Gnome Vakfının yılda iki defa düzenlediği Outreach Program for Women etkinliğinin Aralık 2014 - Mart 2015 dönemine kabul edilenler bugün açıklandı. 16 ayrı organizasyonun toplamda 44 kişi kabul ettiği bu etkinliğe başvurular önceki yıllarda olduğu gibi yoğundu ama Türkiyeden katılım yine maalesef oldukça az oldu. Bu yıl mezun olan Ebru Akagunduz Linux çekirdeği için kabul edilen beş kişiden biri oldu.
comu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
comu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
13 Kasım 2014 Perşembe
21 Nisan 2009 Salı
Yazılım Akademisi 2009

Aylardır hazırlandıkları Yazılım Akademisi 2009'da 150 takım arasında finale kalan öğrencilerim Mesut Can Gürle, Reşit Payçin ve Ramazan Kösem'e başarılar diliyorum. Umarım geçen yıl finale katılan öğrencilerim gibi yaptıkları işi hakkıyla anlatabilirler.
Ödül töreni 27 Nisan Pazartesi Bahçeşehir Üniversitesinde yapılacağından yine İstanbul yolcusuyum ;)
19 Ağustos 2008 Salı
Tanıdığınız bir Nevin Yanıt ya da Eşref Apak olmadı mı?
Bir haftadan uzun bir süredir Olimpiyat Oyunlarını seyrediyorum. Çocukluğumdan bu yana iyi bir spor izleyicisi olduğumdan bir çok dünya rekorunun kırıldığı Pekin Olimpiyatları benim harika vakit geçirmeme imkan verdi. İnsan yaşadığı ülkeyi düşünmeden olaya sadece spor olarak bakabilse sanırım daha fazla keyif alabilir ama neden bu memleketten bu kadar az sporcu olimpiyatlara katıldı diye düşünmeye başladınız mı işin sonu gelmiyor.
Plajı olmayan ülkelerin plaj voleybolu takımlarını, ülkesinde başı açık gezemeyen yüzücü kadınları, geçen oyunlarda altın aldığımız branşlarda hiç olmadığımızı görünce kahroluyor insan. Örneğin "10 metre havalı tüfek" diye bir kategori var, bizim hiç sporcumuz yok, birinci Hindistan'dan. Bence bu durumun nedeni bizim ülkemizin böyle bir niyetinin olmaması. Yoksa Hollanda Antilleri'nden bir 100 metreci çıkabilirken bizden 10 metreden tüfekle atış yapacak birinin dahi çıkmamasının izahı olabilir mi?
Aslında olayın olumsuz tarafı ile ilgili çok şey yazılabilir ama ben konuyu başka bir yere bağlamak istediğimden Ülkemizde hiç seyircisi olmayan iki branşta yarışmış iki gençten bahsetmek istiyorum; çekiç atmada yarışan Eşref Apak ve 100 metre engelli koşan Nevin Yanıt. Eşref Apak bu olimpiyatlarda yoktu ama 100 metre engelli gibi bizden birinin koşmasını hiç beklemediğimiz bir dalda Nevin Yanıt'ı görmek beni çok sevindirdi.

Neden böyle başarılı çocuklarımızı ön plana çıkartarak ülkemizde bambaşka bir hava estirmiyoruz, neden kızlarımızı Süreyya veya Nevin'e özendirmiyoruz, neden Eşref neredeyse hiç sporcumuzun olmadığı atma ve atlama branşlarında önümüzü açmak için kullanılmıyor sorularına ancak bunu istemiyoruz herhalde diye yanıt verebiliyorum.
Kendi öğrencilerimden biliyorum ki; insanlar kendileri gibi birilerinin şimdi başarılı olmuş olduklarını görmekten çok motive oluyorlar. Eğer yeterince iyi kullanılabilirse böyle bir kaç örnek bile çok fazla insanın hayatını değiştirebilir ama tabi bunu istemek lazım.
Şimdi bir kaçına link versem diğerleri kırılır ama bölümden mezun olmuş Nevin Yanıt'lardan, Eşref Apak'lardan öğrencilerime çokça bahsediyorum. Nevin Yanıt da bu okuldan mezun olmuş diye düşünmek bile ben de yapabilirim dedirtiyor insanlara. Hepsi 100 metre engelli koşmuyor ya da çekiç atmıyor belki ama birilerinin gerçekten hayatı değişiyor. Daha sonraki yıllarda yeni Nevinler, Eşrefler olarak onlardan da bahsediyorum.
