22 Mayıs 2012 Salı

House M.D. 8 yılın ardından sona erdi

En uzun süredir seyrettiğim dizilerden biri olan House M.D. çok güzel bölümle sona erdi. Hastayla, hastalıkla ya da hayatla ilgilenmeyen sadece çözülmesi zor vakaların bulmacasıyla ilgilenen doktor House'u izlemek bir dedektifin suçluyu bulmasını seyretmek gibiydi. 

Altyazısı olmadan en kolay izlediğim dizilerden biriydi House; çünkü ingilizcesini anlamadığım şeylerin altyazısını okuyunca da anlamıyordum ;) Bu taraftan bakınca zevk alması zor da bir diziydi. Katilin uşak olduğunu tahmin etmek için bir uzmanlık gerekmezken karaciğerinde problem varmış gibi görünen birinin aslında beyninde ur olduğunu tahmin etmek bir yana bunu anlayan doktoru takdir etmek bile kolay iş değil. Bir çocuğun ölmeden otopsiye alması, kutuptaki birinin hastalığı uzaktan teşhis ve tedavi etmesi nispeten kolay takdir edilir bölümlerdi benim açımdan.

Her bölümde yenilenen hastaların hikayelerinin yanında etrafındaki doktorlarla, ekibiyle ilişkileri olmasa pek az kişinin takip edebileceği bir dizi olabilecekken House etrafındaki kurgunun çok başarılı olması sayesinde 8 yıl ilgiyle seyredildi. Bir röportajında 'bu kadar senede gerçek bir doktor olup, insanlara yardımcı olabilecekken hala doktormuş gibi rol yapıyorum' diyen Hugh Laurie'nin oyunculuğu hep aynı düzeyde kaldı yıllar boyunca.

Son sezonu izlerken bu kadar uzun süre severek izlenen bir dizinin sonu nasıl olacak acaba diye merak ediyordum doğrusu. Lost'un sonunu hatırladıkça benzer bir son olmasından da korkuyordum. Son bölümün başlangıcı benzer şeyler çağrıştırsa da House çok bozdu denecek bir son olmadı neyse ki. Sondan bir önceki bölümdeki çok mutsuz havayla bile bitmedi dizi. Ben geçen hafta son bölümde göz yaşları sel olur diye tahmin etmiştim ama tam tersine hayat dolu, neşeli bir final oldu.

20 Mayıs 2012 Pazar

XVII. Türkiye'de İnternet Konferansı ve Akademik Bilişim 2013

Türkiye'de İnternet Konferanslarının onyedincisi bu yıl 7-9 Kasım tarihleri arasında Eskişehir'de Anadolu Üniversitesinin ev sahipliğinde yapılacak.

Onbeşinci Akademik Bilişim Konferansı ise 2013 Şubat ayında Akdeniz Üniversitesinde düzenlenecek.

Bilişim camiasının en büyük iki buluşmasını takvimlerinize şimdiden işaretleyin de sonradan keşke haberim olsaydı demeyin.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

GSOC'da neredeyiz

Google 8 yıldır sürdürdüğü Summer of Code hakkında detaylı bilgiler yayınladıkça[1], [2] büyük resmi görmek biraz daha kolaylaşıyor. Bu yıl 69 ülkeden 1212 kişinin kabul edildiği gsoc'a en fazla katılım 227 kişiyle geçen yıl olduğu gibi yine Hindistan'dan oldu. Hintlilerin bilişim dünyasında çok aktif olduklarını zaten bildiğimizden ve ülkenin çok kalabalık olmasından bu sonuç aslında kimseyi şaşırtmamıştır eminim.

