müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ekim 2023 Cumartesi

"Kalbim O Viran Evlere Benzer"

İki yıl önce (2021'in 13 Kasım'ında (sanki tarihin bir önemi varmış gibi)) hakkında neredeyse hiçbir şey bilmeden izlediğim bir oyundu Gomidas. Surp Vortvots Vorodman Kilisesinde çok etkileyici bir ortamda ve müthiş bir finalle izlediğimiz oyunu çok beğenmiştik (insan aşık olduğunda her şey güzel gelir biliyorum ama oyun gerçekten çok güzeldi). Oyun hala oynanıyor, giderseniz eminim siz de kurmaca mı (aslında bütün sanat kurmacadır elbette), yoksa tarihi bir karakter mi olduğu bilmeseniz bile büyülenerek çıkacaksınız oyundan. Oyunda Gomidas'ın Ermeni bir müzisyen ve müzikolog olduğunu anlaşılıyor ama insan hakkında daha çok şey öğrenmek istiyor (aslında oyunlara, konserlere çok iyi hazırlanıp gittiğimiz bir dönemdi ama bu oyuna yoğunluktan iyi çalışamamıştım (hep mazeret)).


Bir yıl sonra, 14 Ekim 2022'de, Birzamanlar Yayıncılık'ta (Cemal Reşit Rey Konser Salonuna çok yakın bir yerde (İstanbul'u ne kadar iyi bildiğimi arkadaşlarım çok iyi bilir)) bir Gomidas sergisi olduğunu öğrenince, bu sefer tek başıma, sergiyi gezmeye gitmiştim. Bir apartmanın üst katlarındaki yerini kolayca bulamasam da içerideki arkadaş büyük bir sabırla bana sergiyi dolaştırdı; her bir parçayı, fotoğrafı anlattı. Anadolu'da bir arada gayet normal bir hayat sürmüş halkların bugünkü durumlarının insanın içini acıtmaması mümkün değil. Sergi hala gezilebilir durumda mı bilmiyorum ama kalıcı bir sergi de var yayınevinde, onu görmek isteyebilirsiniz belki. Oradan iki minik defter (biri bende, yazmaya kıyamadım) ve Gomidas Vartabed'in Müzik Mirası isimli bir kitap almıştım.

Kitabı aldıktan bir yıl sonra, bugün, okuyabildim (Neruda "Günahlarım veresiye ama Güzel yanlarım peşin" diyor ama hangimiz Nerudayız?). Kitabı ikisi de müzikolog olan Melissa Bilal ve Burcu Yıldız birlikte hazırlamışlar. Gomidas'ın mektupları, arkadaşlarının onunla ilgili anıları, Gomidas'ın yayınlanmış makaleleri ve yazarların iki değerlendirmesiyle hem dönem hakkında, hem de Gomidas ve çalışmaları hakkında etraflıca bilgi edinmek mümkün. Gomidas'ın Kütahya'da doğmuş Türkçe konuşan bir Ermeni olduğu, asıl adı Soğomon Soğomonyan iken ve 25 yaşında Vartabed (rahip) olunca Gomidas adını aldığı gibi bilgilerin yanında Ermeni kültürüne ve müziğe bakışı ve katkıları da ayrıntılı anlatılıyor. Kitaba alınan anılarda Gomidas'a büyük bir saygı, sevgi ve muhabbet görmek mümkün. Tahmin edebileceğiniz gibi (hatta daha kötü) çok üzücü bir sonla bitmiş hayatı. Keşke bu topraklarda yaşamış sanatçılar gündemimizde yer bulabilseler ve onlardan haberdar olmak için tesadüfler gerekmese.

Ben her şeyi birer yıl arayla yapıyormuşum gibi yazdım ama siz sevgileri yarınlara bırakmayın.

