25 Mart 2012 Pazar

Pardus'un Yarını Çalıştayının ardından - 3

İkinci gün sadece öğleye kadar süren çalıştayda iki oturum yapıldı. Bunlardan ilkinde daha önce üzerinde konuşulan sorunlar için katılımcıların önerileri alındı. Herkesin üzerinde anlaştığı bir şey varsa o da Pardus'un marka değeri düşünülerek TÜBİTAK'ın Pardus'un arkasında durması gerektiği ama yönetim konusunda ne kadar uzaklaşabilirse o kadar iyi olacağı idi.

Projenin tamamen TÜBİTAK tarafından yürütüldüğü dönemde bile ne kadar kullandırılabildiği ortada iken sadece topluluk tarafından geliştirilen bir dağıtımın nasıl bir kitleye kullandırılabileceği tahmin etmek zor değil. TÜBİTAK'ın yönetimine karışmaması ama finansman sağlaması da hem hizmet alımı yoluyla, hem topluluğa katılımcılık sağlamakla, hem de projelere destek sağlanması yoluyla yapılabilir. Yeni yönetim bu üç yolu da destekler yönde açıklamalar yaptı.

Yetkiler TÜBİTAK tarafından kullanılmayacaksa kimler tarafından kullanılacak sorusu üzerinde tartışıldı uzunca bir süre. Bunun için bir kurul oluşturulması ve kararları bu kurulun alması fikrine herkes sıcak baktı. Aşağıda bu kurula kimlerin katılması kararlaştırıldığı bilgisi var. Üzerinde tartışma yaşanan tek konu kurulda yer alacak geliştirici sayısı oldu. Benim teklifim üzerine biri TÜBİTAK çalışanı olmayan geliştiricinin bu kurula girmesi konusunda anlaşıldı. Hakan Uygun kurulda hiç geliştirici yer almamasını önerdiyse de çoğunluk kararıyla biri kurum çalışanı olmak üzere iki geliştiricinin bulunması, karar alma aşamasında oylarda eşitlik olması halinde proje yöneticisinin oyunun çift oy sayılması benimsendi. Kurul üyelerinin nereyi temsil ediliyorlarsa orası tarafından seçilmesi üzerinde de anlaşıldı.
Ben bu kurulun kurulmasını ve karar alma mevkiinde Pardus proje yöneticisinin amiri olmadığı birilerinin bulunmasını ve onların çoğunluk oluşturmasını çok önemsiyorum. Bir önceki blog girdisinde bu konuda yazdığım yazıya sayın Tekman'ın yaptığı yorumları okumak isteyebilirsiniz. Oluşturulacak bu kurulun şeffaf olması ve ilk görev olarak kurulun çalışma esaslarını ve yapısını belirlemesi kararlaştırıldı.

Son oturumda ise bütün katılımcılar bir aradayken bir ortak bildiri yazmaya çalıştık. En iyi bilgisayar kullananımız olarak Doruk Fişek klavye başına geçti. Hazırlanacak bildirinin basına da verilebileceği hesaba katılarak mümkün olan en kısa halde yazmaya çalıştık. Üzerinde çoğunluğun anlaşamadığı konuları 'bu konu tartışıldı ama mutabakat sağlanamadı' şeklinde yazmadık. Biz hazırladığımız metnin üzerinden tekrar geçilir ve öyle yayınlanır diyorduk ama gördüğünüz gibi aynen yayınlandı. Elbette daha iyi bir metin hazırlanabilirdi ama bir buçuk günde böyle kapsamlı bir konuyu, endişeli ve daha önce bir araya gelmemiş taraflar olarak ancak bu kadar toparlayabildik.

Özet olarak: TÜBİTAK Pardus'un kurumsal sürümünü kendi sürdürecek, bireysel sürüm için ise topluluk, firmalar ve projelere destek olacak.

Yazdığım bu üç yazıdan sonra hakkımda 'bir toplantıya gitti, anlatılan her şeye inandı' diye düşünenler olacaktır. Ben ilk yazıda da belirttiğim gibi Pardus anasayfasında yarım sayfalık bildiriyi okuyanlara orada neler olduğunu olabildiğinde ayrıntılı yazmak istedim. Vaat edilen her şeyin olacağına inanmak için gelişmeleri görmek ve ona göre karar vermek gerekecek. Yıllarca bir mail adresini vermeyen bir projeden inandırıcılık için sağlam şeyler görmek gerekiyor.

Belki de en önemli soru olan eski yönetimin küstürdüğü geliştiriciler ve yeni yönetim döneminde ayrılan geliştiricilerden sonra bu projenin devam etmesi için yeterli insan gücü ve motivasyon kaldı mı sorusunun cevabını zamanla hep birlikte göreceğiz.

38 yorum:

  1. Zaman ayırıp bu bilgileri paylaştığınız için teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Bölüm-1

    Öncelikle Pardus camiasının yabancı olduğu bir isim olduğumdan kendimi tanıtayım. 1996’da Linux ile tanışan, 2003’e kadar LKD bünyesinde, 2003-2007 arasında ise EnderUNIX çatısında gönüllü çalışan birisiydim. 2006’dan beri kendi kurduğumuz bir arge firmasında yöneticiyim. Dışardan birisi olarak bağımsız gözlemlerimi sunacağım sadece. İç sorunlarla ilgili herhangi bir görüş belirtmem mümkün değil. Onu sizler daha iyi biliyorsunuz.

    1. TÜBİTAK, Pardus projesinin bir iş planını yapmış değil göründüğü kadarıyla. Bu projeyi başlatanlar neyi amaç edindiler? Son kullanıcıları mı, bir takım devlet kurumlarını mı, özel sektör firmalarını mı, hepsini mi, ikisini mi? Amaç neydi, başarı kriterleri neydi? Şu an neden başarısız diyoruz? Bizim de bir tane olsun diye yapılmışsa onu da bilelim. Ona göre ölçme ve değerlendirme yapalım.

    2. Ben kişisel olarak devletin proje yapmasına karşıyım. Bunun en önemli nedeni devlet imkanlarıyla özel sektörle rekabet ediliyor. Bu işi yapacak özel sektör firmalarının önü kısmen kesiliyor. (Gelecek Linux’un bu konuda mağdur edildiğini biliyorum) Diğer bir neden de devletle özgür topluluğun beklentilerinin örtüşmesinin zor olmasıdır. TÜBİTAK birtakım mevzuatlara tabidir. Çalıştaydan anlaşılan o ki topluluk özgürlük istiyor. Nitekim PKD başkanı birkaç kez TÜBİTAK’ın parayı ve developer desteğini verip kontrolü topluluğa bırakmasını söyledi. Bir nevi davulu TÜBİTAK’ın kucağına verip tokmağı ellerine alma niyetleri olduğunu açıkça iki ayrı günde iki kez söyledi. Parayı veren düdüğü çalar; yer çekimi kadar doğal bir kanundur. Ayrıca bu proje milletin vergileri ile yapıldığına göre proje üzerinde sadece pardus topluluklarının değil simitçinin bile denetleme hakkı doğmaktadır.

    Ancak burada bu karar verildi, bu saatten sonra yapılacaklara bakmak lazım. Yine de ideal yapı nasıl olmalıydı not düşeyim:

    Bu proje bir topluluk projesi olmalıydı. Ana gövde topluluk tarafından geliştirilmeli. Tübitak ise topluluğun geliştirdiği sürümle paralel gidebilir. Kendi özel patchlerini yazar (devletin istediği güvenliği sağlayacak patchler, topluluk sürümünde olmayan devlet kurumlarında kullanılacak uygulamaları ekler, devlet kurumlarında kullanılması uygun görülmeyen yazılımları çıkartır, hardening yapar vs…) Her topluluk sürümünden sonra Tübitak kendi patchlerini yapıp kendi sürümünü çıkartır. Gizli bir takım patchleri de olabilir. Bu yapı mevcut linux kernel ile SELinux arasındaki ilişki gibi olacaktı. Tübitak sadece kendine özgü şeyleri yapacaktı. Topluluk da bağımsız olacaktı. Ayrıca ticari firmalar da kendileri bu topluluk sürümünü esas alarak ticari Linux yapabilecekler. Bu da Fedora-Redhat ilişkisi. Hem tübitak hem de özel firma geliştirdiği bazı uygulamaları topluluğa bağışlayarak bir sonraki sürümde doğrudan alabilir, patch etmek zorunda kalmaz, ayrıca topluluk sürümünü destekler. Doğrusu bu, dünyada olan da bu.

