor.
  • Tabletlerde ve etkileşimli tahtalarda kamera olmayacak. Öğretmenlerin tabletlerinde kamera olacak. Yazılacak uygulamalarda buna dikkat edilmesi lazım.
  • Ben tahta ve tabletlerde hangi işletim sistemleri olacağını sordum. Etkileşimli tahtada mutlaka Pardus olacağı, Windows'un belki olabileceği söylendi. "Yazacağınız uygulamalar mutlaka bu iki işletim sisteminde de çalışmalı" diye özellikle vurgulandı.
  • Tabletler üzerinde deneme süresince Android ve Windows olacağı, daha pardus'un tablet sürümü hazırlanınca onun da tabletler üzerinde koşmasını planladıklarını söylediler.
  • Proje çağrısında başvurulacak alanların sınırları çok katı çizilmiş gibi görünse de bunların dışında gelecek parlak fikirlere de açık olduklarını söylediler.
  • Tabletlerde 3G modemler olması konusunda görüşmelerin olacağından bahsedildi.

26 Haziran 2012 Salı

I. Bozcaada Özgür Yazılım Günlerinin ardından

Geçen haftasonu Bozcaada Özgür Yazılım Günlerinde buluştuk. Ankara'dan, İstanbul'dan, İzmir'den hatta Adana'dan gelenler oldu. Çok önemli bir sınavına çok az kalmasına rağmen Oğuz'da ilk gün aramızdaydı. Son dakikada işi çıktığından gelemeyen arkadaşlarımız da oldu.

Velhasıl 2 gün boyunca Bozcaada'daki büyük eğlencenin bir parçası olduk; bol bol gevezelik ettik, buz gibi denize girdik, yedik, içtik. Ben katılan herkesi tanıyordum ama ilk defa karşılaşanlar da oldu ama adada yemekler dahil her şey çok güzeldi. Seneye çok daha kalabalık bir ekiple buluşmak üzere ayrıldık. Siz de takvimlerinizde işaretleyin bence bu etkinliği.

19 Haziran 2012 Salı

Eduroam 10 yaşında


10 yıl önce başlayan eduroam, şimdi 54 ülkede 5000'den fazla konumda araştırmacıların ve öğrencilerin erişimine imkan veren çok büyük bir federasyon haline geldi. Türkiyede ise dört yıl önce dahil olduğumuzu yazdığım eduroam ağına katılan üniversite sayısı 56'ya ulaştı.

Temelinde çok basit bir fikir var eduroam'ın: 802.1x ile kimlik kanıtlaması yapan eğitim kurumlarını bir fedarasyon altında toplayarak bir kurumda hesabı olan kullanıcının başka bir kuruma gittiğinde misafir olduğu kurum yerine ev sahibi kurumdan kimlik kanıtlamasını yapmasını sağlamak. Böylece bir kere bir eğitim kurumundan hesap edinince misafir olarak gittiğiniz yerlerde kablosuz ağ adı olarak eduroam'ı görünce orada kimseden izin almadan, hesap istemeden kendi kurumunuzun hesap bilgileriyle ağa bağlanabiliyorsunuz. Kimseden bir şey istemek zorunda olmamak durumu harika bir şey. Kimlik kanıtlama yapmak için girdiğiniz bilgileriniz misafir kurumdan kendi ev sahibinize gönderildiğinden aradaki sunuculara da güvenmeniz gerekmiyor. Katılım sözleşmesinde kurumların misafir kullanıcılara hangi portlardan erişime izin verecekleri açık olarak belirtildiğinden süprizle de karşılaşılmıyor.

Şimdilik sayısı çok olmasa da, aralarında bizim de bulunduğumuz 10 üniversitede eduroam'da ipv6 adresleri de kullandırılıyor. Bu yılın sonuna kadar yukarıdaki haritada artan bir yoğunluk olacak ve bir üniversite öğrencisi veya akademisyen hem Türkiye içinde hem de yurt dışında kendi kimliğiyle internete bağlanabilecek.