Hindistan'dan kabul edilen öğrenci sayısı bu yıl gsoc'a öğrenci gönderen ülkeler sıralamasındaki son 50 ülkenin toplamıyla neredeyse eşit durumda. Google'ın yayınladığı istatistiklere göre bu yıl en başarılı 15 üniversitenin 7si yine Hindistandan çıktı. Hindistanı takip eden ilk 10 ülke sırasıyla; Amerika, Almanya, Rusya, Çin, Polonya, Sri Lanka, Romanya, Fransa ve Kanada. Bu ülkeler arasında en dikkat çekici olanı yaklaşık 21 milyon nüfuslu Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti. Geçen yıl en fazla öğrencisi kabul edilen üniversite olan Moratuwa Üniversitesi bu yıl da Sri Lanka'nın kabul edilen 42 öğrencisinden 29unu tek başına çıkararak yine ilk sırada yer alıyor. 8 yıllık süreçte en yakın rakibinin iki katından fazla (164) öğrencisi gsoc'a kabul edilen üniversitenin özgür yazılımı çok ciddiye aldığı ve gsoc'a müthiş hazırlandığı ortada.

Bir diğer önemli bilgi de kabul edilenlerin sadece %8.3'ünün kadın olması. 8 yıllık süreçteki en yüksek rakam olmasına rağmen kadınların bu kadar az sayıda olması üzücü bir durum. Bu yıl kabul edilen 15 öğrencimiz arasında sadece bir kızımız (Simge Sezgin) vardı.

Türkiye bu yıl 15 öğrenciyle ülkeler sıralamasında yirminci sırada yeraldı. Geçen yıl bu sayının 7 olduğu düşünülünce ciddi bir artış görülse de, ben ülkemizin potansiyelinin çok daha yukarılarda olduğunu düşünüyorum. Seminer için gittiğim bir çok üniversitede gsoc'un hiç duyulmadığını şaşırarak görüyorum. Belki de asıl şaşırılacak şey Linux'u ve özgür yazılımı hiç duymamış çok daha kalabalık bir kitle olmasıdır.

Gsoc'un özgür yazılıma katkı vermenin tek yolu olmadığını hatırlatıp, 2013 gsoc'da daha büyük bir gruptan bahsedebilmeyi diliyorum.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Çanakkale Anadolu Lisesi Linux Semineri


Daha dün Kocaeli Üniversitesinde konuşmuşken bugün de Çanakkale Anadolu Lisesi onuncu sınıf öğrencileriyle Linux ve özgür yazılımlar hakkında konuştuk. Mesutcan ve Engin ile birlikte kısıtlı zamanda eğlenceli bir sunum yaptık. Özellikle oyun yazma konusunda çokça soru aldık ;) Onuncu sınıf öğrencilerinden sadece iki kişinin Linux adını duymuş olduğunu görünce keşke bu yıl liselere daha fazla gidip konuşsaymışız diye düşündük. Belki gelecek yıl Çanakkale civarındaki liseleri sırayla gezip bir tanıtım faaliyeti düzenleyebiliriz.

Bizi davet öğretmen arkadaşım liseli gençler için bir yaz kampı düzenlersek çok fazla taleple karşılaşacağımızı söyledi. Keşke enerjimiz olsa da bir sonraki yaza böyle birşey organize edebilsek.

Kocaeli Üniversitesi Bilişim Günleri'nin ardından


Dün Kocaeli Üniversitesi Bilişim Günlerinde Linux ve özgür yazılım hakkında konuşmak için 850km yol yaptık. Bu yıl mezun olacak Engin ve Mesutcan çok başarılı birer konuşmacı oldular. İlk konuşmasını yapan Ahmet zaman geçtikçe bu mevzulara alışacaktır eminim. 100 kadar katılımcının olduğu seminerlerden ben memnun ayrıldım. Umarım oradakiler için de yararlı olmuştur. Bizi samimi bir şekilde ağırlayan başta Uğurcan ve Kıymet olmak üzere bütün öğrenci arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Daha önce hiç Kocaeli Üniversitesine gitmeyenler için kısaca okuldan da bahsedeyim istiyorum. Şehir merkezinde üniversite kampüsünü sorduğumuzda bize "arabayı şuraya park edin yürürsünüz" dediler. Biz tembel insanlar olarak okula kadar arabayla gidelim dediğimiz için neredeyse bütün şehri gezdik. Meğer depremden sonra üniversite kampüsünü şehrin dışına, bir dağ başına taşımışlar. Dağ başına diyince mecazi anlamda sanmayın bunu. Cidden dağ başını kasdediyorum. Yoldaki levhada eğim %18 olarak yazıyordu, anlayın artık. Eğer çıkabilirseniz çok büyük ve güzel bir kampüs yapılmış; her şey var içinde. Ama kışın nasıl çıkılıp iniliyordur oradan merak ettim ben.