Yarı final serisinde sonuncu olmuş bir sporcuya bu övgüler fazla değil mi? diye soran arkadaşları boş yere meşgul ettiğim için özür dilerim.
Plajı olmayan ülkelerin plaj voleybolu takımlarını, ülkesinde başı açık gezemeyen yüzücü kadınları, geçen oyunlarda altın aldığımız branşlarda hiç olmadığımızı görünce kahroluyor insan. Örneğin "10 metre havalı tüfek" diye bir kategori var, bizim hiç sporcumuz yok, birinci Hindistan'dan. Bence bu durumun nedeni bizim ülkemizin böyle bir niyetinin olmaması. Yoksa Hollanda Antilleri'nden bir 100 metreci çıkabilirken bizden 10 metreden tüfekle atış yapacak birinin dahi çıkmamasının izahı olabilir mi?
Aslında olayın olumsuz tarafı ile ilgili çok şey yazılabilir ama ben konuyu başka bir yere bağlamak istediğimden Ülkemizde hiç seyircisi olmayan iki branşta yarışmış iki gençten bahsetmek istiyorum; çekiç atmada yarışan Eşref Apak ve 100 metre engelli koşan Nevin Yanıt. Eşref Apak bu olimpiyatlarda yoktu ama 100 metre engelli gibi bizden birinin koşmasını hiç beklemediğimiz bir dalda Nevin Yanıt'ı görmek beni çok sevindirdi.
Neden böyle başarılı çocuklarımızı ön plana çıkartarak ülkemizde bambaşka bir hava estirmiyoruz, neden kızlarımızı Süreyya veya Nevin'e özendirmiyoruz, neden Eşref neredeyse hiç sporcumuzun olmadığı atma ve atlama branşlarında önümüzü açmak için kullanılmıyor sorularına ancak bunu istemiyoruz herhalde diye yanıt verebiliyorum.
Kendi öğrencilerimden biliyorum ki; insanlar kendileri gibi birilerinin şimdi başarılı olmuş olduklarını görmekten çok motive oluyorlar. Eğer yeterince iyi kullanılabilirse böyle bir kaç örnek bile çok fazla insanın hayatını değiştirebilir ama tabi bunu istemek lazım.
Şimdi bir kaçına link versem diğerleri kırılır ama bölümden mezun olmuş Nevin Yanıt'lardan, Eşref Apak'lardan öğrencilerime çokça bahsediyorum. Nevin Yanıt da bu okuldan mezun olmuş diye düşünmek bile ben de yapabilirim dedirtiyor insanlara. Hepsi 100 metre engelli koşmuyor ya da çekiç atmıyor belki ama birilerinin gerçekten hayatı değişiyor. Daha sonraki yıllarda yeni Nevinler, Eşrefler olarak onlardan da bahsediyorum.
Yarı final serisinde sonuncu olmuş bir sporcuya bu övgüler fazla değil mi? diye soran arkadaşları boş yere meşgul ettiğim için özür dilerim.
15 Temmuz 2008 Salı
KDE Türkiye yansısı
Geçenlerde Üniversitemizdeki yansılardan bahsetmiştim. Sıradaki yansımız KDE oldu. Vatana millete hayırlı olsun ;)
26 Haziran 2008 Perşembe
Kuşlar yuvadan uçtular
Dün oldukça kalabalık bir törenle mezunlarımızı uğurladık. Mezuniyet törenleri insanın farklı duyguları bir arada yaşadığı yerler oluyor. Elbette öğrencilerinizin okulu başarıyla tamamlamalarına seviniyorsunuz ama çoğunu bir daha göremeyecek olmak da üzücü bir durum. Yine de daha dün üniversiteye başlamış bu yavrucakların ;) şimdi birer mühendis olarak mezun olmaları, giderken samimi birer vedaları içinizdeki hüznü almasa da çok duygulandırıcı şeyler.
