- Üniversite hayatını sadece okuldan ibaret görmeyin. Mezun olduktan sonraki hayatınız da sadece işten ibaret olmayacak. En çok kitap okuduğunuz, müzik dinlediğiniz yıllar üniversite yıllarınız olsun. Üniversitelerde bir sürü öğrenci topluluğu var, ilginizi çeken birine katılın. Beğenmezseniz başkasına katılırsınız. Sosyal faaliyetleri, konserleri küçümsemeyin pişman olursunuz sonra.
- Lisans eğitimi dört yıl ve bu yeterince uzun bir süre. Üniversiteye gelene kadar bilişimle son kullanıcıdan fazla ilgilenmemiş olmak ciddi bir kayıp sayılmaz.
- İşin doğrusu bölüm pek kolay değil. Aslında zor da değil ama lise eğitiminde verilenlerden farklı bir düşünce tarzı gerektirdiğinden [13] öğrenciler zorlanıyorlar diye düşünüyorum. İlkokul birinci sınıftan itibaren sonuç bulmaya ve bu sonucu şıklar arasından seçmeye odaklanmış öğrenciler için yöntem üzerinde düşünmek en zor alışılan şey oluyor. Bu aşamayı halledince gerisi daha kolaylaşıyor. Burası en çok üzerinde çalışılması gereken alanların başında geliyor ve elbette lise eğitiminde değiştirilmesi gereken çok şey var.
- Her bölüm için geçerli olan tavsiye bilgisayar mühendisliği için de geçerli; düzenli çalışmak gerekiyor. Ödevler ve projeler var sürekli. Azıcık savsaklayınca [12] bile ipin ucu kolayca kaçabiliyor.
- Mezun olacağınız yıl sizinle birlikte 10000'den fazla bilgisayar mühendisi mezun olacak. Başka bölümlerden mezun olmuş ve sizinle aynı işleri yapmaya talip olanların sayısı da bundan aşağı olmayacak. Rekabet sadece yurt içindekilerle de sınırlı değil, aynı iş için dünyanın her tarafından, mesela Hindistan'dan, insanlarla rekabet edeceksiniz. Bunun için bölümde anlatılanların haricinde şeyler biliyor olmanız lazım. Onları mutlaka iyi biliyor olmanız lazım ama zaten neredeyse bütün rakipleriniz biliyor olacak. Aynı işi yapabilecek bu büyük kalabalık içinde bir adım öne çıkabilmek için derslerden fazlasına çalışmanız gerekecek.
- Öğrenim hayatınız boyunca okuyacağınız kaynakların büyük bir kısmı İngilizce olacak. Sorularınızı yeri gelecek uluslararası listelere/forumlara sormanız gerekecek. Meslek hayatınızda da mutlaka İngilizce iletişim kurabilmeniz gerekecek. Onun için öncelikle İngilizce çalışın [0].
- Sizin okulunuzda okutulmuyor bile olsa dünyanın dört bir tarafında internet üzerinden ulaşabileceğiniz çevrimiçi kurslara ve eğitimlere katılma fırsatınız var. Bu fırsatları değerlendirin [1].
- Her dersten en yüksek notu almanız gerekmez ama derslerde başarılı olmanın da bir yere kadar önemi var [6].
- Okulu bitirdiğinizde hazırladığınız cv'den önce yaptıklarınıza bakacaklar [2]. Bunun için internette yazdığınız her şeyi kendi adınızla yazın. Bu hem yaptıklarınıza bir aramayla ulaşılmasını sağlar, hem de sizi bir saçmalığı yazmadan önce ikinci bir kez düşünmeye teşvik eder. Salak saçma takma isimler kullanmayın. Kendi adınızla yazamadığınız bir şeyi hiç yazmamak iyi fikir olabilir.
- Adınızı soyadınızı içeren bir alan adı satın alın ve kullanın. 10$'ın altında yıllık ücret ödeyip böyle bir alanı almak mümkün. Daha az kullanılan alan adı uzantılarını yıllık 1$'ın altında bile almak mümkün.
- Hala bir tane yoksa bir blog adresi alın ve yazın. Çoğunluk başlangıçta günlük girdilerini ansiklopedi gibi düşünüyor. Elbette ipuçlarını, sorunları, çözümleri yazmak faydalı ama sadece bunlarla sınırlı yazmanız gerekmez. Hangi konuda yazmak istiyorsanız yazın, fikirleriniz olduğunu zaten biliyor insanlar.