    3. Pardusun en büyük çıkmazı paket yapısı. 2500-3000 paketten bahsediyorlar. Piyasada ise 40bin paket var. Pardus mühendisleri, mühendis değil hamal olarak kullanılıyor. Bir geliştiricide 500 paket yükü varmış. Geliştiriciler paket yapmaktan mühendisliğe vakit bulamıyor. Gücümüzü paket yapmaya değil daha inovatif şeylere ayırmamız lazım. Bunun için bir an önce Debian paket depolarının pardus’un kullanımına sunulacağı bir yapıya geçmek gerekir. Pisi tamamen ortadan kaldırılmaz ama debian deposuna bir wrapper olabilir. Debian’ın apt-get i yerine kullanılabilir, ondan daha gelişmiş de olabilir. Önemli olan paketlerin kullanılmasıdır. Kullanıcı için paket yöneticinin hiçbir önemi yoktur. Paketi seçer, install der, olay biter. Altta ne döndüğüyle ilgilenmez. Tabi amacımız sadece heyecanlı üniversite gençliği değilse, excel kullanan sekreteri de müşteri görüyorsak…

    Pardus geliştiricilerindeki Pisi aşkını görünce şaşırmamak elde değil. Yine konuklardan birinin dediği gibi Packaging yapmaktan zevk mi alıyoruz? Mazoşist miyiz? diye insan sormadan edemiyor.

    YanıtlaSil
  3. Bölüm-2

    Muhakkak Türkiye’ye özel paketler olacaktır. Bunları pardus topluluğu deb olarak paketlemeye devam ederler, hatta Debian projesine hibe ederler. Onlar da faydalanır. Pardus geliştiricileri artık daha çok inovatif araç geliştirmeye kendilerini verir, pardus’un tablet versiyonunu çıkarır, sparc sürümünü çıkartırır…. Bırakın dünyanın hamallığını yapmayalım.

    Bu sorun nedeniyle Pardus çok geriden geliyor. Fatih projesinde neden MS var deniyor? Sen hazır mısın? Paket yapma sevdasından inovasyon yapmaya geçemeden nasıl olacak bu işler? Bir de bazı arkadaşlar Pisi’yi çıkarınca geriye ne kalıyor ki demezler mi! Pardus’ta Pisi’den başka birşey yok mu yani? O zaman şöyle düşünmeden edemiyorum: Pisi’den başka birşey yapılmadığı için Pisi’yi kaldırmak istemiyorlar. Çünkü Pisi kalkarsa kendi varlıkları sorgulanacak. Bu mu gerçek? Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Pardus’ta Pisi’den başka pek çok araç var. Ayrıca Pisi’yi tamamen kaldırmaya gerek yok. Deb deposuna bir wrapper olur. Apt-get yerine kullanılabilir. Çok daha gelişmiş birşey yapılıp Debian’cılara bile şapka çıkartılabilir.

    4. Çalıştayda göründüğü kadarıyla Pardus topluluğu LKD’den miras kalan bütün hastalıkları genlerinde taşıyor. Çalıştayda sık sık duyduğum küstürülmüş geliştiriciler, ayrımcılık, kavgalar vs anlatanlara yeniymiş gibi geldi ama bana hiç yabancı gelmedi. LKD kurulduğu günden beri insan öğütmektedir. LKD nedeniyle Linux dünyasından uzaklaşan ne cevherler var, yaşı olanlar bilir. LKD hiçbir zaman özeleştiri yapmadı. Linux için birşey yapıyormuş gibi görünse de Linux’un Türkiye’de önündeki en büyük engelin LKD olduğunu düşünenlerin sayısı sanırım LKD’ye kayıtlı üye sayısından fazladır. Artık miadını doldurmuş bazı kişilerin Türkiye Linux kullanıcılarının yakasından düşmesi gerekmektedir. İnsanlar için LKD belli bir zümrenin babasının malı olarak görülmekte. Bunu da buraya not düşelim.

    5. Bir kurumsal sürümden bahsediliyor ama özel sektöre bu ürünün nasıl sunulacağı konusunda en küçük bir fikir yok. Bir kere genel olarak pardus sunucu olarak düşünülmüyor. Herkes masaüstü diyor. Amaç bu olabilir, saygı duyarım ama amaç buyken kurumsal lafı etmek ticari gerçeklere aykırı. İş planı olmamasının sonucu! Yol haritanız sizi amaca götürmez. Bir banka sunucu kurarken 15 yıllık yatırım yapıyor. Şu an bankalarda çalışan çoğu şey 15 yıl önce alınmış solaris işletim sistemleri üzerindeki uygulamalardır. Kurumsal tarafta ciddiyet gerekmekte, vizyon gerekmekte. TÜBİTAK bu işin arkasında ne kadar duracağı bile belli değilken kurumsal sürüm hayaldir. Bu paket yönetim sistemiyle hem bireysel hem kurumsal pazar bir arada götürülemez. Paket yapmaktan vakit bulamazlar buna. İşin ilginç yanı LKD yönetimindeki bazı arkadaşların konuya 1960 model fikirlerle yaklaşması. Liberal ekonomi olan Türkiye’de bu fikirler çalışmaz. Pazara güven vermezseniz ürününüz kullanılmaz. Bu kadar basit. Ticari şirketlerin güvencesine nasıl güvenilecek diye sordu arkadaş. Çünkü o şirketlerin para kazanmak dürtüsüyle bu işin arkasını takip edecekleri varsayılır serbest pazar ekonomisinde. Ki bu hep böyle gerçekleşmiştir. Ucunda para kazanmak varken kimse ürünü rafa kaldırmaz. Ama devletin para derdi yoktur ve siyasetten çok etkilenir. Nitekim birkaç aydır pardsus durduğu için mağdur olduğunu söyleyenler oldu.

    Özetle şahsi kanaatimce çalıştay herhangi bir sonuç vermemiştir. Mustafa Akgül ve PKD başkanı (ve üyeleri) tatmin edildi sadece. Herşey güllük gülistanlıkmış gibi bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Bu proje bu sorunlu haliyle daha çok enstitü başkanı ve proje yöneticisi yer. Şimdi yeni bir gazlan tekrar başlanacak, 1-2 yıl sonra enerji bitince TUSSIDE tesislerinde yeniden buluşacağız gibi görünüyor.

    Biz milletin parası boş yere harcanmasın diye geldik, vazifemizi yaptık. Gerisi Ulakbim yönetimine kalıyor. Ulakbim yönetiminin samimi niyeti tek tesellimiz. Allah sonucunu hayır etsin.

    YanıtlaSil
  4. Necdet Hocam, sağduyulu, kendinden emin, altı doldurulmuş ve bir vizyonu olan bu görüşlerinizin Pardus'un yoluna ışık tutmasını umuyorum. Biliyorum bu söylediklerimi birçok insan "kişisel bir iltifat" olarak değerlendirecektir. Ama bu değerlendirmeyi yapan insanlara sizin yazdıklarınızı bir kez daha okumalarını öneriyorum. Pardus projesi ile tanışıklığı taa emekleme aşamasındaki rootfs dönemine dayanan bir kişi olarak özellikle son yazdığınız paragrafa dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
    Aynı yolları baştan yürümek istemeyen küskünlerden biriyim, minicik bir uygulamaya, tasarladığım minicik simgeyi eklemek için aylarca süründürüldüm zamanında ama akıllanmadım, küskünler! küsene kadar çeşitli alanlarda Pardus'a katkı yapmaya devam ettim. Motivasyon demişsiniz ya, motivasyon sözcüğü bana bunları anımsattı. Ben de bu sözcüğü kişiselleştirerek tekrar yazayım: motivasyon İsmail Dönmez'dir, Onur Küçük'tür katkıcılar için. Bu son cümlemi herkes anlamayabilir ama anlaması gerekenler anlar. Atalarımız ne demiş hem; "bir yabancı geliştirici dört katkıcı etmez". Bkz. http://sudrap.org

    YanıtlaSil
  5. to Barış Şimşek
    İçten ve cesur yorumlar. Çoğuna, hatta hemen hemen hepsine katılıyorum

    YanıtlaSil
  6. Bir konuya açıklık getirmek isterim. Listeye geliştirici temsilcisinin katılması gerektiğini ilk dile getirenlerdenim. Benim itirazım Tübitak çalışanı geliştirici ve dışarıdan geliştirici olması üzerineydi. Eğer ki gelişticilerin teknik konular üzerinde alacağı kararlar gene şeşfaf olmayacaksa, içeride dışarıda gibi ayrımlar olacaksa değişen çok az şey olacağını toplantı içerisinde de vurglamaya çalıştığımı katılanar hatırlayacaktır.