Bu dönemin benim için özel olan taraflarından biri de dört yıldır kesintisiz bir arada olduğum nadir dönemlerden biri olması. Askerlik, ıvır zıvır bir şeyler araya girmeden gelişimlerini, büyüdüklerini gördüğüm bu çocukları kocaman kucaklıyor, başarılar diliyorum.
Yolunuz açık olsun arkadaşlar.
Bu dönemin benim için özel olan taraflarından biri de dört yıldır kesintisiz bir arada olduğum nadir dönemlerden biri olması. Askerlik, ıvır zıvır bir şeyler araya girmeden gelişimlerini, büyüdüklerini gördüğüm bu çocukları kocaman kucaklıyor, başarılar diliyorum.
Yolunuz açık olsun arkadaşlar.
25 Haziran 2008 Çarşamba
Yazılım Akademisi '08
Geçenlerde Zeliha ve Kübra'nın IBM'in Yazılım Akademisi 2008 yarışmasında dereceye gireceklerini düşündüğümü yazmıştım. İlk üçe girememişler ama Jüri Özel Ödülünü almışlar. Afferin kızlar, daha fazlasını hak ediyorsunuz.
Bu yılın mezunlarının hepsi birbirinden başarılı. Acaba buranın havasından mı suyundan mı?
Bu yılın mezunlarının hepsi birbirinden başarılı. Acaba buranın havasından mı suyundan mı?
18 Haziran 2008 Çarşamba
Polonya yolcusu

20 haziran Cuma TOBB ETÜ'de yapılacak olan 2. Özgür Yazılım Konferansında Şule ve Figen bu yıl bitirme projelerinde yaptıkları işleri anlatacaklar. Şule bir ay sonra Polonya'ya gideceğinden birlikte çalışmaya bir yıl ara veriyoruz. Orada da başarılı olacağından eminim.
Daha önce de yazmışımdır ama tekrarda zarar yok: Üniversitede çalışmanın en iyi yanı başarılı gençlerle birlikte çalışma imkanı olması.
9 Haziran 2008 Pazartesi
Bitirme projesi

Geçen hafta bölümde bitirme projeleri sunumları vardı. Her ne kadar bütün gün sürdüğü için dinlemesi bile yorucu olsa da öğrencilerin üzerinde bir yıl çalıştıkları projeleri görmek güzeldi. Kimi projelerin fikri, kimisinin uygulaması, kimisinin ise sunuşu çok iyiydi. Bazıları gerçekten çok iyi işler yapmış olmalarına rağmen sunumlarında bunu yansıtamadılar.
Bazı bitirme projeleri sadece okul için değil aynı zamanda ülke çapındaki yarışmalar için de hazırlanmıştı. Microsoft'un İmagine Cup'da üçüncü olan Mikail Abdullah Oral ve Erçin Yontar'ın projeleri böyleydi örneğin. Daha önceden sunum yaptıkları için zaten iyi hazırlanmış olan fikirlerini başarıyla sundular.
Benim çocuklar da pek heyecanlı olmalarına rağmen iyiydiler. Özellikle Şule'yle birlikte sunum yapan Figen her zamanki gibi çok heyecanlıydı. Onu iyi konuştuğuna ikna etmek mümkün olmadı dört senede. İki yıl daha birlikte çalışmayı umduğumuz Cem de zaten konuya hakim olduğundan çok başarılıydı.
Sunumunu dinlerken gülmekten karnıma ağrılar giren bir ekip de vardı ama onlardan detaylı bahsetmem uygun olmaz sanırım ;)
Peki fotoğraftaki kızlar kim diye sorarsanız, onlar beni sunumlar sırasında en çok şaşırtanlardı: Zeliha Özşiray ve Kübra Ağgön. Onlar da projelerini IBM Yazılım Akademisi '08 için hazırlamışlar. Hem proje konuları, hem yazılım geliştirme sistematikleri hem de sunumları son derece başarılıydı. İki kişi kod yazarken svn kullanmışlar diyeyim gerisini anlarsınız zaten. Her şeyi o kadar ince ayrıntısına kadar düşünüp hazırlık yapmışlardı anlatamam. Gördüğüm en iyi takım çalışmalarından biriydi. Ben işveren olsam ikisini birlikte işe alır bu takımı bozmazdım. 23 Haziranda yapılacak finallerde ikisine de başarılar diliyorum.