25 Kasım 2013 Pazartesi

GNU / LilyPond hakkında Elektronik Kitap

Besteci ve İnönü Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Prof. Server ACİM, ilk kitabını hazırladı. Bu kitap, bir İnönü Üniversitesi Yayını olarak İnönü Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yayın Komisyonu, İnönü Üniversitesi Yayın Komisyonu ve İnönü Üniversitesi Yönetim Kurulu tarafından onaylandı.

Bu kitabın önemli bir özelliği de, İnönü Üniversitesi tarafından yayınlanan ilk Elektronik Kitap olmasıdır. Diğer özelliği ise GNU / LilyPond yazılımı hakkında yazılmış ilk Türkçe kitap olma özelliğini taşımasıdır. Kitabın yazarı olan Prof. Server ACİM, bu kitabın bir Açık Kitap – Open Book olarak yayınlanmasının daha uygun olacağını düşünerek bu kitabı kendi web sayfasında yayınlayarak kamunun hizmetine sundu.

Prof. Server ACİM, bu kitabı LaTeX ve GNU / LilyPond gibi özgür yazılımlar ve Linux Mint gibi özgür işletim sistemi araçlarını kullanarak hazırlamış olup aynı zamanda bu kitap İnönü Üniversitesi – Sosyal Bilimler Enstitüsü – Müzik Bilimleri ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı - Yüksek Lisans Devresi'nde vermekte olduğu “Açık Kaynak Kodlu Müzik Yazılımları ve İşletim Sistemleri” dersi için kullanılacak bir ders kitabı olma özelliği taşımaktadır. Ancak, özgür bir nota yazma uygulaması olan GNU / LilyPond hakkında bilgi ve fikir sahibi olmak isteyen herkes, Elektronik Kitap formatındaki bu Açık Kitap'ı özgürce indirebilir ve okuyabilir.

Kitabın ağ adresine ulaşmak için lütfen aşağıdaki linke tıklayınız.

http://bit.ly/AcimKitap-TR

20 Aralık 2009 Pazar

Moğollar - Umut Yolunu Bulur


Türkiye'nin Yes'i, Eloy'u veya Pink Floyd'u olabilecek bir grup aslında Moğollar. Ama onlar hala 40 yıl öncesini "geri sarmaya" çalışıyorlar. Nazım'ın kaç kere bestelenmiş şiirlerini tekrar bestelemek yerine "Uğur Mumcu Anısına" şarkısında olduğu gibi sözsüz şarkılar yapsalarmış çok daha kalıcı bir albüm olabilirmiş Umut Yolunu Bulur. Bence Moğolların temel problemi çok güncel mevzularla ilgili şarkı sözleri yazmaları. Tabi bu onların kendilerini tanımlama şekilleri de aynı zamanda ama grup olarak bizim Pink Floyd'umuz olma şansını da böylece kaçırmış oluyorlar bence. Ben hep David Gilmour'a benzetirim Cahit Berkay'ı.

Belki de sözsüz bir albüm satmaz diye düşünüyorlardır. Ya da yeterinde protest olmaz diye endişe ediyorlardır. Bence uluslararası olabilecek pek az grubumuzdan biri kendini "mesaj kaygısı" yüzünden heba ediyor. Artık onları değiştirmek mümkün değil ama susmaya da gönül razı olmuyor.

13 Aralık 2009 Pazar

Overkill - Ironbound


Overkill'in The Years of Decay'den sonraki albümlerini Bobby Gustafson'u aramadan dinleyebiliyorsanız fişek gibi bir albüm Ironbound.


Eloy - Visionary


Kurulduğundan bu yana 40 yıl geçmiş, son albümünü 11 yıl önce çıkarmış bir grup Eloy.

Eğer Eloy'u daha önce dinlememişseniz oldukça kafa karıştırıcı bir tarzları olduğunu söylemiş olayım. Bence oldukça başarılı bir reunion albümü olmuş. Progressive grupları seviyorsanız bunu da seversiniz.