    Daha sonra çay molasında yaptığımız kişisel konuşma içerisinde kurulun teknik kararlar almayacağı dolayısı ile iki geliştirici temsilcisi olmasının anlamsızlığı üzerine hiç geliştirici olmasa bile olur dedim. Ki bu da tartışmanın bağlamı içerisinde fevri bir konuşmaydı. Yoksa sizin de aynı konuşmada belirttiğiniz gibi geliştiricilerin politika üretemeyecekleri, yol planı hazırlayamayacakları gibi bir fikrim zaten yok. Bu taktirde kendimi inkar etmiş olurum.

    YanıtlaSil
  7. Tübitak çalışanı geliştiriciler ve dışarıdaki geliştiriciler farklı sürümler üzerinde çalışacaklarından (kurumsal ve bireysel) farklı öncelikleri olması bence çok normal. Bu farklılıktan dolayı her ikisinin de temsil edilmesinin doğru olduğunu düşünüyorum. Zaten çoğunluk da bu yönde tavır aldı.

    İlginiz için teşekkür ediyorum sayın Uygun.

    YanıtlaSil
  8. Yazı ve yorumlar için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  9. Necdet Yücel Hocamıza hazırladığı yazıdan ötürü çok teşekkür ediyoruz; çünkü çalıştayda ne konulşuduğunu, ne yapıldığını hepimiz merak ediyorduk. Çok güzel bir yazı olmuş ama açıkçası ben Pardus konusunda atılması gerektiğini düşündüğüm radikal adımların atılıp atılmayacağı hususunda bilgi sahibi olamadım. İleriki günlerde nelerin değişeceği, nelerin değişmeyeceği bir liste olarak verilebilirse; çok daha iyi bilgilenmiş oluruz.

    Örneğin KDE sadeleştirilerek veya kendi arayüzümüzü oluşturarak şık, basit, pratik, hızlı, hatasız, stabil ve tabletlerde ve diğer cihazlarda da kullanılabilecek bir arayüze sahip olacak mıyız?

    Örneğin çok kullanılan başka dağıtımların paketlerini de kullanabilecek miyiz?

    Örneğin Pardus'u kullanmak isteyen insanlar için TUBİTAK donanım tavsiyesinde bulunabilecek mi? Her sene her kategoriden 3 donanım tavsiye etseler yeterlidir. Bu iş için bir donanım test bölümü kurulması gerekebilir. Aynı zamanda Türkiye'ye giren "Linux uyumludur" ibaresini taşıyan ürünler de yayınlanabilir. TUBİTAK bir devlet kurumu olduğu için bu bilgileri rahatlıkla elde edebilir.

    Örneğin Pardus daha downloadable bir sistem olacak mıdır? Yani Pardus'un 300 MBlık bir iso kalıbı oluşturulur ve kullanmak isteyenler bu kalıbı kolayca indirebilirler. Eğer memnun kalırlarsa, önceden hazırlanmış şablonları da indirerek sistemin tamamını kurmuş olurlar. İsteyenler için full DVD kalıbı da serverlarda bulundurulur.

    Örneğin yazılım eksikliği sorununun giderilmesi için bir yazılım üretme organizasyonu ilgili bir çalışma yapılacak mı? TUBİTAK bazı yazılımları ücretini ödeyerek yaptıracak mı?

    Örneğin Pardus'un kolayca server olarak kullanılabilmesine yönelik özel çalışmalar yapılacak mı?

    Örneğin sistem stabilitesini mahveden eden güncelleştirmeler konusunda neler yapılacak?

    Vs vs vs...

    YanıtlaSil
  10. Bu soruların cevapları hakkında kararları toplanacak komisyon verecek diye konuşuldu çalıştayda. Birlikte göreceğiz artık.

    YanıtlaSil
  11. Pardus projesinde bunca yıl kedi(pisi), köpek(çomar) ile uğraşmak yerine hazır bir debian/redhat tabanlı bir dağıtım ile yola çıkılsaydı şu anda 64 bit,sparc,power pc desteği ve binlerce port ile uğraşılmayacaktı.

    Pardus ekibinin sunucu tarafı için bir motivasyonunun olmadığını gördüm. Esas hedef masaüstü. İleride insanlar masaüstünden sunucuya geçmek istediklerinde ne olacak? Birisi gelse sparc sunucuma pardus kuracağım dese kaç yılda sparc desteği verilir acaba? Pardus ekibinde sparc bilen bir geliştirici bulunabilecek mi? Diyelim ki bulundu? Zaten yapılmış varken bunca eziyet niye?


    Eğer karşımızda kapalı kod çalışan bir rakip olsaydı. Kesinlikle bunlara karşı yerli çözüm geliştirmeyi desteklerim.
    Fakat Debian/Redhat tabanlı dağıtımlar açık kaynak kodlu sistemlerdir. Yani arkadaşımız,dostumuz. Onların gücü kuvveti bizimde gücümüz kuvvetimiz. Cömertçe bize bilgilerini,kodlarını,teknolojilerini sunmuşlar. Niye bunları birer kaldıraç olarak kullanmak yerine kendimiz sıfırdan birşey yapmaya çalışıyoruz?

    Biz bir dağıtım çıkaralım. Özellikle TUBITAK için bu elzemdir. Askeri veya gizli projeler için ek geliştirmeleri(kendi kripto algoritmalarımız vb) gömeceğimiz bir dağıtım olması mutlaka gerekir.

    Sıfırdan bir dağıtım çıkarmanın diğer bir kullanım ortamıda üniversiteler ve geliştirme laboratuvarları. Sıfırdan bir dağıtım yaparak işletim sistemi hakkında daha detaylı bilgilere sahip olabilirler.(initrd,ramdisk,init vs modülleri uygulayarak görme)

    Çalıştay büyük oranda Türkçe olduğu için iki gün boyunca maddog'a sürekli tercümeler yaptım. Tartışılan konuları anlattım. Kendisi de ilk günün başında ve sonunda söz alarak fikirlerini söyledi. Herkese hitaben söyledikleri:

    "Kendiniz bu şekilde devam edecekseniz bir business plan olması gerekir. diğer dağıtımları inceleyip karşılaştıkları sorunları nasıl çözdüklerini inceleyin dedi.

    Fakat sıfırdan bir dağıtım yapmak yerine var olan bir büyük dağıtım üzerinden gitmek daha uygun.Bunun için en uygun dağıtım Debian. Debian'dan "spin" alın. Adını "Pardus" yapın.

    Debian ile gidilirse:
    30 bin üzerinde paketi var
    Farklı mimari destekleri hazır gelir. Donanım uyumluluğu ile uğraşmazsınız.
    Enerjiyi paket yapma, sıfırdan distro yapmak yerine diğer açık kaynak kod projelerine yönlendirin ve pardus'u farklı kılacak şeyler üzerine yoğunlaşın.

    Sunumdaki notları:

    What is your value to your customers? -People do not use just Pardus....it has to be compatible....