Dönüş yolunda Bursa'ya uğrayıp Kebapçı İskender'de iskender yedik. Fiyatı pahalı, porsiyonu küçük ama çok lezzetli bulduğumuzu söyleyebilirim.

13 Mayıs 2012 Pazar

Özgür yazılım yerelleştirme platformu: Transifex

Zamanında H.İbrahim Güngör'ün Pardus çevirileri için kurup yapılandırdığı Transifex'i bugünlerde yeniden keşfediyorum. Transifex kendi ihtiyaçlarınız için kurup kullanabilmesinin yanında kendi adresinden de kullanılabilen bir proje. Bu aralar pek severek kullandığım için hakkında kısaca yazmak istiyorum.

Transifex 2008'de Google Summer Of Code projelerinden biri olarak ortaya çıkıyor ve şimdi sadece sekiz kişi tarafından geliştirilen çok büyük bir özgür yazılım yerelleştirme platformu haline geliyor. Katkı vermek için kayıt olmak ve ya google, twitter, facebook ve linkedin hesaplarınızdan biriyle giriş yapmak gerekiyor. 2011 rakamlarıyla 2000 özgür yazılım projesini barındıran, 10000 kullanıcısı olan, 5000000'dan fazla kelimenin çevrildiği ve 30000000'dan fazla insana ulaştığı düşünülen dev bir platform olan Transifex'ten iki türlü faydalanmak mümkün. Kendi projenizi eklemeniz durumunda kayıtlı çevirmenlerin desteğiyle çoklu dil desteğini genişletebileceğiniz gibi (ücretli çeviri yapan çevirmenler de bulunduğundan daha önce neler yaptıklarına bakarak işinizi onlara yaptırma seçeneğiniz de var) siz de diğer projelerin çevirilerine destek olabilirsiniz.

Ben Transifex'te ne yaptığımdan bahsedersem ayrıntıları daha kolay anlatacağım galiba. Özelllikle çevirisine katkıda bulunmak istediğim bir proje yoksa rasgele projelere bakıyorum Türkçe desteği var mı diye. Eğer %100 Türkçe çevirisi varsa şansımı başka bir projede deniyorum. Kısmi bir çeviri varsa burada iki farklı durum olabiliyor. Bazı projelerin çeviri grupları oluyor, bunlara katılmak için talepte bulunmak gerekiyor. Projeye ilk dil desteğini eklemek için başvurmuş kişi grubun yöneticisi olduğundan genellikle kısa sürede onay alınıyor. Bazı projeler ise böyle bir mekanizmayı da kullanmıyor ve her isteyene çevirme yetkisi tanıyor. Böyle bir projeye rastlayınca hemen çevirmeye başlayabiliyorum. Eğer projenin Türkçe çevirisi hiç yoksa projenin yukarıda bahsettiğim politikasına bağlı olarak ya yeni dil için izin istemek gerekiyor ya da izin istemeden kendim oluşturuyorum Türkçe çeviriyi.