- Öğrenim hayatınız boyunca en çok başvuracağınız kaynaklardan biri wikipedia olacaktır. Burada içerik gönüllüler tarafından geliştiriliyor. Siz de bir hesap açın ve mevcut maddeleri iyileştirin, yeni maddeler ekleyin [3].
- Mutlaka yazılımla ilgili ödevleriniz olacak, takım arkadaşlarınızla birlikte çalışacaksınız. Hem bunlarda kullanmak için hem de kendi projelerinizi barındırmak için bir github hesabı açın. Bu hesabı çok özenli kullanın. Yarım bırakılmış projelerinizle, uydurma gönderim mesajlarınızla [4] bir çöplüğe dönüştürmeyin burasını.
- Bir transifex [5] hesabı alın ve yazılımların çevirilerine katkıda bulunun. Hepimiz Türkçe içerik az diye şikayetçi olurken bunu arttırmaya çaba göstermemek olmaz. Programların çok büyük kısmı sizin kolaylıkla katı verebileceğiniz durumdalar. İngilizcenizin gelişmesine katkıda bulunacağı gibi yazılımların çevirilerine dört yılda hatırı sayılır katkı vermiş olacaksınız.
- İlgi alanınızdaki derneklerden, gruplardan birine dahil olun. Başlangıçta ne yapıldığını görürsünüz, zaten ağır bir yükü de olmaz. Sadece internette örgütlenen gruplar da var, onların da üyesi olmanın, imkan buldukça toplantılarına katılmanın büyük faydasını görürsünüz.
- Okul dönemleri dışında bir çok eğitim etkinliği oluyor, bunlardan mümkün olduğunca fazlasına katılın.
- Takviminize uygun olursa mezun olmadan bir kere bilgisayar mühendisliği öğrencileri kongresine katılın. Etkinliğin içeriğinden çok ileride meslektaş olacağınız arkadaşlarla tanışmış olursunuz.
- Henüz tanışmadıysanız özgür yazılım dünyası ile tanışmak size yepyeni ufuklar açacaktır. Bir yazılımın özgür olması onun kullanımının, dağıtılmasının, değiştirilmiş halinin dağıtılmasının özgür olması ve kaynak kodunun da erişilebilir olmasını sağlar. Özgür yazılımlar sayesinde daha önce keşfedilmiş şeyleri yeniden keşfetmek zorunda kalmayacağınız gibi onlara eklemeler yapabilir, hatalarını düzeltebilir yani yazılım ekosisteminin bir parçası olabilirsiniz. Özgür yazılım dünyası sizi memnuniyetle kabul edecektir. Gönüllüler tarafından yürütülen projelere katkı vermeden önce Nasıl Akıllıca Soru Sorulur [7] belgesini okumanın çok faydasını görürsünüz.
- Google tarafıdan her yıl düzenlenen Summer of Code [8] etkinliği büyük özgür yazılım resminin bir parçası olmanıza imkan veren harika bir fırsattır. Birinci sınıf öğrencisiyken işler o kadar kolay olmayabilir ama bir hedef [9] olarak önünüzde bulunması gerekir diye düşünüyorum. Her yıl ülkemizden de 10-15 kişi kabul ediliyor [10] bu etkinliğe, biri siz olabilirsiniz.
- Lisans eğitimi bitmeden iki yaz stajı yapmanız gerekecek. Bu stajları meslek hayatını tanımak için bir fırsat olarak görün [14]. Yapmış görünmek için bir yerde staj yapmayın. Bazen staj yapılacak yerin adının fiyakalı göründüğü için seçildiğini görüyorum. Bence adı çok bilinen ama gittiğinizde elinizi hiç bir şeye dokunamayacağınız, size bir şey katmayacak bir yerde staj yapmak hiç de iyi bir fikir olmayacaktır. Staj yerini ayarlama işini son dakikaya bırakmayın. Okulda hiç adı geçmeyen, derslerde anlatılmayan şeyleri staj yaptığınız yerde görmek size farklı bakış açıları kazandıracaktır.