    Engage LSB
    Divert energy to Debian (or other distro)
    Convince Debian (or other distro) to put the information needed by Pardus Packaging system into their packages
    Build add-on repositories to that distro
    Re-allocate resources to other FOSS projects
    Do joint marketing of that distro"

    Bunları öyledi ama mevcut Pardus topluluğu adına gelenlerin söylenenleri zerre miktar umursamadıklarını farkettim. Bunun üzerine Maddog'a Pardus ekibinin birincil önceliğinin bir Masa üstü dağıtım olduğunu bu yüzden on binlerce paket sayısı,donanım uyumlulugu(sparc,ppc vs) konularının ikinci planda durduğunu söylediğimde yüzüme acı acı baktı!


    Yemek arasında eski merkez bankası görevlisi Mahmut bey ve Maddog ile görüşmemizde distrowatch'da 200 kadar ölü dağıtım olduğunu, bir o kadarda ölü olarak ilan edilmemiş ama yıllardır sürüm çıkarmayan sürümler olduğunu konuştuk.

    Maddog:"Ölü olduğunu ilan etmeyen bir sürüm, ölü sürümden daha tehlikelidir! Ölümünü ilan etmediği için insanlar kullanmaya devam eder,sürüm bekler. Sürüm çıkmadığı için güvenlik açıklıklarına maruz kalır. Ölü ilan etse insanlar alternatifler arar"

    Sonuç: Pardus'u yaşatalım. Fakat bu haliyle değil. paket ve distro ile vakit harcamadığımız bir iş modeli ile. Bu sayede küçük bir ekip ile büyük işler yapabiliriz. Pardus'da 10 kişi var diyorlar şu anda ortada bir sürüm yok. Fakat Cavit Vural arkadaşımız yukarıda üstüne basa basa söylenen model ile neredeyse tek başına sürüm çıkardı, ilk yerli dağıtım Turkuaz'da bir kaç kişi ile çıktı!

    YanıtlaSil
  12. Kendi yazımı yazdaman önce dayanamadım, küçük bir noktaya parmak basmak isterim:

    Fedora Spin'i yapmak veya hali hazırda Debian'ı alın devam edin demenin bir anlamı yok.

    Fedora Spin'i yapmak veya Debian'ı kurumsal alanda uygulamak için TÜBİTAK'a veya Pardus projesine gerek yok. Kamu alanında bu bir kaç genelge, bir kaç ihale şartnamesi ve Türkiye'deki Linux konusunda çözüm ortağı olabilecek firmalar ile mevcut.

    Pardus gibi bir projeye bu minvalde gerek yok. Olsa dahi bu bilimsel bir kurumda sürdürülecek bir proje dahi olamaz. Daha çok mali işler ile ilgili kurumlar yönetse çok daha makul olur.

    Bunun nasıl görülmediğini, ve aynı telden bir ezber tavsiyeye devam edildiğini anlamış değişim.

    Meselenin özü bilgiyi üretmek, Onur Küçük ilk gün nedenleri anlatmış. Daha da çok neden var.

    PiSi paket sayısındaki, Debian kıyaslamasına matematik bilen insanlar olarak neden mantıklı yorumlamalar çıkaramıyoruz anlamış değilim.

    Debian'ın paketleri bölünmüş, 30.000 paket parça pinçik, toplansa kaç olur?

    Debian kaç dili destekliyor, her uygulamanın asgari 1 dil dosyası 1 yardım dosyası, az da iyiyse 1 de yan dil dosyası(belge vs) mevcut. Temel uygulama sayısını da bu paketleri ekleyince hesap farklılaşıyor.

    Neyse, bu kısımların detayında sebepler farklı, bu yüzden rpm var yum var, Debian *.deb'i var, Ubuntu *deb'i var. Kaynak kodu var.

    Sihirli bir değenek olsaydı, bu işten ciddi para kazanan şirketler(Novell, Red Hat) bu işi standarta döker, 2 kere iş yapmazdı. Ki bu kararları alan kişiler elbette benden akıllar, ama unutmayın ki sizden de akıllılar.

    İhtiyaçlar çözümler noktasında da söylenecekeler elbette var. Daha Türkçe kendini ifade edemeyen insanların "upstream" ile İngilizce bir hukuka sürüklenmesi bir örnek... Gerisi de çok, ilerisi de.

    PiSi'de neden paket az sorusunu sormak yerine, PiSi ile ilgili neden bir belge, kitap veya yazılım geliştirme kiti yok diye sormak daha makul.

    Ben bile, dara düşünce kendi Nvidia sürücümü paketleyebiliyorsam, PiSi'deki paket sayısının azlığının "sosyal" nedenlerini düşünmek gerek.


    Görüşürüz,
    Zeki

    YanıtlaSil
  13. Öncelikle teknik tartışmalarda Geliştirici(Developer) ve Paketiçi, Bakıcı(Maintainer) kavramlarını birbirinden ayırmamız lazım. Bizim geliştirici sıfatıyla gördüğümüz kişiler aslında birer paketçi. Hepsinin sorumluluğuna verilmiş belli bir sayıda paket var ve bunların güncelliğini takip ediyorlar. Bu yüzden Pardustan öyle çok büyük yenilikler beklememek lazım. Çünkü gerçek anlamda geliştirici yok kadroda. Bu sıfatları Debian sitesinde daha ayrıntılı bulabilirsiniz.

    Paket sayısını arttırmak istiyorsanız, paketleme işlemini topluluğa bırakırsınız ama bu da Pardus için mümkün değil, malum Güvenlik sorunları. (Her yerde anlatılan, ne kadarı doğrudur bilmiyorum. "Ne kadar az paket o kadar yüksek güvenlik!") Burada benim aklıma şöyle bir soru geliyor. Geliştirici sıfatı altındaki kişiler de yeteri kadar tecrübeli ve bilgili değil bu yüzden paket yapmaktan memnun mu?

    Önceki yazının altında bir arkadaşta CEO lardan bahsetmiş. Kesinlikle aynı fikirdeyim. Eğer kısır tartışmalarla hiç bir işe yarar sonuç çıkmayacak olan bir kurula karşı tek bir karar vericiyi yeğlerim. Bknz: Ubuntu Mark Shuttleworth

    YanıtlaSil
  14. Hocam bu takvimler konusunda sizinde tam bilginiz olmadığını çıkarıyorum yazdıklarınızdan, fakat sizler bu işin içinde olduğunuz için soruyorum. hiç bir duyum yok mu? tarihle ilgili... Örneğin dedikodu bile mi yok artık beklemeye vakit yok çok sabırsızlaştık tubitakın adım atması gerekiyor.

    YanıtlaSil
  15. Kurulun oluşturulması temsilcilerin seçilmesine bağlı aslında. Bir aydan uzun sürmemesi planlanıyor.

    YanıtlaSil
  16. Haydi hayırlısı :)
    Bir son kullanıcı olarak tüm yazılanları okuduktan sonra... sevgili Necdet Yücel başta olmak üzere, bu iş üstünde kafa yoran herkese teşekkür etmek isterim...
    ve gördüğüm şudur ki, teker dönmeye başlamış...
    bunun sürekliliğini sağlamak için gereken ortak akıl oluşmuş...
    bize düşen kullanmaya devam etmek...
    kamil abinin dediği gibi
    nerde kalmıştık... :)
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  17. Bunca yazınızdan anladığım siz bu işi profesyenel olarak yapan insanlar olarak kafalarınız karışık bizler ne yapalım ( yukarda bir yorumda exel de yazı yazan sekretere hitabetmeli diye vurgulanan basit seviyede bir kullanıcılar)
    Paket meselesine gelince windowsda ençok kullanılan yazılımların linux versiyonlarını windowsda olduğu gibi tıkla ve kur mantığıyla çalışacak şekilde hazırlamak kullanıcı kazanmanın enbasit yoludur.. buda heralde üç beş bin proğramı geçmez diye düşünüyorum
    Umarım hevesle ve zevkle kullandığım Pardus ölmez (şuan 2011.2 kullanıyorum pardusla tanışmam2007 sürümüyle olmuştu ve 1 yıl süresince makinamda tek işletim sistemiyle kullanmıştım) Herkeze saygılar

    YanıtlaSil
  18. Selamlar,
    Detay verdiği için Necdet Bey'e teşekkürler.

