İnsan bir ortamın içinde yeterince uzun zaman yaşayınca onun temel niteliklerini sorgulamakta zorlanıyor. Otuz yıldan uzun zamandır Çanakkale'de yaşıyorum ve içme suyunu ayrıca satın alıyorum. İki temel sorum var: en temel ihtiyacım olan suya neden ayrıca para veriyorum ve çeşmeden akan suyu neden içemiyorum? Yaklaşık 15 yıl önce çıldırmış ve bu konuda yazmıştım [1] aradan geçen zamanda durum daha da kötüye gitti.
Hâlâ ön ödemeli su sayacı denen saçmalık devam ediyor. Bilmeyenler için yazayım (bu deliliği henüz keşfetmemiş belediye kaldıysa diyerek) evinizdeki su sayaçlarına okuttuğunuz bir kart var (otobüs kartı gibi) bu karta önceden parasını verip su alıyorsunuz. Sayaca yüklediğiniz miktar bitince suyunuz kesiliyor. Yani cebinizde paranız yoksa evinizde su akmıyor. Bu kadarını ne akıl ne de vicdan almıyor olmalı ama sosyal demokrat bir belediye bu vicdansızlığı çok uzun yıllardır politika olarak sürdürüyor. Her türlü borcu, vergi ödemesini birkaç gün (hatta yıllar) ertelemek mümkün ama evdeki suyun akması için mutlaka o gün paranızın olması lazım. Bu politikayı oluşturanların böyle bir sıkıntıları olmadığı için onlara önemli gelmiyor bu durum ama daha vicdansız bir uygulama düşünemiyorum. Bakın daha akan suyu içmeye sıra gelmedi, tuvalette su akmıyor diyorum. Çeşmeden akan su o kadar berbat durumda ki armatürlerin ağzındaki küçük ızgaralar neredeyse her hafta tıkanıyor. Değil akan suyu içmek diş fırçalamak bile mantıklı değil.
Bir hanenin su kullanımında belli bir miktardan fazlasını kullanan bedelini ödesin ama normal yaşam için gerekli olan suya neden ayrıca para veriyoruz? Bana tuvalette kullanmak için su bile sağlayamayan belediyenin/devletin yapabildiği neye daha acil ihtiyacım var benim? Bu kimin sorumluluğunda kısmı vatandaşı hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Evinde suyu akmayan vatandaş bir de sorumlu mu arasın? Kaynağı nereden bulacaklarsa bulsunlar ve ulaşımı, suyu ücretsiz sağlasınlar bir zahmet. Biz bunu talep etmedikçe onların aklı su parasını internetlerden ödeyebilmemiz gibi olmayan sorunların çözümüne çalışıyor ancak. 50 yıl önce Vedat Dalokay'ın Ankara'da ulaşımın ücretsiz olmasını konuşmasından sonra ben Çanakkale'de suyun fiyatı ne kadar diye konuşmak istemiyorum.
Yıllar önce Palandöken'de bir toplantıya gitmiştim. Gece geç saatlere kadar gevezelik ettikten sonra hepimiz odalarımıza çıktık. Baktım odadaki dolapta su yok. Resepsiyonu aradım, kimse açmayınca aşağı indim. Şaşırarak gördüm ki neredeyse bütün katılımcılar aşağı inmiş ve içme suyu arıyor. Bir yetkili geldi, derdimizi anlatınca dedi ki çeşmeden su akmıyor mu? Akıyor ama içmek için su istiyoruz diyince şişe sular buradan dolduruluyor, neyin peşindesiniz demişti bize. O kadar alışmışız ki içme suyun çeşmeden akmamasına Palandöken'de bile şişe su arıyoruz. Yurtdışına gittiğimde de en çok imrendiğim şey suyun içilebilmesi oluyor. Yollardaki çeşmelerden herkes su içebiliyor, otellerde akan su içiliyor, lokantalar sürahiye çeşmeden su doldurup getiriyor. Ben suyun parayla satılabilir bir şey olduğunu yetişkin olduğum zaman öğrenmiştim.
Bu kadarını da mı hak etmiyoruz?
[1] https://www.nyucel.com/2011/06/on-odemeli-su-sayac-rezilliktir.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder