17 Mart 2015 Salı

Kadın bilişimci etkinlikleri hakkında

Geçen pazar WomenTechmakers İstanbul etkinliğine katıldım. Yaklaşık 60 kadar kadın bilişimcinin konuştuğu, deneyimlerini ve bilgilerini paylaştığı etkinliğe katılım hayli yüksekti.

Her türlü örgütlülüğü faydalı bulur ve desteklerim. Yakın ilgi alanlarına sahip insanların bir araya gelmesinde hep fayda görürüm. İnsanların elbette kendilerine yakın buldukları gruplarla birlikte olmalarını da aklı başında herkes kabul eder sanırım. Konuya böyle bakınca kadın bilişimci etkinliklerini de gerekli ve faydalı buluyorum. Bu etkinlikten önce de bir çok benzer etkinliğe katılmış ve çokça kadın çalışma arkadaşı buralarda konuşmuş biri olarak katılmadığım bir noktayı yazmak istiyorum.

Toplumun her alanında kadınların hakettikleri yerde olmadıklarını biliyoruz. Sistem kadınları ya ucuz iş gücü olarak kullanmak ya da çocuk doğurup onlara bakan evinin kadını olarak görmek eğiliminde. Benim dinlediğim, konuştuğum kadınların (ve erkeklerin) önemli bir bölümü yaşadıkları sorunu bir sistem sorunu olarak görmüyorlar. Sorunu doğru tespit edemeyince çözümle ilgili de kafalar büyük oranda karışık oluyor tabi. Elbette konuşmalarını ufuk açıcı bulduğum kadınların sayısı da az değil ama bahsettiğim grup da çok kalabalık.

Kadınların aslında bilişim dünyasınında ne kadar iyi işler yapabileceklerini anlatırken konunun biyolojik taraflarına girmeleri ve vay efendim erkekler beyninin şu tarafını şöyle kullanıyormuş, şunları salgılıyormuş gibi söylemlerde bulunmalarını çok garipsiyorum. Bilişim sektörü güç gerektiren bir alan olmadığından (hoş gerektirse ne olacak; 193 kilo kaldıran kadın var) kadınların durumlarına itirazlarını sistemin kendilerine biçtiği rolü kabullenerek yapmaları bir sonuca varmalarını engelliyor bence. Aşağıda bu etkinliğin konuşmacılarından birinin konuşmasını tanıtımı var.


Kadınların yaşadıkları haksızlıklara itirazları sırasında 'biz doğurabiliyoruz ya, bunu mu yapamayacağız' demelerini bir kaç açıdan sakıncalı buluyorum. Bir kere bunu söylemek kadın olmayı anne olmakla özdeşleştirmiş oluyor ve doğurmamayı seçen, henüz doğurmamış olan veya doğuramayacak olanları kendinden görmemiş oluyor. İkinci olarak biyolojik olarak kadın vücuduyla doğmamış ama kendini kadın hissedenleri dışlamış oluyor bu tavır. Zaten birinin sadece doğurabildiği için bilgisayardan anlayabileceğini düşünmesini gerçekten aklım almıyor.

Bir de özgür yazılım dünyasında kadınlara bakış nasıl diye bakalım ve yazıyı uzatmayayım istiyorum. Aşağıdaki ekran görüntüsü kadınları özgür yazılım dünyasına katılmaya teşvik etmek için düzenlenen Outreach Program for Women ana sayfasından. Bakalım sadece kadınlar için düzenlenen bu etkinliğe kimlerin katılabileceği nasıl tarif edilmiş.


İki yaklaşımın farkı yerli ve yabancı olmasında değil elbette. Soruna iki farklı bakış, kadının bile iki farklı tarifi demek oluyor aslında. Cinsiyete, ırka, dine veya başka bir şeye göre ayrımcılığın olmadığı, sadece yaptığınız işin konuşulduğu özgür yazılım dünyasına bekleriz ;)

12 Mart 2015 Perşembe

11. BİLMÖK'ün ardından

Bilmök'ü ilk 2010'da +mete bilgin +Metin Akdere ve +Meltem Parmaksız 'ın yaptıkları harika sunumla duymuştum (bu sunum hakkında bakınız +Bahadır Kandemir 'in pek güzel yazısı). O zaman sonraki bilmök'ler için tavsiyeler yazmıştım, neredeyse hepsini hala seneye Urfa'da düzenlenecek bilmök için önerebilirim (nasılsa dinleyen yok istediğini öner diyenlere hak veriyorum).

Bence bilmök'lerin temel sorunu organizasyonu düzenleyen öğrencilerin kendilerini konuşmacı olmaya değer görmemeleri. Üç gün süren etkinlikte konuşan öğrenci sayısı bir elin parmakları kadar bile değildi. Konuşmaların çoğu ders niteliğindeydi. Zaten hepsi bilgisayar mühendisliği öğrencisi olan bu büyük kalabalığı bir salona toplayıp ders gibi sunumlar dinletmek yerine etkileşimli bir etkinlik yapılsa daha iyi olurdu diye düşünüyorum (sanki ne düşündüğünü umursayan mı var derseniz onda da haklısınız).

Etkinliğin ilk gününde özgür yazılım hareketinin başlatıcısı Stallman vardı. Stallman 30 yıl önce dünyaya karşı bir savaş açmış ve bu savaşı kazanmış bir büyük adam olduğunun bilinciyle ve özgüveniyle konuştu. Bu etkinlikten bir hafta önce sabancı üniversitesinde de dinlemiş olmama rağmen tekrar dinlemekten büyük mutluluk duydum. Anlattıkları hep bildiğimiz şeylerdi ama çok sağlam argümanlarla destekleyerek konuştu.



Üçüncü gün bu yıl birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan +Gülşah Köse LibreOffice sunumlarını Pebble ile yönetmek için hazırladığı pebble-remote uygulaması özelinden yola çıkarak özgür yazılım dünyasına nasıl dahil olunacağını kendi tecrübeleriyle anlattı. Tam da bilgisayar mühendisliği öğrencileri kongresinde böyle sunumlar olmalı dediğim gibi bir sunum oldu. Başlarda biraz heyecanlı olsa da bilgisayar mühendisliği öğrencisi bir genç kadının neler yapabileceğini göstermesi açısından çok başarılı bir örnek olarak konuştu.



Günün son oturumu ise bilişim sektöründe kadın olmak paneliydi. BMO'nun bir önceki başkanı Gölay Şakiroğulları, +Gülşah Köse ve +Zinnur Yesilyurt 'un konuştukları panel benim bu konuda dinlediğim en başarılı paneldi. Gölay hanım 30 yıllık tecrübesiyle konuşmasını çok ikna edici argümanlara dayandırarak konuştu. Yeni mezun olmasına rağmen Zinnur kadınların sektörde karşılaşılabilecekleri durumlardan bahsetti. Gülşah ağırlıklı olarak özgür yazılım dünyasının sadece kadınlara değil ırka, cinsiyete, dini inanca karşı bir ayrımcılık yapmadığını anlattı.


Bütün katılımcılarla özveriyle ilgilenen yerel organizasyon komitesine tekrar teşekkür ediyorum. Gülşah'a da kendisiyle gurur duyduğumu buradan da yazmış olayım.

Ayı Dağı - Andrew Krivak

Duvar'da dünyada tek sağ kalan kadının hikayesini okuduktan sonra Ayı Dağı'nda (dünyaya her ne olduysa artık) hayatta kalan iki kişi...