10 Kasım 2009 Salı

Tom Waits - Glitter and Doom Live


10 farklı şehirde çalınmış 17 parçadan oluşan, Tom Waits'le tanışmak için neredeyse bütün dönemlerinden şarkıların bulunduğu harika bir konser albümü.

5 Kasım 2009 Perşembe

Slayer - World Painted Blood


Neredeyse 30 senedir aynı kadroyla çalan speed metalin büyük grubu Slayer'ın son albümü hayranlarını hayal kırıklılığına uğratmayacak bir albüm olmuş.

Bu albümü South of Heaven veya Seasons in the Abyss ile kıyaslamayacaksanız (onlarla ne kıyaslanabilir derseniz haklısınız) bu albümü pek beğenirsiniz diye tahmin ediyorum.

Bir kaç haftadır dinliyorum canavar gibi albüm ;-)

4 Kasım 2009 Çarşamba

Halford - Halford III - Winter Songs


Rob Halford'un 7 yıldır sesi çıkmayan grubuyla çıkardığı bu gerzek kış albümünü sadece iki şarkı için katlanabilecekler dinlesin bence. "Get Into the Spirit" ve "We Three Kings" dışındaki şarkılar Halford'dan beklenmeyecek kadar acayip christmas şarkıları.

Kesinlikle olmamış.

15 Ekim 2009 Perşembe

Fear No Evil - Doro


Pek az kadın heavy metal solistinden biri olan Doro'nun bu yıl ocak ayında çıkan albümü hala 1980'leri dinlemek isteyenlerin hoşuna gidebilecek bir albüm. Giriş parçası "The Night Of The Warlock" Warlock günlerini hatırlatan bir tempoda. Onun haricinde benim beğendiğim ikinci şarkı Tarja Turunen ile birlikte söylediği "Walking With The Angels" oldu. Gerisi sadece Doro'nun 25 yıldır aynı şekilde söyleyebildiğini görmek için dinlenilebilir (güzel söylüyor orası ayrı).

14 Ekim 2009 Çarşamba

Liebe ist für alle da - Rammstein


15 yıldır aynı kadroyla çalan Rammstein'ın altıncı stüdyo albümü Liebe ist für alle da industrial metal sevenlerin beğenecekleri bir albüm. Benim dinlediğim bu türde başka grup olmamasına rağmen albümü beğendim. Şarkı sözlerinin almanca olması eskiden sevmediğim bir şeydi ama grubun ingilizce söylediği şarkıların derinliğini hatırladıktan sonra "iyi ki anladığım bir şeyler söylemiyorlar" diyorum. Bu haliyle en azından ne saçmaladıklarını anlamıyorum.

A1 şarkısı (kaset dönemlerinde böyle şeyler vardı, ah mazi) "Rammlied" bence en güzel parçası albümün. Neden böyle yüksek tempolu şarkılar yerine gereksiz slow şarkılar yapıyorlar anlamıyorum. Rammstein ile tanışmak için uygun albüm bu değil bence. Önce eski albümleri dinleyip severseniz bunu dinleyin derim ben.

9 Ekim 2009 Cuma

Christmas in the Heart - Bob Dylan


Bob Dylan gibi bir kaç kuşağı birden etkilemiş büyük bir sanatçının böyle sadece Christmas şarkıları içeren bir albüm çıkarmasına pek şaşırdım doğrusu. Şarkılar sanki çocuk şarkıları gibi. Belki bu kültürün içinde olmadığımdan bilemiyorum ama ben hiç beğenmedim.

8 Ekim 2009 Perşembe

The Devil You Know - Heaven & Hell


Grubun adı yeni ama çalan elemanlar 1980-1982 ve 1991-1992 arasında bu kadro ile Black Sabbath'ı oluşturuyorlardı. Kadro müthiş: Ronnie James Dio, Tony Iommi, Geezer Butler ve Vinny Appice.

