11 Aralık 2025 Perşembe

Üç Renk: Unutulmak

Geçmiş büyük müzisyenlerden ses kaydı bile kalmamışken bazılarının sanki yaşıyorlarmış gibi vidyo kayıtlarını izleyebilmek ne büyük ayrıcalık. İnsanlık tarihinde kendi sesini duyabilen bu kadar az nesil yaşamış olması da şaşırtıcı bir durum. Bu aralar çokça konser kaydı dinleyip, izlerken yolum çokça Motörhead'e çıkıyor. Lemmy'nin 70 yaşında ölümünden kısa bir süre önce çıktığı konserdeki son sözleri [1] bence üzerinde düşünmeye değer. Lemmy 50 yıl sahnelere çıkmış, grubuyla sayısız müzisyeni etkilemiş, müzik dünyasında herkesin saygı duyduğu bir büyük müzisyen. Bu konsere çıkarken çok az ömrünün kaldığını biliyor ve bizi unutmayın diyor. Hayatı boyunca duygusallığa hiç prim vermemiş böyle bir yıldızın bile neden unutulma korkusu var?

Irvin D. Yalom Güneşe Bakmak [3] isimli kitabında unutulma endişesinin ölüm korkusundan kaynaklandığını söylüyor. Disney yapımı Coco [2] isimli animasyonda da hatırlarsınız ölüler diyarındakileri dünyada son kişi de unuttuğunda bir başka yok oluş yaşıyor ve oradan da siliniyordu. Belki Lemmy de bizim gibi bir insandı ve onun da ölüm korkusu vardı.

Unutulma konusuna tersten bakınca hatırlanmak çok güzel bir duygu. Biz sıradan insanlar için bile böyle bu. Yıllar önce taktığın saatin veya beraber içilen cinin markasının hatırlanması (elbette hatırlayanın bizim için önemi çok etkili bu mutlulukta) kimi mutlu etmiyor? Biriyle birlikte olmadıktan sonra seni unutsa ne olur, unutmasa ne olur diye düşünerek başladığım bu yazıda da sanki başka bir yere varacağım gibi ama bakalım. Hatırlanmak güzelse unutulmak kötüdür diye bir çıkarım yapmak elbette doğru değil. Pekala hatırlanmak güzel olmasına rağmen unutulmak önemli olmayabilir. Bir daha iletişime geçme ihtimali yoksa insan birisinin kendini unutmasını dert etmemeli bence. Şimdi bir de tekrar iletişime geçme ihtimali diye bir şey çıkardım ama bu ihtimal ne zaman sıfır olabilir ki? Hiç aklımızdan geçmeyen şeyler gerçekleşmiyor mu sanki?

Öldükten sonra unutulmak bana en anlamsız korku gibi geliyor şimdilerde. Lemmy gibi dünya durdukça hatırlanacak bir insan olmadığımı biliyorum. Bu dünyadan yok olunca çok hızlıca akıllardan da silineceğimi biliyorum ve bunu dert etmiyorum. Hem ben olmayınca ne olursa olsun. Bir yandan da kendimin olmadığı ortamlarda hakkımda ne konuşulduğunu hiç mi önemsemiyorum diye sorunca tamamen önemsiz diyemiyorum. Öldükten sonra hatırlanmamakla kötü hatırlanmak arasında fark var tabi. Elbette kötü hatırlanmak istemem, yaşarken de yaşamazken de. Yine de hayatta olmadığım dönemde nasıl hatırlanacağımı dert etmemin bir anlamı olmadığının bilincindeyim.

Aslında unutulmak konusunda yazmayı düşündüğümde aklımda canım Oğuz Atay'ın Korkuyu Beklerken [4] kitabındaki Unutulan öyküsü vardı. Kafka'nın öyküsü diye okusak yadırgamayacağımız Unutulan'da bir kadın yıllar önceki eski sevgilisini tavan arasında ölü bulur. Adamın oraya çıktığını hatırlıyordur ama sonrasında unutmuştur adamı. Bu öyküdeki tavan arası bana kahramanın zihni gibi geliyor. "Şimdi onu nasıl inandırabilirim bütün bu süreyi onunla birlikte yaşadığıma? Onu unutmuş gibi yaşarken onu düşündüğüme?" diyen kadın elbette sevgilisini tavan arasında unutmamıştır. 

Müzik dünyasında unutulmamak için atılan çığlıklardan koca bir antoloji yapılabilir. Sevinç Eratalay'ın Beni Unutma şarkısı aman kim unutursa unutsun diyen benim bile her dinleyişte gözlerimi doldurur. Gülten Akın'ın 23 yaşında (buradaki unutulma tedirginliği ölüm korkusundan kaynaklanmıyor herhalde) yayınladığı ilk şiir kitabı olan Rüzgar Saati'ndeki Uzun Yağmurlardan Sonra şiirinden bestelenmiş olan bu şarkıda bana geçen duygu kendi unutmamak isteğim değil de Gülten Akın'ın yaşadığı duygunun yoğunluğu galiba. Gülten Akın şiirde "Her şeye rağmen ellerin üşür / Üşürse beni unutma" derken aslında üşüyen ellerini ısıtacak başkası olmasın diyor. Buradan da üçüncü renk olan kıskanmak konusuna bağlayayım artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Üç Renk: Unutulmak

Geçmiş büyük müzisyenlerden ses kaydı bile kalmamışken bazılarının sanki yaşıyorlarmış gibi vidyo kayıtlarını izleyebilmek ne büyük ayrıcalı...