25 Mart 2012 Pazar

Pardus'un Yarını Çalıştayının ardından - 1

Çoğumuzun merakla beklediği Pardus'un Yarını Çalıştayı yaklaşık 30 kişinin katılımıyla Gebze'de düzenlendi. Çalıştayın hemen ardından bir sonuç metni yayınlandı. Bu metin aylardır geliştirilmesi durmuş, yönetimi değişmiş, geliştiricilerinin büyük çoğunluğu ayrılmış olan Pardus'la ilgili merak edilen tüm sorulara cevap olmadı. Zaten bu kadar kısa bir metinden bunu da beklememek lazımdı bence. Toplantıya katılmayanlar için olan biteni aldığım notlardan özetleyeyim istiyorum. Daha sonra kendi yorumlarımı içeren bir yazı da yazacağım. Olanları hikayeleştirmekten çok aldığım notları paylaşacağım bu yazıda.

Öncelikle katılımdan başlayayım. Yakın zamanda ayrılmış TÜBİTAK çalışanlarından Onur Küçük ve Fatih Aşıcı, Özgür Yazılım A.Ş.'den Doruk Fişek ve Hakan Uygun, Ünivesitelerden Mustafa Akgül, Mustafa Karakaplan, Hüseyin Yüce ve ben, Özgürlükiçin'den Sezai Yeniay ve Zeki Bildirici, Endersys'den İsmail Yenigül ve Barış Şimşek, camiadan tanıdığımız Ali Vardar, Nihat Karslı ve Hakan Hamurcu, halen TÜBİTAK çalışanı olan Fatih Arslan, Bertan Gündoğdu, Gökhan Özbulak ve Semen Cirit toplantıda vardı. Bunun yanında Pardus kullanan kurumlardan temsilciler ve benim bu listeyi yazarken aklıma gelmeyen ama sonradan o da vardı elbette diyeceğim birkaç kişi daha katıldı toplantıya.

Toplantı aynı zamanda ULAKBİM'in de müdürü olan Ahmet Kaplan'ın konuşmasıyla başladı. Hepimiz tavrının nasıl olacağını merak ediyorduk. Benim tahminimin çok üzerinde bir sahiplenmeyle konuştu Ahmet hoca. İlk olarak 'Pardus ölmedi, daha büyük bir ortamda yaşayacak' mesajını verdi. Pardus projesinin yerinin BİLGEM'den ULAKBİM'e taşındığını söyledi. Bu çalışmaların artık Ankara'da devam edeceği anlamına geliyor. Ahmet hoca toplantıya gelmeden önce A.Murat Eren'in camia'dan topladığı eleştirileri okuyup üzerinde çalışmış; hem orada yazanların hem de Öİ ve PLO forumlarındaki eleştirilerin değerlendirildiğini görmek güzeldi. Konuşma sırasında aldığım notlar arasında 'Pardus'un sadece bir işletim sistemi olmasının ötesinde diğer özgür yazılım projelerine öncülük edecek bir proje olmasının hedeflenmesi' ve 'F@tih Projesindeki etkileşimli tahtalarda iki işletim sisteminin birden olduğu, bazı tahtaların deneme aşamasında sadece Pardus içerecek şekilde üretildiği, göstereceği performansa bağlı olarak diğer tahtaların da öntanımlı olarak Pardus ile açılmasının gündemde olduğu' bilgileri de var. Bir diğer üzerinde çok durulan konu ise Türkçe desteğinin arttırılması ve Pardus'un en başarılı Türkçe desteği veren işletim sistemi olmasıydı. Bunun için kaynak yaratmak ve motivasyon sağlamak için yöntemler deneneceğinden bahsedildi. Yaygın etkisi daha büyük olacak bir konu olarak kamunun donanım alımlarında linux sürücüsünü aramasının zorunlu tutulması konuşuldu. Bu konuşma daha çok yeni yönetimin Pardus'a nasıl baktığının anlatılması şeklinde geçti.

İkinci konuşma bir önceki Pardus Zirve'sinde olduğu gibi Semen Cirit tarafından yapıldı. Semen sanki tarihinin en sıkıntılı döneminde bir projeden bahsetmiyormuş gibi organizasyon şemaları falan gösterdi. Mutfak depo gibi benim hiç duymadığım terimleri kullanıp kimse için bir anlamı olmayan bir sunum yaptı. Proje hakkındaki 'düşündük, planladık, anlaştık' denilen şeylerin bazılarını ilk defa bu sunumda duydum. Çay arasında bunu söylediğimde aldığım cevaplar kesinlikle tatmin edici değildi. Karar alma süreçlerinin bu kadar kapalı olduğu, kararların bir kısmının diğer geliştiricilere tebliğ dahi edilmediği bir özgür yazılım projesinin sorun yaşaması kaçınılmazdı zaten. Bu kadar ayakları yere basmayan, projenin durumuyla ilgisi olmayan bir sunum keşke yapılmasaydı. Tamamen vakit kaybı oldu.

Üçüncü konuşmada Jon 'Maddog' Hall hepimizin bildiği şeylerle başladığı konuşmasının ilerleyen bölümlerinde diğer ülkelerdeki tecrübelerini paylaştı. İşbirliğinin ve birlikte çalışmanın öğretilebilir şeyler olduğundan ve bilgisayarların düzgün çalışmamasından dolayı oluşan kayıplardan bahsetti. Lisans bedellerine verilecek paralarla ne kadar mühendis çalıştırılabileceğine dikkat çekti. Bağışlanan yazılımların aslında bedava olmadıklarını, parasız verilen ilk uyuşturucu gibi olduklarını anlattı. Markaya bağımlı yapılan işlerin ne kadar kısa sürede temelsiz kalabileceğini dramatik örneklerle gösterdi. Pardus özelinde projenin hedefinin iyi belirlenmesi gerektiğini, başka dağıtımların daha önce çözdüğü şeyleri yeniden çözmek yerine ihtiyaç duyulan şeylerin yapılmasına yönenilmesini önerdi. Debian veya başka bir dağıtımın paket yönetim sistemini kullanıp kendi teknolojilerini geliştirmeye odaklanmanın da bir yöntem olduğunun çokça üzerinde durdu.

Öğleden sonra yapılan sorun belirleme çalışmasıyla ilgili ikinci bir yazı yazacağım.

2 yorum:

  1. Bağışlanan yazılım ilk uyuşturucu gibi benzetmesini çok yerinde buldum. Bunun örnekleri tarihimizde çok. Eskiden uçak konusunda yapılmış, şimdi ise Microsoft aynı politikayı uyguluyor.

    YanıtlaSil
  2. "Debian veya başka bir dağıtımın paket yönetim sistemini kullanıp kendi teknolojilerini geliştirmeye odaklanmanın da bir yöntem olduğunun çokça üzerinde durdu."

    İşte benim her zaman söylediğim Pardus'u dünyanın os'u yapacak formül. Pardus son kullanıcı için en iyi os. Çünkü mükemmel bir politikası var. Ama paket yönetim sistemi ve derlemelerle uğraştıkları için bir türlü kararlılığı yakalayamıyorlar. Bu da ancak debian ile aşılır. Bırakalım şu pisi'yi artık...

    YanıtlaSil

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...