22 Mayıs 2019 Çarşamba

organ ve kadavra bağışı

Ölüm, hakkında konuşması zor konulardan biri. Geleceğimizle ilgili emin olduğumuz tek gerçek ölüm iken onun hakkında bu kadar az düşünmemizin nedenlerinden biri elimizden bir şey gelmemesi galiba. Etin, kemiğin, kanın yerli yerinde durmasına; hatta bazen organların çoğunun işlevini devam ettiriyor olmasına rağmen sevdiğimiz birinin artık hayatta olmadığına, bizi göremeyeceğine, ona sarılamayacak olmaya ikna olmak kolay şey değil elbette.

Peki beden yerinde dururken bilinç nereye gidiyor? Bedenden bağımsız bir bilinç var mı? Bu sorular elbette bir blog girdisinde cevaplanamayacak şeyler ama üzerinde düşünmeden edemiyor insan. Bedenimizden tamamen bağımsız bir bilinç olmadığına vücudunda sodyum, potasyum dengesi kaybolmuş birini görünce ikna olmak kolay olmalı ama genel düşünce şeklimiz bir bilincimiz olduğunu ve bedenimizle onu bir yerlere taşıdığımız şeklinde oluyor.

Bilincimiz beden ölünce kaybolmuyorsa bile artık cesedimizle ilişkisini koparıyor olmalı. Eğer cesedimizi mumyalatmayacaksak çok kısa zaman sonra bütünlüğünün bozulacağını, toprağa karışacağımızı biliyoruz. Yaşamına devam etmek veya daha yüksek kalitede bir hayata kavuşabilmek için organ nakline ihtiyacı olan bu kadar insan varken bedenlerimizin toprağın altında çürüyüp gitmesi çok acı geliyor bana. Ölenin ardından yapılan cenaze törenlerini [1] anlamsız bulmuyorum ama sadece bunun için organ bağışı yapmamak da olacak şey değil.

Lafı bu kadar uzattım ama esas bahsetmek istediğim konu üniversite hastanesine kadavra bağışı. Organ bağışının bile çok az yapıldığı ülkemizde üniversitelerin öğrencilerin derslerinde kullanabilecekleri kadavraları bulmakta zorluk yaşadığı çokça duyduğum konulardan biriydi. Ölümden sonrası için önümüzde üç seçenek var: gömülmek ve bedenimizin işe yaramaması, organlarımızı bağışlamak ve başkalarına hayat vermek, son olarak ise kadavra olarak tıp fakültesinde kullanılmak ve daha iyi hekimlerin yetişmesine yardımcı olup, belki de çok insanın hayatına değer katmak.

Uzun zamandır aklımda olan bu konuyla ilgili konuştuğum bir hekim arkadaşım aşağıdaki mesajı yazdığında artık şüphem kalmadı:
Çok kıymetli bir şey yapıyorsun. Ankara Tıp'ta Anatominin ilk dersinde bağışçılar için bir konuşma yaparlar, çok duygusal ve hepimiz çok saygı duyarız bağışçılara.
Kadavra bağışı için izlenecek yol basit aslında. Önce kendinizi öldüğünüzde bedeninize ihtiyacınız olmayacağına ikna etmeniz gerekiyor, bence en kolayı bu. Sonra birinci derece akrabalarınızı bu isteğinize saygı duymaları için ikna etmeniz lazım, bu en zoru olabilir çünkü siz öldüğünüzde onların itiraz ettiği bir bağışı yapamıyorsunuz. Sonra bir üniversitenin anatomi bölümüne gidin sizi çok sıcak karşılayacaklar, aklınızdaki her soruya çok samimi cevaplar verecekler. Aklınızın yerinde olduğunu psikiyatristten alınacak bir raporla onayladıktan sonra sizin, birinci derece akrabalarınızın ve iki şahitin imzalayacağı bir form ile yapılacaklar bitiyor.

Bu süreçte benim cevabını merak ettiğim soru kadavranın kullanım süresi bitince ne yapıldığı idi. Bu konuda bağışçının her isteğine saygı duyulduğunu söylediler. Bana aradan yıllar geçtikten sonra oğluma tekrar cesedimin verilmesi fikri çok kötü geliyordu, bağışçı nasıl isterse öyle davranıldığını öğrencinince sevindim doğrusu.

Elbette kimse yarın ölmeyi planlamıyor ama ölüm belki yarından daha yakın olabilir. Ertelemeyin, belki de yarın olmayacak





[1] https://www.nyucel.com/2018/12/cenaze-torenleri.html

Ayı Dağı - Andrew Krivak

Duvar'da dünyada tek sağ kalan kadının hikayesini okuduktan sonra Ayı Dağı'nda (dünyaya her ne olduysa artık) hayatta kalan iki kişi...