Bütün çeviri işlerinde olduğu gibi Transifex kullanırken de :
  • Emin olmadığınız yerleri çevirmemeyi,
  • Çevirinin ciddi bir iş olduğunu,
  • Hatalı çevirinin hiç çeviri olmamasından çok daha kötü olduğunu,
  • Çevirdiğiniz metinleri insanların okuyacağınını
akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Transifex'teki projelerin arasında çok kapsamlı olanlar olduğu gibi çok küçük çeviri dosyaları olanlar da var. Yarım saatlik gayretle bir projeye ne kadar katkı verebildiğinizi görünce siz de eminim çok mutlu olacaksınız.

10 Mayıs 2012 Perşembe

mpg321 için last.fm desteği

Birinci sınıf öğrencilerime konsol ne harika bir şey diye bahsederken her zamanki gibi mpg321 diye birşey de var, müzik de dinleniyor diye ekledim. Her ne kadar konsoldan mp3 dinlemeye ihtiyacımız olmasa da yapabiliyor olmak güzel bir şey. Bir süre sonra birinci sınıf öğrencilerimden Esra mpg321 kullanıyorum diye yazınca bir de last.fm desteğine bak onun dedim. Yıllar önce denediğimde bir yamayla bunun üstesinden gelindiğini görmüştüm. Onun için de bunları tecrübe etmeye vesile olacağını düşündüm ama olmuyor, olmuyor serzenişlerini duyunca ben de bakayım dedim.

Son sürümüyle birlikte mpg321'in last.fm'e şarkı göndermede bir sorunu kalmamış görünüyordu; ana sayfasında
Added AudioScrobbler (last.fm) reporting and FFT support in remote mode play.
ifadesi var. Ama klasik olarak nasıl yapılacağı hakkında bir belge yok. help çıktısında sadece
-S                       Report mp3 file to AudioScrobbler
yazıyor ama last.fm kullanıcı adı ve parolasını nereden okuyacağı belirsiz. Benzer bir problemi yaşayan kullanıcıların yine konsoldan medya oynatan pianobar hakkında sordukları soruya verilen cevaba bakınca scrobbler-helper'ın kurulup, yapılandırmanın .scrobbler-helper.conf dosyasına yazılması gerektiğini öğrenip, başka bir program için örnek dosyayı da şuradan kopyalayınca sorun çözüldü. Kullanıcı adı ve parolasını böyle düz metin saklamak pek kötü bir çözüm ama şimdilik tek yol bu gibi görünüyor. Belki bir fırsatta bu destek için bir şeyler yaparız. Örnek dosyayı buraya koyayım da başkasının da işine yarasın.

# ~/.scrobbler_helper.conf
[global]
username=last.fm-user
password=parola
# Optional (the default is UTF-8)
#default_encoding=iso88599
# Optional (the default is "no")
fix_track_name=yes

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Kocaeli Üniversitesi Bilişim Günleri 2012

15-16 Mayıs tarihlerinde Kocaeli Üniversitesinde Bilgisayar Kulubünün düzenleyeceği etkinlikte öğrencilerim Mesutcan Kurt, Engin Manap ve Ahmet Can Kepenek'le birlikte konuşacağız. Etkinliğin ilk gününde "Linux Nedir?", "Üniversitelerde Özgür Yazılım" ve "Özgür Yazılım Öğrencilere Ne Katar" konularında konuşacağız. İlk gün Alternatif Bilişim Derneğinden Ali Rıza Keleş'in de bir konuşması var. İkinci Gün 8 farklı sunum var, ikisini Android hakkında Muharrem Taç yapacak. Etkinlik programına buradan ulaşabilirsiniz.



Salı günü o saatte daha iyi bir işi olmayanları sohbet etmeye bekleriz.

6 Mayıs 2012 Pazar

Hangi Masaüstü Ne Kadar Türkçe Konuşuyor? -4-

Bir yazılıma Türkçe desteği vermek meslekten bilişimci olmayanların da kolaylıkla yapabilecekleri bir şey. Bu konu hakkında yazmak en azından çeviri üzerindeki ilginin azalmamasını sağlamaya yarıyor. Eski yazılarıma [1], [2] ve [3] adreslerinden bakabilirsiniz.