- Son sınıfta yapacağız bitirme projesini [11] ciddiye alın.
egitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
egitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
24 Eylül 2013 Salı
Bilgisayar mühendisliği öğrencilerine tavsiyeler
Üniversite tercihlerinin pek azı gerçekten bilerek, isteyerek yapıldığından öğrencilerin bölümlerini tanımaları, kendilerine bir yön belirlemeleri bazen bir iki yılı bile bulabiliyor. Elbette bir günlük girdisiyle bu sorunu çözmek mümkün değil ama yolun başındaki genç arkadaşlar için bir kaç önerinin faydalı olacağını düşünüyorum. Aşağıda yazanların benim onbeş yıllık tecrübelerim olduğunu, bunları yapmanın iyi geleceği bünyeler olduğu gibi bunları yapmadan da başarılı/mutlu olanlar olabileceğini bilip öyle okumakta fayda var.
31 Temmuz 2013 Çarşamba
Öğrencisiz bir bölüm: Su Ürünleri Mühendisliği
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde su ürünleri konusunda lisans seviyesinde eğitim veren 21 üniversite var. 2 üniversitede deniz bilimleri ve teknolojisi fakültesinde, 4 üniversitede ziraat fakültesinde, 15 üniversitede su ürünleri fakültesinde verilen eğitimlerle su ürünleri mühendisleri yetiştiriliyor. Yetiştiriliyor dediğime bakmayın, fiilen sadece 3 üniversite sınıf açacak kadar öğrenci çekebildi bu yıl.
Gelecek kaygısı tercihlerdeki belirleyici etken olduğundan öğrenciler dört yıl okuyup işsiz kalacaklarını düşündükleri bölümleri tercih etmiyorlar. Ülkemizin bir su ürünleri politikası olmadığından bu alandaki lisans eğitiminin ilgi görmemesi çok mantıksız değil ama hiç su ürünleri uzmanı yetiştirmememiz de çok mantıksız.
Liseden mezun olan herkesi doktor, hemşire, mühendis veya avukat yapamayacağımıza göre ülkemizin ihtiyacı olan diğer alanlar hakkında acilen bir planlama yapılması gerekiyor.
Gelecek kaygısı tercihlerdeki belirleyici etken olduğundan öğrenciler dört yıl okuyup işsiz kalacaklarını düşündükleri bölümleri tercih etmiyorlar. Ülkemizin bir su ürünleri politikası olmadığından bu alandaki lisans eğitiminin ilgi görmemesi çok mantıksız değil ama hiç su ürünleri uzmanı yetiştirmememiz de çok mantıksız.
- Toplamda 613 öğrenci kontenjan bulunmasına rağmen ancak 130 öğrenci su ürünleri mühendisi olmayı tercih etmiş.
- Kontenjanını doldurabilmiş tek bir üniversite yok.
- 3 üniversiteyi kimse tercih etmemiş: Fırat, Gazi Osman Paşa, Sinop
- 12 üniversite beşten az öğrenci tarafından tercih edilmiş: Adnan Menderes(1), Atatürk(2), Bingöl(1), Çanakkale(3), Kastamonu(2), Mersin(5), Muğla(4), Mustafa Kemal(1), Rize(3), Süleyman Demirel(1), Tunceli(1), Yüzüncü Yıl(3)
- 5 ile 10 arasında öğrenci alan 3 üniversite var: Akdeniz(8), Çukurova(8), İzmir Katip Çelebi(9)
- Sadece 3 üniversite bir sınıf doldurmaya yetecek kadar öğrenci alabilmiş: Ankara(12), Ege(25), İstanbul(43). Bu üç bölümün toplam kontenjanı bile bütün ülkedeki su ürünleri mühendisliği tercihi yapanların tamamından fazla.
Liseden mezun olan herkesi doktor, hemşire, mühendis veya avukat yapamayacağımıza göre ülkemizin ihtiyacı olan diğer alanlar hakkında acilen bir planlama yapılması gerekiyor.
14 Eylül 2012 Cuma
Uzaktan eğitim ve kurslar
Uzaktan eğitim denince benim aklıma okula gidilmeden sadece kitaplardan ve televizyondan dinlenilen derslerde çok az şeyin öğrenilebildiği bir eğitim yöntemi gelirdi. O zamanlar internet olmadığından (burası bazılarına inanılmaz gelebilir ama bir zamanlar internet yoktu ;)) ders kitabının tek tamamlayıcı unsuru televizyondan yayınlanan derslerdi. Onlar da o kadar uygunsuz saatlerde yayınlanırdı ki o seyredip birşey öğrenmek mümkün değilmiş gibi gelirdi bana. Bütün sınavları da çoktan seçmeli yapıldığından sorulara uzun cevaplar vermeleri gerekmez, pek rahatlar diye düşünürdüm.