Tony Iommi vokalist yönünden çok şanslı bir gitarist olmuş hayatı boyunca. Kimle çalışmamış ki; Ozzy Osbourne, Ronnie James Dio, Ian Gillan, Glenn Hughes, Tony Martin ve hatta bir kaç konserliğine bile olsa Rob Halford ile bile çalmış (bu konserlerin kayıtlarını bulup dinlemek isterdim doğrusu). Bu aralar hem Ozzy hem de Dio ile arası iyiyken ikisinide kırmamak için bu ismi uydurmuş gibi duruyor. Ozzy ile Black Sabbath adıyla çalarken Dio ile nasıl çalalım diye düşünüp yeni bir grup kurmuşlar ;) ve Dio'lu yılları aratmayacak kadar güzel bir albüm yapmışlar. Bence Black Sabbath'ın en iyi üç albümü arasına girebilecek bir albüm olmuş. Dio 67, Iommi 61, Butler 60 ve Appice 50 yaşında olmalarına rağmen hem teker teker çok iyi çalmış/söylemişler hem de şarkılar eski günlerdeki gibi.

Hem Iommi'nin gitarını, Dio'nun vokalini özleyenler için, hem de grupla yeni tanışacaklar için harika bir başlangıç albümü.

7 Ekim 2009 Çarşamba

Where the Wild Things Are - Steve Vai


Steve Vai müzikal açıdan hiç bir yenilik içermeyen son albümünde yine harika çalmış. Zaten 15 parçanın sadece 6'sı ilk defa bu albümde yeralıyor. Çoğu iyi bilinen şarkılar ve çok hızlı, hatasız çalınmışlar.

Şarkıların bazı bölümlerinde yeralan seyircilerin alkışları ve tezahüratları ayrı bir hava katmış albüme. Bir ikisi hariç şarkılarda vokal olmaması da iyi olmuş. Bence bu tip gitaristlerin kendi bestelerini çalarken bir vokalistle çalışmaları (ya da daha kötüsü kendilerinin vokal yapması) son derece kötü sonuçlar doğuruyor.

İnsanı bezdirecek gitar numaralarıyla dolu olmayan, gereksiz vokaller içermeyen güzel bir albüm.

If On A Winter's Night - Sting


Bir süredir ortalıklarda görünmeyen Sting oldukça ağır tempolu bir albüm yapmış. İkinci şarkı olan "Soul Cake" haricinde tüm şarkılar yıllarca The Police'in basçısı, vokalisti olmuş birinden beklenmeyecek kadar ağır şarkılar olmuş.

Ben sıkıcı buldum.

6 Ekim 2009 Salı

Less Is More - Marillion


Fish'le yolları yıllar önce ayrılmış olan Marillion'un yeni (20 yıllık soliste yeni demek biraz saçma oluyor biliyorum, hem de Steve Rothery haricinde ilk kadrodan elemanı kalmamış bir grup için) solisti Steve Hogarth ile yaptığı şarkıların akustik hallerini kaydettikleri bir stüdyo albümü Less Is More.

Bence bildik şarkıların akustik yorumları konser kayıtlarıyla yeni bir anlam kazanıyor. Dinleyicilerin katkıları ve heyacanları albüme yansıdığında ortaya çok güzel şeyler çıkabiliyor. Tesla'nın Five Man Acoustical Jam bu konuda en iyi örneklerden biridir.

Yer yer çok başarılı bölümler barındırmasına rağmen beğenmedim albümü. Keşke bir konser kaydı olsaymış, stüdyoda fazla kuru bir albüm olmuş bence.

5 Ekim 2009 Pazartesi

Babylon - W.A.S.P.


19 Kasım'da Türkiye'ye de konser için gelecek olan W.A.S.P.'ın son albümü Babylon müthiş!

Bazı grupların havasını solistleri, bazılarını gitaristleri daha da azının ise grubun ortak karakteri belirler. Bence W.A.S.P. için bu tarzı belirleyen 53 yaşına rağmen hala ilk günlerindeki gibi vokal yapan Blackie Lawless. Çok sık davulcu değiştirmiş olmalarına rağmen bir önceki albümde de grupta çalan Mike Dupke mahşerin dört atlısı havasının yakalanmasında çok başarılı olmuş.