    Paketleme sistemi konusundaki eleştirilere katılmamak mümkün değil! Keşke deb veya rpm gibi bir paket yapısı seçilebilseydi de insanlar başka şeylere kafa yorabilselerdi. Zaman, emek kaybı olduğu aşikar.

    Umarım bu defa daha mantıklı başlanır ancak benim çok fazla ümidim yok! Zira işin içine siyaset girdiğinde artık kontrol dışı oluyor. Ama gelin görün ki bir kaynak (destekçi firma, sponsor) olmadan da bir yerlere gidilebilceğini çok sanmıyorum.

    Karamsarım yani. Umarım hayırlısı olur. Ben hala Pardus Kurumsal-2 kullanıyorum... Nerede canıma tak der de Debian'a geçerim onu da bilemiyorum?!

    Kolay gelsin,
    Mucip:)

    YanıtlaSil
  19. Murat SAYGILI
    Paket sistemi konusunda pisi'yi çok beğeniyorum. En büyük avantajı hem kurulum hem güncellemek için kullanılıyor olması. Yani tek yerden bu işleri yapabiliyorsunuz. Debian için dpkg ve apt get update gibi kmotlar vardı. Evet paket eksikliği bir sorun ama Debian için 1000 küsür kişiden bahsediliyor. Pardus'ta kaç kişi var acaba? Pardus'un en büyük hatası topluluğa açılamamış olması.

    YanıtlaSil
  20. Allah aşkına, bilen birisi bana Ubuntu depolarında var olup da Pardus'ta bulunmayan; kararlı, yararlı, başarılı 3 tane program sayabilir mi?

    Pisi zordur, değildir bilmem; teknik bir konu... Ancak bildiğim şey Pisi'nin işini çok iyi yaptığı ve farklı paket sisteminin Pardus kullanıcısına ayrıcalık hissettirdiğidir. Ayrıca, bir başka önemli ayrıntı da şudur ki; Linux dünyasında var olan her işe yarar, başarılı program ya da oyun Pardus depolarında mevcuttur.

    Debian veya Ubuntu depolarına bir bakarsanız, depoların 50 - 60 tane arşiv programı, 30-40 tane ağ kamerası uygulaması gibi çoğu gereksiz paketlerle şiştiğini; deponun önemli bir yüzdesinin zaten hiç kimse tarafından kullanılmadığını görürsünüz.

    Böyle herkes "deb paketleri, deb paketleri" deyince; bilmeyenler, o depolarda muhteşem oyunlar, inanılmmaz işler yapan programlar olduğunu, Pardus kullanıcılarının bundan mahrum kaldığını sanıyor.

    YanıtlaSil
  21. "Adsız"'a:

    Soru:

    "Allah aşkına, bilen birisi bana Ubuntu depolarında var olup da Pardus'ta bulunmayan; kararlı, yararlı, başarılı 3 tane program sayabilir mi? "

    Cevap:

    Aşağıdakiler tüm dünyada yaygın olarak,yıllardır geliştirilen, tüm dağıtımlarda olan projeler.
    10 dakikalık düşünme ile bu kadar yazdım. Bunlar benim yaygın olarak kullandıklarım ve takip ettiklerim. Bu listeye eminimki başka insanların kullandığı bir sürü paket eklenecektir.

    Pardus'da farklılıklar mutlaka olmalı ama şahsi kaanatime göre paket yöneticisi en son sırada...

    Diyorlarki Pardus'un network yöneticisi çok iyi. Hatta ubuntudan bile daha iyi. Ee ne güzel işte! Bu farktır. Bu farkı birde deb/rpm yapsaydık Ubuntu/Fedora kullanan açık kaynak kod gönüllüsü kardeşlerimizde bu nimetten faydalanırdı!

    Pardus listelerini de aratırsan asterisk kuramayan,kurmak isteyenlerden gelen bir sürü mail görürsünüz!...

    http://hata.pardus.org.tr/show_bug.cgi?id=5140 2007'den beri asterisk bekliyor halk!....

    Not: işgüzarlığa kaçıp,Aaa bu durum sadece asterisk'de var demeyin lütfen..


    asterisk
    nessus
    munin (http://munin-monitoring.org)
    otrs
    rt
    phpldapadmin
    courier mail
    exim
    fetchmail
    SquirrelMail
    maildrop

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsmail Bey madem üşenmeyip 10 dakika düşünerek bir liste yaptınız, birkaç dakika daha ayırıp bu programların ne iş yaptığını da yazsaydınız ya!... Böylece bu programların benzerinin Pardus'ta bulunup bulunmadığını anlamış olurduk.

      Yazdığınız programlardan bazılarının ne olduğunu anlamak için arayıp bakınca, neden yaptıkları işi yazmadığınızı anladım... Bunlar, ortalama bilgisayar kullanıcılarının hiçbir zaman kullanmayacağı şeyler... Eminim gayet iyi biliyorsunuz ki bu tarz programlar Pardus gibi kullanıcı odaklı bir dağıtımın önceliklerinde yer almaz. Yine aynı şekilde; yukarıdaki mesajı yazarken kastettiğim şeyin ne olduğunu da aslında gayet iyi bildiğinizden eminim. Bu yaptığınıza şark kurnazlığı derler...

      Sil
  22. Adsız Bey,

    1. Şark kurnazlığı yaptığım yok. Bu programların ne işe yaradığını bilmiyorsanız açık kaynak kod konusunda son kullanıcıdan daha aşağıda bir seviyedesiniz demektir! Az bir google yapıp ne kadar populer olduklarını aramada bulunan kayıtlara göre anlayabilirsiniz.

    2. Amacınız son kullanıcısı ise tabiiki bu programlara ihtiyacınız yok. Fakat sunucu diyorsanız bu paketler olmadan bi dağıtım olmaz!

    3. Pardus'u son kullanıcı ile sınırlamakta ciddi bir vizyon eksikliğidir... Sebeplerini ilk yorumumda belirtim. iki gün sonra bu işi Tubitak'a ihale eden kurumlar masaüstünden sonra benim sunucu parkımıda pardus'a geçir dediğinde kaç yılda sparc/ppc destekleri çıkar acaba?

    Sonuç/Öneri: Pardus dağıtımı olsun fakat angarya işleri sıfırdan yapmak yerine yapılmışı ile yola devam edip yeni katma değerler sağlamanın yolları aranmalı.

    Bu proje bizlerden alınan vergilerle yapılmaktadır. Dolayısıyla boşa giden her bir TL'de tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. Çok dağıtım meraklısı iseniz topluluk olarak istediğiniz isimde ve özelliklerde bir dağıtım çıkarırsınız. Bu konuda da kimseye açıklama yapmazsınız. Kimsede size bu niye böyle oldu diye sormaz,soramaz...


    Yok hem devlet parasını versin hem de ben istediğim gibi borumu öttüreyim derseniz orda bize de söz düşer.

    Amacım bu projedeki artı ve eksi yönlerini yüksek sesle vurgulamak. Bu sayede Pardus'daki yetkili kişiler projenin geleceğini değerlendirirken çok yönlü düşünmelerine katkı sağlamak.


    Kolay gelsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsmail Bey:

      1. Benim açık kaynak konusunda hiçbir iddiam yok. Bunu yazdığım hangi şeyden çıkardınız bilmiyorum. Ben, sadece bir Pardus kullanıcısıyım. Ancak Linux deneyimim Pardus'tan ibaret değil.

      2. Ben elbette ki son kullanıcıdan bahsediyorum. Sunucu da beni çok ilgilendirmiyor haliyle!...

      3. "Pardus'u son kullanıcı ile sınırlamak" vizyon eksikliğinden mi kaynaklanıyordur bilemem. Karar verirken bana sormuş olsalardı, ben de muhtemelen sizin isteyebileceğiniz şeyleri isterdim. Ama "Pardus son kullanıcı odaklı bir dağıtım olacaktır" diye karar vermişler ve buna uygun davrandılar. Projenin (belki de) sonu gelmişken bunu tartışmanın yeri var mı? Kaldı ki yarım kalmış bir de Kurumsal sürümümüz var. Kurumlardan gelecek taleplere belki onunla yanıt vermeyi düşünüyorlar.