Aradan yıllar geçip kendim üniversiteye başladığımda gördüm ki aslında derslerde yoklama alınmasa insan mutlaka uygulama gerektirmeyen her okulu uzaktan eğitimle okuyormuş gibi okuyabilir. Sonuçta dersin hocası da sizin ulaşabileceğiniz kaynaklardan faydalanarak anlatıyor o konuları. Nasıl kaçırdığınız dersleri arkadaşlarınızın notlarından, ders kitabından okuyup öğrenebiliyorsanız bütün bir dersi, hatta bütün dersleri de böyle öğrenmek mümkün aslında. Konu sınavlar olunca eğitim biliminde ölçme-değerlendirme diye bir alan var. Benzer eğitim geçmişine sahip biri okula giden diğeri sadece eğitim malzemelerine çalışan iki grubun başarılarının yaklaşık aynı olacağını düşünüyorum. Tabi bunu sadece ben düşünmüyorum ülkemizde ve dünyada milyonlarca kişiye uzaktan eğitimle okumuş olmalarına rağmen üniversitede ders dinleyen akranlarıyla aynı yeterliliklere sahip olduklarını gösteren diplomalar veriliyor.
Uzaktan eğitime yapılan itirazların başında dersi anlatan hocaya soru soramamak geliyor. Bu önce yerinde bir itiraz gibi görünse de uzaktan eğitimin uzun süredir televizyondan değil internet üzerinden verilmesiyle çoktan aşılmış sorundur aslında. Ayrıca kendi anlattığım derslerden ve uzun öğrencilik hayatımdan sınıflarda soru soran öğrenci sayısının ne kadar az olduğunu da biliyorum.
Vakti olanlar için burada Daphne Koller'in bir konuşmasıyla ara verelim.
https://www.ted.com/talks/daphne_koller_what_we_re_learning_from_online_education?language=tr
Üniversite eğitiminin pahalı olması, fiziki engelleri yüzünden herkesin bir sınıfa gidip ders dinleyemeyecek olması ve eğitimin her yerde aynı kalitede yapılamaması uzaktan eğitimin üzerinde daha fazla durulması için yeterli nedenler.
Online eğitim aracılığı ile bir konuyu öğrenmek isteyen bireyler bütün bir lisans eğitimine zorlanmadan sadece o konuda eğitilebiliyorlar. Bu konuda tek olmasa da çok başarılı olması nedeniyle Coursera'ya bakarsanız müzikten bilgisayar bilimlerine kadar çok çeşitli yelpazede kursların verildiğini görebilirsiniz. Bu kursların bazılarında sınavların ardından sertifika almak da mümkün.
Bir dersi dinlerken anlamadığınız yerde durdurup orasını öğrenip devam edebilmek, aynı bölümü tekrar tekrar dinleyebilmek, günün hangi saati isterseniz derse katılabilmek, sınava kendinizi hazır hissettiğiniz zaman girebilmek gibi harika avantajları var uzaktan eğitimin. Eğitimciler açısından bakıldığında ise notlar en fazla nerede duraklatılıyor, hangi noktalarda anlatım yeterince iyi değil gibi normal eğitimde elde edilmesi mümkün olmayan bilgileri toplamak ve eğitim malzemesinde iyileştirmeler yapmak mümkün.
Eğitimin yaygınlaştırılması ve kalitesinin arttırılmasında uzaktan eğitimin büyük faydası olacaktır ama birebir çalışmanın yerini tutacağını da düşünmüyorum. Yakından eğitim üzerinde uzunca konuşulması gereken bir konu olduğundan onu başka bir yazıya paslıyorum. Yazmaya gerek yok ama bazı eğitimlerin uzaktan verilmesi mümkün olmayacaktır ama onların da sayısı çok fazla değildir. Halıcılık, mobilya, tıp, otobüs şoförlüğü gibi alanları elbette geleneksel yöntemle öğretmek doğru olanıdır.
Dersin hocasının kim olduğunuzu, neler yaptığınızı bilmediği bir sınıfta konuyu tahtaya yazıp gitmesi veya slaytları okuyup geçmesi de zaten en kötüsünden uzaktan eğitim sayılmaz mı?