Albümdeki iki cover; Deep Purple'dan "Burn" ve Chuck Berry'den "Promised Land" oldukça başarılı.

Bence albümün tek eksiği 43dk. gibi kısa bir sürede bitmesi ;)

1 Ekim 2009 Perşembe

Sonic Boom - KISS


KISS 11 yıl aradan sonra harika bir albümle geri döndü. Bu sefer gaz şarkılar değil de sıkı parçalar yapmışlar. Özellikle açılış parçası "Modern Day Delilah" ve "Russian Roulette" defalarca dinlenecek şarkılar.

Bu aralar çok fazla yeni albüm çıkmasına rağmen çokça dinlediğimi söyleyebilirim.

Faith Divides Us - Death Unites Us - Paradise Lost


Gothic Metal türünün kurucularından sayılan Paradise Lost'un albümü grubu ve bu müzik türünü dinlememiş olanları bile hem gruba hem de grubun tarzına ilgiyle yaklaşmalarını sağlayacak kadar güzel bir albüm olmuş bence. Grubu sadece 1990 tarihli Lost Paradise albümü ile tanıyan ve brutal vokalleri hatırlayanların bile sevecekleri sert şarkılarda var albümde.

Son zamanlarda çıkan en iyi albümlerden biri.

16 Eylül 2009 Çarşamba

God & Guns - Lynyrd Skynyrd


Southern rock'ın pek sevdiğim elemanlarının yeni albümü God & Guns eğer bir hard rock albümü olarak dinlenirse oldukça başarılı. Güneyli rock kısmından tamamen vazgeçmişler ya da bana öyle geldi. İlk kadrodan sadece Gary Rossington kaldığından tarzlarında da değişmemin olmasını garip karşılamamak lazım belki de.

Diğer elemanlar ise Blackfoot'tan tanıdığımız gitarist Rickey Medlocke, 22 yıldır grubun solisti olan Johnny Van Zant, Christmas Time Again albümünde bir şarkıda çalarak gruba katılan gitarist Mark Matejka, kanserden ölen Ean Evans yerine bu yıl gruba katılan bascı Robert Kearns, yine bu yıl ölen Billy Powell yerine gruba dahil olan klavyeci Peter Keys ve 10 yıldır grupta davul çalan Michael Cartellone.

Yaşadığı talihsizliklerle efsane olmuş grubun hala yoluna devam etmesi bile takdiri hakediyor bence. Şarkılar da güzel hard rock şarkıları. Benim favorilerim: Still Unbroken, Simple Life, That Ain't My America. Velhasıl güzel albüm ama başka bir grubu dinlediğiniz hissine kapılabilirsiniz.

10 Eylül 2009 Perşembe

Last Look at Eden - Europe


1986'da dinlediğim Final Countdown şarkısından hatırladığım Europe'u 1991'de Prisoners in Paradise albümünden bu yana dinlememiştim. Meğer elemanlar 2004'de biraraya gelmişler. Ardından 2006'da bir albüm daha yapmışlar ve ben ancak yeni albümlerine yetişebildim.

Albüm 53 saniyelik
Prelude ile açılıyor ve ardından gelen, albüme adını veren Last Look at Eden ile çok güzel birleşmiş. Maalesef geri kalan şarkıları pek tutmadım ben. Sıkıcı şarkılar değil ama melodiler insanı yakalayan türden değil, müzikte de bir yenilik olmayınca sadece ilk iki şarkı yetermiş gerisi olmasa da olurmuş diyorum.

Yazan, Yöneten ve Oynayan aynı kişiyse o tiyatroya gitmeyin

Elbette her genelleme gibi bunun da bazı istisnaları var ama istisna olmadan genelleme zaten yapılamaz.   Oldukça uzun zamandır yerli ve yab...