10 Aralık 2025 Çarşamba

Üç Renk: Unutmak

Vortex [1] 2021'de çekilmiş olmasına rağmen günümüz popüler sinemasından 20 yıl eski bir filmmiş gibi gelse de bu durum 20 yıl sonra da değişmeyecekmiş gibi geliyor bana. Gaspar Noé'nin bu filmde yaptığı gibi şeklin içeriğe uygunluğu benim sanatta, edebiyatta en çok hayran olduğum şey. Anlatması zor, kesikli duyguları upuzun cümlelerle anlatmak, Hintli bir kadını Alman felsefecisi gibi düşündürmek anlatılan şeyden bağımsız olarak edebiyatın içine girmeyi imkansız hale getirmiyor mu hepimiz için? Her öykü için uygun şekli bulmak da sanatçının tarihteki yerini belirliyor bence.

Vortex iki buçuk saate yakın çok uzun bir film. Doğrusunu söyleyeyim günümüz sinema izleyicisine hiç hitap etmiyor. Benim gibi bir yönetmenin tüm filmlerini izleyeyim diye ısrar eden biri için bile katlanması kolay olmayan bir film. Nasılsa seyretmeyeceğiniz için sürprizbozan sayılmaz diyerek bir cümlelik bir özet yapayım. Yaşlı bir çift var, kadın demans, sonunda ikisi de ölüyor. Savaş ve Barış'ı olay Rusya'da geçiyor gibi özetlemek değil bu yaptığım. Gerçekten filmde neredeyse sadece bu kadar şey oluyor.

Peki şeklin içeriğe uygunluğu ile kast ettiğim şey ne? Demans yaşayanın bize nasıl bir duygu durumu olduğunu aktaramadığı için hakkında pek az bilgi sahibi olduğumuz bir hastalık. Dışarıdan bakınca (yanında durunca) edindiğimiz tecrübeler var ama o insan ne yaşıyor hiç bilemiyoruz. Hepimiz geçmişi hatırlıyoruz ve her seferinde biraz değişiyor hatırladıklarımız. Demans hastaları her defasında aynı hatıranın içine sıkışmış gibi görünüyorlar. Yaşayanın ne hissettiğini bilemesek de yanındakilerin nasıl katlanılmaz bir zorluk içinde oldukları hepimizin malumu. Vortex ekranın tamamını kaplayarak çıkmıyor karşımıza. İlk olarak ekranın bir kısmına sıkışmış olarak görüyoruz görüntüyü, daha sonra ekran ikiye bölünüyor ama yine iki farklı sıkışmışlık var. Aynı sahneyi bile iki farklı kameradan izliyoruz film boyunca. Kameraların biri adamı, diğeri kadını takip ediyor; onların gözünden değil, onları izleyen kameralardan görüyoruz. Adam öldükten sonra bile bu ikili gösterim normale dönmüyor. Bazen solda bazen sağdaki bölüm kararmış oluyor. Benim daha önce görmediğim bu anlatım dili (elbette ben görmedim diye hiç yapılmamış demek istemiyorum) bana çok etkileyici geldi.

Kadın psikiyatrist, adam yazar, ev kitaplarla dolu. Klozetin arkası, lavabonun altı, her yerde kitap var (hani entelektüel çaba demansı erteliyordu?). Adamın üzerinde çalıştığı kitabı sinema ve rüya üzerine. Adam her film bir rüyadır derken, oğlu annesinin cenaze töreninde her rüya kısadır diyor.

Biz savaşta bombaları uzaktan atılan ve cesetlerin etrafa saçıldığı, sevişmelerin iki insanın öpüşmeye başladığı ve sonrasında yatağa bitkin şekilde uzandığı, uyuşturucunun alındığı ve sonrasında perişanlığının gösterildiği sahnelere alışmışken Noé bize arada neler olduğunu da gösteriyor. Bütün filmler böyle olmalı demiyorum ama sinemanın bu büyülü gerçekliğinden çıkıp aslında olanın ne olduğu göstermeye cesareti olan yönetmenler de olmalı. Vortex'teki acıyı, çaresizliği, adamın 20 yıldır sevdiği diğer kadını kimse göstermesin mi?

Unutmak bir yandan da hayatı yaşanabilir kılan şey. Ömrümüzde utanacağımız o kadar çok şey yapıyoruz ki, sürekli bunları düşünerek hayatta kalamayız. Kötü bir bitiş oluyor farkındayım ama bu şarkıyla bitirelim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Üç Renk: Unutmak

Vortex [1] 2021'de çekilmiş olmasına rağmen günümüz popüler sinemasından 20 yıl eski bir filmmiş gibi gelse de bu durum 20 yıl sonra da ...