Aradan yıllar geçip kendim üniversiteye başladığımda gördüm ki aslında derslerde yoklama alınmasa insan mutlaka uygulama gerektirmeyen her okulu uzaktan eğitimle okuyormuş gibi okuyabilir. Sonuçta dersin hocası da sizin ulaşabileceğiniz kaynaklardan faydalanarak anlatıyor o konuları. Nasıl kaçırdığınız dersleri arkadaşlarınızın notlarından, ders kitabından okuyup öğrenebiliyorsanız bütün bir dersi, hatta bütün dersleri de böyle öğrenmek mümkün aslında. Konu sınavlar olunca eğitim biliminde ölçme-değerlendirme diye bir alan var. Benzer eğitim geçmişine sahip biri okula giden diğeri sadece eğitim malzemelerine çalışan iki grubun başarılarının yaklaşık aynı olacağını düşünüyorum. Tabi bunu sadece ben düşünmüyorum ülkemizde ve dünyada milyonlarca kişiye uzaktan eğitimle okumuş olmalarına rağmen üniversitede ders dinleyen akranlarıyla aynı yeterliliklere sahip olduklarını gösteren diplomalar veriliyor.
Uzaktan eğitime yapılan itirazların başında dersi anlatan hocaya soru soramamak geliyor. Bu önce yerinde bir itiraz gibi görünse de uzaktan eğitimin uzun süredir televizyondan değil internet üzerinden verilmesiyle çoktan aşılmış sorundur aslında. Ayrıca kendi anlattığım derslerden ve uzun öğrencilik hayatımdan sınıflarda soru soran öğrenci sayısının ne kadar az olduğunu da biliyorum.
Vakti olanlar için burada Daphne Koller'in bir konuşmasıyla ara verelim.
https://www.ted.com/talks/daphne_koller_what_we_re_learning_from_online_education?language=tr
Üniversite eğitiminin pahalı olması, fiziki engelleri yüzünden herkesin bir sınıfa gidip ders dinleyemeyecek olması ve eğitimin her yerde aynı kalitede yapılamaması uzaktan eğitimin üzerinde daha fazla durulması için yeterli nedenler.
Online eğitim aracılığı ile bir konuyu öğrenmek isteyen bireyler bütün bir lisans eğitimine zorlanmadan sadece o konuda eğitilebiliyorlar. Bu konuda tek olmasa da çok başarılı olması nedeniyle Coursera'ya bakarsanız müzikten bilgisayar bilimlerine kadar çok çeşitli yelpazede kursların verildiğini görebilirsiniz. Bu kursların bazılarında sınavların ardından sertifika almak da mümkün.
Bir dersi dinlerken anlamadığınız yerde durdurup orasını öğrenip devam edebilmek, aynı bölümü tekrar tekrar dinleyebilmek, günün hangi saati isterseniz derse katılabilmek, sınava kendinizi hazır hissettiğiniz zaman girebilmek gibi harika avantajları var uzaktan eğitimin. Eğitimciler açısından bakıldığında ise notlar en fazla nerede duraklatılıyor, hangi noktalarda anlatım yeterince iyi değil gibi normal eğitimde elde edilmesi mümkün olmayan bilgileri toplamak ve eğitim malzemesinde iyileştirmeler yapmak mümkün.
Eğitimin yaygınlaştırılması ve kalitesinin arttırılmasında uzaktan eğitimin büyük faydası olacaktır ama birebir çalışmanın yerini tutacağını da düşünmüyorum. Yakından eğitim üzerinde uzunca konuşulması gereken bir konu olduğundan onu başka bir yazıya paslıyorum. Yazmaya gerek yok ama bazı eğitimlerin uzaktan verilmesi mümkün olmayacaktır ama onların da sayısı çok fazla değildir. Halıcılık, mobilya, tıp, otobüs şoförlüğü gibi alanları elbette geleneksel yöntemle öğretmek doğru olanıdır.
Dersin hocasının kim olduğunuzu, neler yaptığınızı bilmediği bir sınıfta konuyu tahtaya yazıp gitmesi veya slaytları okuyup geçmesi de zaten en kötüsünden uzaktan eğitim sayılmaz mı?
12 Eylül 2012 Çarşamba
Bilgisayar Mühendisliği mi Bilgisayar Bilimleri mi?
