21 Ağustos 2009 Cuma

How Life Imitates Chess - Garry Kasparov


Kişisel gelişim kitaplarından biri gibi görünmesine rağmen Kasparov çocukluğumun kahramanlarından biri olduğundan merakla aldım ve okudum bu kitabı. İçinizdeki cevheri keşfedin filan gibi saçma mesajlarla dolu kitapların aksine Kasparov daha çok yaşadıklarını (1985-200 arasında dünya satranç şampiyonu olmuş birinin anlatacak çok şeyi olduğunu tahmin edersiniz) ve bunlardan kendi çıkardığı dersleri anlatmış.

Satrancı taa lisede öğrendiğim için Karpov'la karşılaşmaları benim satrançla ilgili ilk anılarımdır. Hep kazandığını gördüğüm için Kasparov da ilk satranç kavramanım ;) O dönemlerde pek fazla olmayan satranç kitaplarının hepsini okumuş ve satrancın tarihçesini de oyunun kendisi kadar merak etmiş biri olarak bu kitapta adı geçen satranç ustaları hakkında Kasparov'un değerlendirmelerini okumak eski dostlardan haber almak gibi geldi bana.

Kasparov'un en büyük övgülerini süper kahraman gibi görünenlere değil de disiplinli çalışanlara sunması kendimi ona daha yakın hissettirdi. Ben de yıllara önce okuduğumda Max Euwe ve Capablanca'ya büyük hayranlık duymakla birlikte kahramanım Alekhine'di (evet o zamanlar gençlerin böyle acayip kahramanları oluyordu ;). Kasparov'un da Alekhine'e haksızlık edildiğini düşündüğünü okuduğumda sanki ben onunla değil de o benimle aynı fikirdeymiş gibi hissettim.

Kasparov'un kitabında şöyle yaparsanız başarılı olursunuz gibi önerileri okumanın acımasız bir eziciliği olduğunu da kabul etmeliyim. Hani televizyonda onu bunu bildiğini söyleyenlere karşı o kadar biliyorsan kendin neden yapmadın der ya insan, veya kendi saçı olmayan ama kelliğe çare bulduğunu söyleyen birine pek itibar etmezsiniz ya Kasparov karşısında böyle bir şey demek mümkün değil. Adam zaten başarılı olmuş; 15 yıl dünya satranç şampiyonu olmuş ;)

Sonuçta; üzerinde uzun uzadıya düşünmeden yaptığınız şeylerin Kasparov tarafından ayrıntılı incelenerek yapıldığını okuduğunuzda mutlu olabileceğiniz bir kitap bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...