Bu hafta sonundaki mezuniyetten sonra bir kuşlar yuvadan uçtular yazısı yazarım sanırım.
24 Haziran 2007 Pazar
Kuşlar yuvadan uçtular
Cuma günü oldukça kalabalık bir törenle mezunlarımızı uğurladık. Mezuniyet törenleri insanın farklı duyguları bir arada yaşadığı yerler oluyor. Elbette öğrencilerinizin okulu başarıyla tamamlamalarına seviniyorsunuz ama çoğunu bir daha göremeyecek olmak da üzücü bir durum. Yine de daha dün üniversiteye başlamış bu yavrucakların ;) şimdi birer mühendis olarak mezun olmaları, giderken samimi birer vedaları içinizdeki hüznü almasa da çok duygulandırıcı şeyler. Örneğin iki yıl önce yanımızda staj yapan ve o zamandan bu yana neredeyse hiç görmediğimiz Behice'nin mezuniyetten bir gün önce bilgi işlemi ziyeret etmesi hepimizi pek memnun etti.
Bir diğer üzücü durum ise mezun olan öğrencilerin çok büyük bir kısmının yoksulluk sınırının alında bir ücretle çalışacak olmaları. Türk-İş'in açıkladığı verilere göre Mayıs 2007'de açlık sınırı 626 YTL, yoksulluk sınırı 2040 YTL. (detaylı bilgi almak için buraya bakılabilir) Hal böyle olunca öğrencileri üniversitede kalmaları konusunda teşvik etmek de mümkün olmuyor. Ne üniversite birincisi olan Oğuz'a, ne bölüm ikincisi olan Pınar'a ne de diğer mezun olan öğrencilerime (birlikte çalışmayı istememe rağmen) yoksulluk sınırının yarısı ücretle (bir araştırma görevlisi ayda yaklaşık 1000YTL alıyor) çalışmalarını tavsiye etmedim.
Yolunuz açık olsun arkadaşlar.
Bir diğer üzücü durum ise mezun olan öğrencilerin çok büyük bir kısmının yoksulluk sınırının alında bir ücretle çalışacak olmaları. Türk-İş'in açıkladığı verilere göre Mayıs 2007'de açlık sınırı 626 YTL, yoksulluk sınırı 2040 YTL. (detaylı bilgi almak için buraya bakılabilir) Hal böyle olunca öğrencileri üniversitede kalmaları konusunda teşvik etmek de mümkün olmuyor. Ne üniversite birincisi olan Oğuz'a, ne bölüm ikincisi olan Pınar'a ne de diğer mezun olan öğrencilerime (birlikte çalışmayı istememe rağmen) yoksulluk sınırının yarısı ücretle (bir araştırma görevlisi ayda yaklaşık 1000YTL alıyor) çalışmalarını tavsiye etmedim.
Yolunuz açık olsun arkadaşlar.
28 Nisan 2007 Cumartesi
Yok, o kadar da değil
İşbaran bu yıl kendisinden başka şenlik afişi isteyen olmamasından yakınmış. Çanakkale gibi küçük (70000 nüfuslu) bir yerde 40+ lkd üyesi olmasına, şenliğe bir o kadar bilgisayar mühendisliği öğrencisi gitmesine şaşmamış da çarşamba gecesi yola çıkılacak şenlik için pazartesi gelecek afişleri istememize şaşmış.
İşin doğrusu İşbaran'ın bahsettiği afiş merkezi ben oluyordum eskiden ama bu yıl şenlikten iki gün önce afiş asmayı son derece işlevsiz bulduğum için afiş istemedim. Çanakkale'de afişi görüp Ankara'ya, 700km uzağa gitmeye karar verecek biri için gerekli vakit kalmadı. Gerçekçi olalım, kimse afişini gördüğü 4 günlük bir etkinliğe gitmeye bu kadar kısa sürede karar verip işlerini ayarlayamaz. Zaten okuldan gelmek isteyen herkesi götürüyoruz şenliğe, daha ne yapalım?
Sözün özü; afiş istememekte hiç kabahatimiz yok.