Dünyanın geri kalanında nasılmış diye bakmayınca bir ülkenin kendi içinde isimlendirme yapması çok kolay. Ülkemizde Bilgisayar Mühendisliği adıyla okutulan bölümün dünyanın en iyi (bu da tartışmalı bir konu ama bizim konumuzun dışında) üniversitelerinde hangi isimle okutulduğuna bakalım.
Elbette üniversitede okutulan bir programı sadece adıyla değerlendirmek, derslerinin içeriğine ve yapılan araştırmalara bakmamak tam bir değerlendirme olamaz ama konuya yaklaşımın nasıl olduğunun bir göstergesi olan isimlendirmenin yurt dışında nasıl olduğunu da bilmek lazım. Günümüzün en gözde çalışma alanlarından biri olan bilişim sektörüne dünyanın geri kalanı Bilgisayar Bilimleri bölümüyle eleman yetiştirirken bizim "Mühendis" demekte ısrarlı olmamız bence ciddi bir hatadır.
Matematik mühendisliği, işletme mühendisliği varken sıra bilgisayar mühendislerine mi geldi diyenler de olabilir ama böyle düşününce ülkedeki hiçbir hatadan bahsetmek imkanı olmuyor.
- Harward University: Bilgisayar Bilimleri
- Stanford University: Bilgisayar Bilimleri
- MIT: Elektrik Mühendisliği & Bilgisayar Bilimleri
- University of California: Elektrik Mühendisliği & Bilgisayar Bilimleri
- University of Cambridge: Bilgisayar Bilimleri
- Caltech: Bilgisayar Bilimleri
- Princeton University: Bilgisayar Bilimleri
- Columbia University: Bilgisayar Bilimleri
- University of Chicago:Bilgisayar Bilimleri
- University of Oxford: Bilgisayar Bilimleri
- University of Tokyo: Bilgisayar Bilimleri
Elbette üniversitede okutulan bir programı sadece adıyla değerlendirmek, derslerinin içeriğine ve yapılan araştırmalara bakmamak tam bir değerlendirme olamaz ama konuya yaklaşımın nasıl olduğunun bir göstergesi olan isimlendirmenin yurt dışında nasıl olduğunu da bilmek lazım. Günümüzün en gözde çalışma alanlarından biri olan bilişim sektörüne dünyanın geri kalanı Bilgisayar Bilimleri bölümüyle eleman yetiştirirken bizim "Mühendis" demekte ısrarlı olmamız bence ciddi bir hatadır.
Matematik mühendisliği, işletme mühendisliği varken sıra bilgisayar mühendislerine mi geldi diyenler de olabilir ama böyle düşününce ülkedeki hiçbir hatadan bahsetmek imkanı olmuyor.
27 Temmuz 2010 Salı
Linux Yaz Kampı
Akademik Bilişim Konferansları öncesinde yapılan kursların daha kapsamlısını INETD ve LKD iş birliği ile bu yıl Işık Üniversitesi ev sahipliğinde, Üniversitenin Şile Yerleşkesinde 1-10 Ağustos arasında yapıyoruz.
Kamp, üniversite bilgi işlem çalışanlarına yönelik olacak ve üniversite internet hizmetlerinin linux ve özgür yazılımlarla yönetilmesini hedefleyecektir.
Yorucu ama eğlenceli bir etkinlik olacağını umuyorum.
Kamp, üniversite bilgi işlem çalışanlarına yönelik olacak ve üniversite internet hizmetlerinin linux ve özgür yazılımlarla yönetilmesini hedefleyecektir.
Yorucu ama eğlenceli bir etkinlik olacağını umuyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yazan, Yöneten ve Oynayan aynı kişiyse o tiyatroya gitmeyin
Elbette her genelleme gibi bunun da bazı istisnaları var ama istisna olmadan genelleme zaten yapılamaz. Oldukça uzun zamandır yerli ve yab...
-
Konuşmak bedava ama onlar kodu gösterecekler: Pınar Yanardağ: Application for Evolution's encryption and key selection interface project...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Serdar Yıldız - GAMS / AMPL Interface Mesutcan Kurt - Python Multi Build İsmail Kuru - Integration of t...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Ersin Akıncı --- Beyond Digital Texts: A New Spatial and Ontological Formatting Framework for Creating C...