Bugün biraz daha ayrıntılı inceleyelim durumumuzu:

KDE: Arayüz çeviri oranı %77.78, belgelendirme çevirileri ise sadece %3.
GNOME: Arayüz çeviri oranı %88, belgelendirme çevirilerinde oran %0.
LXDE: Arayüz ve belgelendirme ayrımı yok. Çeviri oranı %100.
Enlightenment: Arayüz ve belgelendirme ayrımı yok. Çeviri oranı %100.
Fluxbox: Arayüz ve belgelendirme ayrımı yok. Çeviri oranı %100.
XFCE: Arayüz ve belgelendirme ayrımı yok. Çeviri oranı %100.

Büyük masaüstü ortamları aslında iyi durumda değiller. KDE ve GNOME sürekli geliştirilen ve bu yüzden çevirilerinin güncel tutulması için düzenli çaba gerektiren projeler. XFCE ve LXDE için sadece yeni sürümlerden önce sıkı bir çalışma yeterli oluyor. Enlightenment ve Fluxbox uzun süredir yeni sürümü çıkmayan projeler.

Belgelendirmelerin çevirileri konusunda ne kadar kötü durumda olduğumuzu söylemeye gerek yok aslında. KDE ve GNOME için belgelendirme çevirisi neredeyse hiç yapılmamış duruyor. Arayüz kadar önemli olan belgelendirmelerin çevirileri olmayınca yabancı dil bilmeyen insanlara bu masaüstlerini kullandırmanın ne kadar zor olduğu ortada.

LibreOffice'deki durumumuz da şöyle: Arayüzün %100'ü, belgelendirmelerin ise %46'sı Türkçeye çevirilmiş durumda. Kullanıcının ilk karşılaştığı şey arayüz olsa da belgelendirmenin tamamen Türkçe olması her işletim sisteminde çalışabilen bir özgür ofis paketi olan LibreOffice'in yaygınlığını mutlaka arttıracaktır. Zeki Bildirici'nin bu konuda neredeyse tek başına yürüttüğü çalışmalara nasıl destek verebileceğinizi buradan okuyabilirsiniz.

Yapacağınız küçük katkıları küçümsemeyin. Bir kişi fark yaratır.

3 Mayıs 2012 Perşembe

Bozcaada'da buluşuyoruz


Bu yıl 21-24 Haziran tarihlerinde Bozcaada'da 8. Şarap Tadım Günleri düzenlenecek. Program oldukça eğlenceli görünüyor. Daha önce bu etkinliğe katılmış biri olarak Bozcaada'nın özellikle bu günlerde çok hareketli ve neşeli olduğunu söyleyebilirim. Etkinlikten zevk almak için illa şarap içmenin gerekmediğini, denizin ve yemeklerin de çok güzel olduğunu söyleyeyim. 4 gün katılamam diyenler için sadece haftasonu seçeneği de yeterince keyifli olacaktır.

Bu yıl Şarap Tadım Günleriyle eş zamanlı bir özgür yazılım etkinliği düzenleyelim diyorum. Adada kalacak çok güzel oteller var. Ben daha önce Ebruli Otel'de kaldım çok da memnun ayrıldım. Başka bir sürü küçük otel de mevcut. Buradan birini beğenip yer ayırtabilirsiniz. Ada çok küçük olduğundan hangi otelde konakladığınızın pek önemi olmayacaktır. Henüz bizim program belli olmadığından sabah 10'da başlayan Şaraphane gezilerinin ardından deniz, kumsal sonrasında da günbatımında müzikle seminerlere hazırlanmış oluruz diyorum ;)

Bildirili katılımlar için kısa özeti yorum olarak bırakabilirsiniz :)

Etkinliğe katılmak isteyenlerin facebook sayfasına yazmaları çok iyi olur.

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...