İşin doğrusu İşbaran'ın bahsettiği afiş merkezi ben oluyordum eskiden ama bu yıl şenlikten iki gün önce afiş asmayı son derece işlevsiz bulduğum için afiş istemedim. Çanakkale'de afişi görüp Ankara'ya, 700km uzağa gitmeye karar verecek biri için gerekli vakit kalmadı. Gerçekçi olalım, kimse afişini gördüğü 4 günlük bir etkinliğe gitmeye bu kadar kısa sürede karar verip işlerini ayarlayamaz. Zaten okuldan gelmek isteyen herkesi götürüyoruz şenliğe, daha ne yapalım?
Sözün özü; afiş istememekte hiç kabahatimiz yok.
20 Mart 2007 Salı
pardus.comu.edu.tr
Okulumuzdaki pardus yüklü bilgisayarların sayısı arttığından güncellemeler için hattı meşgul etmemek için bir yerel pardus deposu kullanıyoruz artık: pardus.comu.edu.tr iso'lardan sonra paketleri de yansılıyoruz. Belki yaz aylarında geliştirici ekibi de misafir ederiz Çanakkalede kim bilir.
Bir diğer haber de dün bilgisayar mühendisliği bölümünün lab'ını debian'dan pardus'a geçirdik. Sırada kapalı kaynak kodlu yazılımlar kullanan lab'lar var. Kemal haber bekliyor başlamak için. O da yakındır herhalde.
Bunlar da Erdinç için iki foto:


Bir diğer haber de dün bilgisayar mühendisliği bölümünün lab'ını debian'dan pardus'a geçirdik. Sırada kapalı kaynak kodlu yazılımlar kullanan lab'lar var. Kemal haber bekliyor başlamak için. O da yakındır herhalde.
Bunlar da Erdinç için iki foto:
10 Mart 2007 Cumartesi
pardus 2007.1RC'den sunucu olur mu?
Erdinç yazmış, bari ben de yazayım. Cuma akşamı saat 19 gibi okulun kütüphanesindeki sunucuya pardus 2007.1RC kurup, ssh'ı çalıştırdım. Sunucunun ip adresini Erdinç'e göndermem gece yarısını buldu ama sağolsun o hemen çalışmaya başladı. Sunucu kurma işini de outsource edeceğim günler gelecekmiş demek ;)
Kütüphanede kullandığımız redhat'le öğrencilerimizi zaten linux'la tanıştırıyorduk ama pardus daha etkili olacaktır diye umuyorum. Aslında sunucu sürümünü aylar sonra çıkaracağını söyleyen bir dağıtımı sunucu olarak kullanmak bir bakıma riskli de sayılabilir ama getirilerini gözönüne alınca kabul edilebilir bir risk bu.
Pazartesi parduslarla dolu kütüphanenin fotolarını da koyarım web'e.
1 dakika sonra edit: Sayın Köroğlu'nun uyarısıyla sunucuya kurulan pardus'un 2007.1 sürümüne update edildiğini öğrendim. Kendilerine teşekkürlerimi yazıyorum.
Kütüphanede kullandığımız redhat'le öğrencilerimizi zaten linux'la tanıştırıyorduk ama pardus daha etkili olacaktır diye umuyorum. Aslında sunucu sürümünü aylar sonra çıkaracağını söyleyen bir dağıtımı sunucu olarak kullanmak bir bakıma riskli de sayılabilir ama getirilerini gözönüne alınca kabul edilebilir bir risk bu.
Pazartesi parduslarla dolu kütüphanenin fotolarını da koyarım web'e.
1 dakika sonra edit: Sayın Köroğlu'nun uyarısıyla sunucuya kurulan pardus'un 2007.1 sürümüne update edildiğini öğrendim. Kendilerine teşekkürlerimi yazıyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yazan, Yöneten ve Oynayan aynı kişiyse o tiyatroya gitmeyin
Elbette her genelleme gibi bunun da bazı istisnaları var ama istisna olmadan genelleme zaten yapılamaz. Oldukça uzun zamandır yerli ve yab...
-
Konuşmak bedava ama onlar kodu gösterecekler: Pınar Yanardağ: Application for Evolution's encryption and key selection interface project...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Serdar Yıldız - GAMS / AMPL Interface Mesutcan Kurt - Python Multi Build İsmail Kuru - Integration of t...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Ersin Akıncı --- Beyond Digital Texts: A New Spatial and Ontological Formatting Framework for Creating C...