      "Sonuç" dediğiniz kısımda kendi yargınızı yazmışsınız. İyi de, bu karara varırken hangi veri sizi Pisi'nin gereksiz olduğuna ikna etti? "Pisi paketi yapmakla uğraşmak yerine, falanca işler yapılabilir" gibi bir düşünceniz mi var acaba? Diyorum ki, acaba İsmail Bey, Pardus "deb" paketleri kullanır hale getirilse bile o paketlerin Pardus'a uyarlanması gerektiğini mi bilmiyor yoksa Ubuntu'nun depolarındaki paketlerin hiçbir işlem görmeden kullanılabileceği bir Pardus mu hayal ediyor? O zaman Pardus'a ne gerek var ki? Ubuntu'yu resmi dağıtım olarak ilan etsin yöneticilerimiz yeter!...

      Belki çok banal bulacasınız ama yazacağım : Her birine en az 30 bin lira saydığımız milyonlarca araç dolaşıyor yollarımızda. Yüzde doksanının lastikleri için de yurt dışına para ödüyoruz. Oysa ki dünyada Airbus diye bir firma yokken bu ülkede a'dan z'ye yerli uçaklar yapılıyor, Avrupa devletlerine ihraç bile ediliyordu. Birileri "ne gerek var, filanca ülkeden daha ucuza alıyoruz" YALANIYLA engel olmasa bugün Airbus diye bir oluşum belki hiç var olmaz, onun yerinde bizim uçak üreticilerimizi izliyor olurduk...

      Ben sizin gibi vizyon sahibi değilim; yaşama sığ bakmak, hatta bir de at gözlüğü takmak istiyorum. O at gözlüğümle de diyorum ki; Pisi bize ayrıcalık hissettiriyor, gururumuzu okşuyor... İşini ne kadar iyi yaptığını da hepimiz gayet iyi biliyoruz. Çok yönlü düşünmelerine ben de bu düşüncemle katkı ssağlamak istiyorum.

      Saygılarımla.

      Sil
  23. hayretlik bir vakıa. sene olmuş 2012 hala deb di, rpm idi yok bunlar niye tercih edilmediydi. edilse çok güzel olurdu...

    yani boş konuşulur ama bu kadarı fazla.

    adamların yaptığı en doğru iş sanki en büyük kabahatleriymiş gibi ortalıkta laflar ediliyor. yahu bu deb, rpm çok iyi bir halt idiyse adama sorarlar, bu linux'un masaüstü pazarındaki 20 senelik ezikliğine niye bir çare olamadılar? demekki masaüstü pazarı için konuşacak olursak bunlar bir boka yaramıyorlar.

    debian, elli ayrı mimariyi destekliyor ve deposunda da elli bin paket var da ne oluyor? tek mimariyi destekleyip, internet explorer ile gelen windowsun yüzde doksanlık pazar payına bir halel getirebiliyor mu?

    haa demekki bu oyunun kuralları başka. basketbol oynadığın gibi futbol oynayamazsın. buradan bunu anlıyoruz.

    http://www.zdnet.com/blog/hardware/the-year-of-the-linux-desktop-isnt-coming/16022

    "ben kullanıyorum arkadaş, kullanamıyorsan o senin aptallığın" diyerek milleti ahmak, kendini akıllı zanneden zevatın yüzde bir pazar payından rahatsız olmadıklarından adım gibi eminim.

    hadi dünyadan geçtik bari en azından Türkiyede bu rakamı biraz yukarı çekelim istiyorsak, bu "linux dağıtımı" denen şeyi yeni baştan icad etmek gerektiği anlamak ve bunun farkında olarak adımlarımızı atmamız gerekir.

    sözlerim yanlış anlaşılmasın. ben demiyorumki bütün dünyayı arkamıza atıp kafamıza göre takılalım. lakin bizim önceliklerimiz farklı. biz masaüstü pazarında gözle görülür bir pay sahibi olmak için yola çıktık. el alem bizim hedeflerimiz için hali hazırda çalışan kodlarını çöpe atmaz, rahatını bozmaz. gittiği yere kadar beraber, gitmediği yerde korkmadan kendi projelerimizi başlatabilmeliyiz. şayet yeterince güçlü bir ürün ortaya koyarsak ve adamların direnç noktasını aşarsak zaten kendileri alıp kendi sistemlerine adapte ederler. helali hoş olsun.

    yeterince kuvvetli vurursak kırılmayacak bir şey yoktur. bunun bir misali gcc/egcs macerasıdır.

    http://www.softpanorama.org/People/Stallman/history_of_gcc_development.shtml

    YanıtlaSil
  24. Hocam yazılarınızı ve yapılan yorumları okudum. Pardus kulanan basit bir kullanıcı olarak naçizane düşüncelerimi açıklamak isterim.

    Pisi ve deb;Israrla deb kulannalım pisi yi bırkalım diyenlere sormak isterim niye deb,rpm,tgz bu paket sistemlerinin nesi pisi den üstün de biz pisi yi bırakalım. Sadece depolarında 30000 paket varmış denildiği içinmi peki bu paketlerin kaçı benim gibi basit bir kullanıcının işini görecek şeylerden oluşuyor ve Türkçe dil desteiği ne durumda ben pisi den ve paket yöneticisiyle program kurmaktan memnunum ve Windows daki tıkla kur ileri geri onu işaretle bunu onayla tamam olmadı sistemi yeniden başlat gibi şeyleri ne özledim nede arıyorum kurulacak programları seçip iki tıklama ve sonrasında keyfime bakıyorum yada diğer işlerime devam ediyorum paket yöneticisi ne yaparsa yapar ben onun işine karışmam uzun lafın kısası ama uzatacağım sıkıcıda olasa ben Pardus la var olan teknolajilerin terkerdilmesine karşıyım çünkü bunların Pardus'un ruhunu oluşturduğuna inanıyorum.Misal tasma ve ağ yöneticisi terk edildi bireysel sürümde yok yarın kurumsal sürümdede olmayabilir tasmadan memnundum bugün kullandığım sistem ayarları zımbırtısından daha iyi hale gelebilirdi tabi ağ yöneticisi de kıssadan hisse Türk toplumundan her konuda olduğu gibi Linux ve özgür yazılım konusunda da üreten değil tüketen toplum olmamız isteniyor.Çevremize bakarsak bir zamanlar ürettiğimiz ve üretme imkanımız varken bu gün neleri hazır tükettiğimizi ve kaç para verdiğimizi görünce dudaklarınız uçuklayabilir bütün bunları bildiği halde herşeyi iyi bildiğini zanneden ve orda burda ahkam kesen bazıları çalıştaya katılmış olan hala (at gözlüğü penceresi)inden bakan (windows için yaptığım bir benzetmedir)bir kısım insanın hazırı var onu kullanalım demesi Türk toplumunu üreten değil tüketen toplum olma yani bağımlı olmaya yönlendirilmesi birde Maddog kunda aynı teklifi yapması beni zıvanadan çıkarmaya yetti de artı bile eminim bir çok insanıda zıvanadan çıkarmışdır insan emeğini boşa harcamayın çözülmüş sorunları yeniden çözmeye çalışmayın gibi söylemler hazırcı ve dışa bağımlı zihniyetin örneğidir alayını kınıyorum.Zaten bu hazırcı zihniyetle gidilği için bu güne kadar bu ülkede Linux ve özgür yazılım konusunda yeterince farkındalık yaratılamadı ve yeterince geniş bir topluluk oluşmadı çünkü kimse elini taşın altına koymadı adam gibi bir Linux dağıtımı çıkmadı çıkanlarda bir elin beş parmağını geçmez ve o çok bahsedilen paket sistemleri kulanıyorlardı ne oldu yok olup gittiler geriye kalan bir ikiside çok ilerleme kaydetmediler.Pardus bu konularda daha iyi farkındalık sağlamış ve daha geniş bir topluluk yaratmıştır ilk sürümünden bu yana geçen süre adam gibi değerlendirilseydi bu gün çok büyük bir kesime ulaşmış olacaktı helede Fatih projesinde kullanılsaydı öyle göstermelik tahtalarda değil öğrencilerin tabletlerinde çünkü tahta okullda kalacak tabletsse öğrenci nereye tablet oraya gidecek kullanılsaydı heryıl 1,5 milyon kullnıcı kazanacaktı ve öğrenmeye aç genç beyinlerin elerinde yükselecekti tren kaçmış değil henüz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elinize sağlık Aydın Bey.