"İki Modern Dil D ve C++" Semineri

30 Haziran Cumartesi günü Ankara Tütev'de D ve C++11 seminerleri düzenlenecek. Konuşmacılar bu konuya çok emek harcamış, heyecanlı arkadaşlar. Daha iyi bir işi olmayanların katılmasını öneririm. Gönderdikleri duyuru metni  şöyle:
Amacımız sadece bir şeyler anlatmak değil. Biz hep beraber konuşup bilgi alışverişinde bulunmak istiyoruz. Herkesin tecrübe ve fikirlerinden diğer katılımcılarla beraber biz de faydalanmak istiyoruz. Kısaca hep birlikte sohbet edeceğimiz bir ortama meraklı, istekli ya da bu ortamda bulunmak ve bu bilgi ve tecrübe dolu sohbetten faydalanmak isteyen herkesi bekliyoruz.

18 Haziran 2012 Pazartesi

LibreOffice Çeviri Akşamları


LibreOffice çevirileri üzerinde çalışanlar olarak her Çarşamba saat 21'de beraber çeviri yapmayı denemeye karar verdik. Çeviri yaparken bir yandan da irc kanalında konuşarak aklına bir şey takılanların konuşabileceği, birbirimizden öğrenebileceğimiz bir ortam oluşturmayı hedefliyoruz.

Yazışmaları forumda bu başlık altında sürdürüyoruz. İlgisini çekenleri bekleriz.

17 Haziran 2012 Pazar

Babalar Günü

Son bir haftadır cep telefonuma ve eposta adresime Babalar Günü indirimiyle ilgili mesajları geldi. Tahmin ederim çoğunuz bunlardan bolca almışsınızdır. Alış veriş sitelerinden, bankalardan 'bir süre için avantajlar' sunduklarını söyleyen mesajlar geldikçe ben hep "ulan baba olan benim, kendi kendime mi hediye alacağım? Bunları oğluma gönderin asıl" diye söylendim. Tabi oğlum henüz 10 yaşında olduğundan bu mesajlar ona gitse "baba sana şunu beğendim, alalım" diyerek bana gelecek orası ayrı;).

Bu mevzuda o kadar söylenmeme rağmen kimse "ulen senin babana hediye alman için gönderiyorlar o mesajları" demediği için ancak benim yaşımdakilerin kendi babalarıyla ilgili facebook mesajlarını okuyunca anlayabildim olayı. Babamın ölümünün üzerinden 35 yıl geçtiğinden, ikimiz biraradayken babalar günü diye birşey var mıydi, varsa ben birşey almış mıydım hiç hatırlamıyorum doğrusu. 

Sonuçta mevzuyu anlayınca benim keyfim kaçmadı, okuyan kimsenin de kaçsın istemem. Belki söyle bir hisse çıkarılabilir bundan: "size çok açık gelen bir şey, başkasına hiç anlaşılmaz gelebilir bazen".

6 Haziran 2012 Çarşamba

Fedora'yı Türkçe konuşturalım

Yakın zamanda 17. sürümü duyurulan Fedora'yı Türkçe kullanmak isteyenler büyük oranda isteklerini karşılayamıyorlar. Yerelleştirme işini Transifex üzerinden yapan Fedora'nın Türkçe çeviri oranı %11.

Fedora ile birlikte gelen özgür yazılımların kendi çeviri projeleri olduğundan sadece Fedora'ya özgü kısımların çevirilmesi gerekiyor. Bu yazıyı yazarken 92K'nın biraz üzerinde kelimenin çevirilmeyi beklediğini görüyorum.

Transifex üzerinde Fedora çeviri ekibinde yaklaşık 10 kişi var. Benim dahil olmam da FedoraTR forumlarındaki heyecanlı arkadaşların hatırlatmasıyla oldu. Kısa zamanda çok iş yapabilecekleri izlenimini aldım. Ben nasıl dahil olurum derseniz daha önce yazdığım Transifex yazısı bir başlangıç olabilir belki. Bu projenin çevirisi bir takım ile yapıldığından katılmak için Transifex'ten başvurduktan sonra kullanıcı adınızı eposta ile gönderip, kısaca kendinizi tanıtırsanız çok beklemeden bu ekibin bir üyesi olabilirsiniz.

Kullanmadığınız bir programın yerelleştirmesinin yeterince başarılı olmayacağını da hatırlatarak bitireyim bu yazıyı. Umuyorum ki Fedora çevirilerini kısa zamanda yukarılara taşıyacağız.

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...