      Sil
    2. yazının tamamı tek parça sığmadığı için iki parça olarak gönderdim bloğa ve şimdi farketiğim biçok yazım ve ifade hatası bulunmakta kusuruma bakmayın ne söylemek istediğim anlaşılmıştır herhalde bölüm 1 2 gibi bir eklemede yapmadığım için biraz karıştı tek parça olan hali aşağıdaki web adresindedir saygılarımla Aydın Altındağ

      http://www.ozgurlukicin.org/forum/haberler/24317/?page=6#post161683

      Sil
  25. Pardus Fatih projesinin altından kalkamaz diyenlere soruyorum tabletlere yüklenecek Android mi tahtalara yüklenecek Ms Win mi bu işin altından kalkacak yani tahtada tabalettede her ikisininde yaptığını yapar Pardus bu gün bile breysel ve kurumsal sürüm öğrenci ve öğretmenlerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumdadır ihtiyaçlar sanal olarak abartılmaktadır sırf Pardus kullnılmasın diye nedir bu Pardus'un karşılayamayacağı ihtiyaçlar diye sorukduğunda doğru dürüst bir cevap alamazsınız kem kümden başka en fazla duyacağınız arm sürümü yok bir biri abartarak anlatmıştı çok lazımmış gibi dynet.Sır Fatih'e yönelik eleştiriler yüzünden projenin ULUDAĞ olan adını değiştirip Fatih için Pardus yaptılar alay eder gibi illede yeni bir ad verilmesi gerekliydi Türkiye ve Dünya İçin Pardus yapsalardı daha iyi olurdu artı bir hedefte belirtmiş olurdu.Yeni dönemde adı geçen kurul bir an önce oluşturulmalı alacağı ilk karada Pardus'n mobil sürümünün yapılması olmalı daha sonra birçpk kişinin eleştirdiği şu sunucu mevzusu halledilmeli ama mobil sürüm daha önemli bence ve böylece Fatihte geriye kalan tablet ve tahtaları kurtarırız ve proje hala plot bölgelerde uygulanıyor tamamlanmış değil üreticiye Pardus mobil yükleyeceksin demek te elimizde.Görüldüğü üzere Pardus projesi üzerine karalıkla gidilir cesur adımlar atılırsa yarın arkanızı dönüp baktığınızda o ballandıra ballandıra anlatılıp bitirilemeyen paket sistemlerinden ve dağıtımlardan daha kökölü daha geniş imkanlara kanaklara depolara her konuda yetkin bir paket sistemine bir dağıtıma sahip olduğunuzu görceksiniz ve diyeceksinizki doğru bir iş yapılmış.Ama at gözlüğü penceresinden bakan teknik bilgisine güvenerek orda burda ahkam kesen nsanımızı hazırcılığa iten üketen toplum olmaya yönlendirenlere kanıpta Pardusla var olan teknolojileri bir bir terkedip yenilerini geliştirmediğinizde kendi masaüstü ortamı program koleksiyonu gibi bir bakmışsınızki adı kalmış geriye herşeyi hazır alıp içine koyduğunuz bir naylon poşet alış verişten sonra içini boşaltığınız bize poşetmi yoksa ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir market bir fabrikamı lazım siz karar verin.Pardus karanlık bir gecede doğmuş dolunay gibidir pırıl pırıl ışığıyla yolunuzu aydınlatır ve kurtlar aya karşı ulurlar ama ne sesleri ne kendileri aya ulaşamaz bir iki kara bulut ışığını kesmeye çalışda başaramadı ve biz destek verdiğimiz sürecede olmayacak bu yazdıklarım teknik bilgisine güvenerek ahkam kesen at gözlüğü penceresi takmış hazırcılara gitsin varın gidin hangi hazır cehennemde yanarsanız yanın biz kendi yaptığımız cehennemde yanacağız herşeyi bizden olan.Şimdilik bukadar klavye aşındı vallahi bir iki tuş çöktü günün son ışıklarıda kayboluyor dışarı çıkıp biraz hava alacağım belki yeni bir de klavye görüşmek üzere hoşçakalın Pardus da kalın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında, "Pisi'ye gerek yok, deb kullanalım" saçmalığını savunanların, bunu savunabilmek için en küçük bir dayanakları bile yok. Diyorlar ki:

      "Paketleri yeniden yapmaya ne gerek var, ona harcayacağımız emeği başka işler için kullanalım...

      İlk duyduğunda insana mantıklı geliyor ama gerçek hiç de öyle değil: Bilenler, hangi paketler kullanılırsa kullanılsın, kendi dağıtımın için yeniden inşa etmen gerektiğini ısrarla söylüyor. Zaten öyle olmasa, Debian ve Ubuntu depoları bir olurdu...

      Tasma'dan sonra Pisi'yi de yok etmeye çalıştıklarını düşünüyorum. Pardus'un Linux dünyasına kazandırdığı her şeyi bu yöntemle yavaş yavaş eritip, en sonunda diyecekler ki:

      "Zaten her şeyiyle diğer dağıtımların aynısı, buna ne gerek var!..."

      İşte şimdi itiraz etmezsek, o gün verecek yanıtımız olmayacak...

      Sil
    2. yazının tamamı tek parça sığmadığı için iki parça olarak gönderdim bloğa ve şimdi farketiğim biçok yazım ve ifade hatası bulunmakta kusuruma bakmayın ne söylemek istediğim anlaşılmıştır herhalde bölüm 1 2 gibi bir eklemede yapmadığım için biraz karıştı tek parça olan hali aşağıdaki web adresindedir saygılarımla Aydın Altındağ

      http://www.ozgurlukicin.org/forum/haberler/24317/?page=6#post161683

      Sil
  26. birde klasik "paralarımız çarçur ediliyor" lafı var.

    yani şu doksanına merdiven dayamış Türkiye Cumhuriyeti doksan senelik ömründe ender-i nadirattan olarak hayırlı bir işe para döktü de yinede hiç kimseye yaranamadı. gülermisin ağlarmısın...

    ekranımda bir fotoğraf. bilmem kaç milyon ışık yılı ötedeki bir nebulanın fotoğrafı. vay be diyorum kendi kendime. adamlar uğraşmış, çabalamış, kafa patlatmış ve bu fotoğrafı çekmiş. helal olsun adamlara... diye düşünürken birden aklıma geliyorki bu fotoğraf bedavaya çekilmiyor. bunu çekmek için Nasa, her sene amerikan halkının parasını su gibi para harcıyor. hem bu fotografın amerikan halkına ne faydası varki? hiç!

    şimdi biri çıksa deseki "ya bu Nasa haybeden para yiyor. Amerikan halkına zarardan başka birşey vermiyor, en iyisi bunu kapatsınlar", bizdeki yerli yersiz "tüyü bitmemiş yetimlerin" haklarını müdafa edenler adamın üzerine çullanırlar. işte bilimdi, teknolojiydi, cartı curttu. sizin gibilerin cahilliği yüzünden bu kadar geri kaldıkdı... artık azarın bin türlüsünü işitmesi işten bile değildir.

    şimdi hayal edelim. şu Türkiye Cumhuriyeti halkına acıdı. normalde acımaz da biz bu seferlik acıdı farz edelim. halkından topladığı paralar ile donanım ve yazılım için her yıl milyonlarca doları yurt dışına gönderdiği fark etti ve artık millete acıdığından buna bir çare bulmak istedi.

    baktı ve gördü ki; donanım noktasında yapabileceği fazla birşey yok. yazılım noktasında ise elde linux diye bir şey var. lakin her tarafından dökülüyor, masaüstünde kullanılabilecek gibi değil. ancak açık kodlu olduğu ve lisansı da elverişli olduğu için ve sıfırdan böyle bir işletim yazmak da çok pahalıya patlayacağından, nispeten az bir yatırım ile orta ve uzun vadede bu sistemin aksayan yerlerini düzeltebilirim ve hem kendi işlerim için kullanırım hem de dilerse vatandaşlarım da kullanırlar diye düşündü.

    bu düşüncelerle yatırım kararı aldı ve işe koyuldu. bir süre sonra gördü ki bu iş yerinde durmuyor. açık kaynağın ve özgür yazılımın doğası gereği her taraftan kendine ilgiyi cezbediyor. bu ilgiyi en iyi şekilde değerlendirmek için gerekli yatırımları yaptı ve gördü ki, yurtdışına göndermek yerine Türkiye'de harcadığı bu paralar ile devasa bir topluluk sürekli bir şekilde hem üretiyor hem de kendini geliştirerek linux sisteminin daha evvel müdahale edemedimiz noktalarına elini uzatmaya başlıyor. kde, xwindow ve kernel...

    ve belkide en güzeli, bu topluluğun bir parçası olan insanlar burada edindiği ve tecrübe ettiği bilgileriyle yeni teknoloji şirketleri kurmaya başlıyorlar. kim bilir gün gelir bizim de google gibi bir teknoloji üreten bir şirketimiz olur diyerek bu hayali seyahatimi burada noktalıyorum.

    evet. ileride bizim de google gibi bir teknoloji şirketimiz olsun istiyorsak paralarımızı en iyi şekilde bu ülke insanlarına harcamalalıyız. çünkü bu zamanda en büyük katma değeri yaratan beşeri sermayedir. biz bu zamanda kendi insanımıza ne kadar çok para harcarsak ileride o kadar çok meyve toplarız. aksi halde yine eskisi gibi bağda bahçede meyve toplamaya devam ederiz.

    bu memlekette en kıymetsiz şey malesef insan. milyonlar döküp dağları delip, denizleri aşıp yol, köprü yapıyoruz. lakin "geleceğimizin teminatı" diyerek genç nüfusumuzla övünüp, laf ebeliğinden ileri gitmeyen hacimce büyük fakat içi boş laflarla bu kadar genci layıkıyla değerlendiremeden gençliklerini heba ediyoruz.

    el alemin gençleri akıllıda bizimkiler mi salak? yoksa başka bir yerde mi hata yapıyoruz? yoksa el alem parasını doğru yerlere harcıyor da, biz yanlış yerlere mi harcıyoruz?

    YanıtlaSil
  27. Murat SAYGILI
    Ben yıllarca rpm tabanlı RedHat, Fedora, SUSE kullandım. Fakat Pardus'taki esnekliği, kolaylığı, stabiliteyi,grafik arayüzü hiçbirisinde bulamadım. Yaptığım iş gereği Redhat sunucular, SUN (Oracle) sunucular ile de çalışyorum. Ofiste bile şu anda size Pardus'tan yazıyorum. Virtualbox ile windows'u firmanın bazı özel araçları ile kullanmak zorundayım ama yaptığım işin çoğunluğu Pardus üzerinden. Söyleyeceğim şey şu. Pardus PİSİ'den asla vazgeçmemeli, bence pardusu pardus yapan bu. Kullanım kolaylığı, tek bir yerden paket yükleme, güncelleme, grafik arayüz çok başarılı. Belki paketler eksik olabilir ama paketler içiersinde bir öncelik belirlenerek sıra ile yapılabilirler. Google desktop, skype gibi çok büyük programlar bile hala 64 biti gerçek anlamda desteklemiyor. kurduğunuzda görüyorsunuz. Bu firmaların elinde bu imkanlar var iken böyle ise Pardus'a haksızlık ediliyor.Haksızlık derken işletim sisteminden bahsediyorum, elbette yönetim olarak çok büyük hatalar yapıldı. Ama bu Pardus'un suçu değil. Lütfen cezayı böyle güzel bir işletim sistemi yaratan ekibe ve Pardus'a kesmeyelim.

    Kalın Sağlıcakla.

    Murat SAYGILI

    YanıtlaSil
  28. Murat SAYGILI

    http://www.brighthub.com/computing/linux/articles/52774.aspx


    Pardus's PISI
    Written by: Tolga BALCI • Edited by: Michael Dougherty
    Updated Jul 15, 2010 • Related Guides: Package Manager | Linux

    In the Linux world, there are many derivative distributions that use the parent distribution's package management system. Pardus, the distribution from Turkey, uses a totally different package manager that is worth mentioning.
    Introduction

    There are many derivative distributions in the Linux world. If we look at the top ten distributions on Distrowatch, we can see Ubuntu and Mint, which are derivatives of Debian; Fedora and Mandriva which are derivatives of Red Hat; and PCLinuxOS which is a derivative of Mandriva. All these distributions use the main distribution's package management system. Debian based distributions use the dpkg package manager and Red Hat based distributions use the rpm package manager.

    The Pardus distribution uses a totally different package management system, called Packages Installed Successfully as intended or PISI. In Turkish, pisi means “kitty”, which is an intentional analogy to Pardus, the Anatolian Leopard. PISI developers criticized the existing package managers (dpkg, rpm, ebuilds, etc.) and their wrappers (apt, urpmi, yum, etc.) and have picked the best features from them and built the package management system from the ground up using Python.
    What is Different with PISI?

    The main differences between PISI and other package managers can be summarized as follows:
    Online Distance Learning
    WaldenU.edu/Education
    Education Master’s or PhD. 100% Online, 100% Supported!
    Ads by Google

    the main roles of the package management--installing and building software packages, dependency resolution, repository management, package signature verification, and package downloading--is the core of PISI
    the package configuration is a separate task and delegated to the Configuration Manager or COMAR
    with the 2009 release of Pardus, PISI introduced delta packages which are similar to delta rpms. Delta packages hold information about “what's new” with the package and installs only the differences. This saves the user from downloading the entire application

    In mainstream package managers, such as apt, the “housekeeping” job, keeping track of the installed packages, is done by the dpkg application and the wrapper, apt, handles dependency resolution, package selection and installation issues. This is where PISI is different--package configuration is not handled by the package manager. Second, traditional build scripts are shell scripts, which present high costs for maintenance and debugging (shell scripting needs additional helpers and tools, which bring their own syntax and usage, and in turn which developers/packagers need to learn to build packages). Third, PISI configures packages before installation, similiar to Gentoo's emerge, presenting a more efficient installation. If this is how the user chooses to proceed, the source repository has to be added to PISI's configuration. Fourth, it brings the “scenario” concept, enabling developers and administrators to test their builds and installations before committing a whole implementation.
    PISI Front End

    PISI has only one front end, the PISI Package Manager, which is looks very similar to Adept. The left pane presents the package category and the right pane displays the applications for the selected category. A small description is added under each package name.

    PISI Package Manager

    Conclusion

    PISI brings new life to existing package management systems with its simplicity and ease of use for the end user, while presenting a Python-based development environment. Developers who have a working knowledge of Python and XML will find it relatively easy to grasp the PISI basics and build packages. By picking the best features from each package manager, PISI is ready to be implemented in the mainstream distributions.

    YanıtlaSil
  29. Murat SAYGILI

    Necdet Bey Merhaba,

    Pardus'u paket işlerinden kurtarmanın bir yolu yok mu? Örneğin, Pardus'un bir index dosyası olsa tar.gz dosyaları için, bu index pisi tarafından kurulum esnasında çekilse ve tar.gz dosyaları ilgili kaynaklardan canlı olarak güncellense. Yani, paketleme işlemini biz değil pisi yapsa kendisi,arkadaşlar actions.py gibi dosyalar ile uğraşmasa, insanların üzerinden bu paket işi kalksa, başka şeyler ile uğraşılsa. Ben programcı değilim ama sizin bir sürü projelerde yer aldığınız biliyorum. Fikriniz nedir acaba bu konuda?

    Murat SAYGILI

    YanıtlaSil
  30. Selamlar,

    actions.py dosyasında paketin derlenirken hangi parametrelerle derleneceği gibi bilgiler bulunduğundan onu kullanmadan paket üretilmesi imkanı yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke bunu otomatize edebilecek bir yol olsaydı. Büyük yük kalkardı omuzlardan.

      Sil

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...