Bu yazıyı uzun zamandır yazmak istiyordum ama nedense bir türlü elim varmamıştı. Daha fazla ertelersem neler yaşadığımı iyice unutacağım.
12 Ağustos günü Ankara'dan Çanakkale'ye dönmek için terminalde otobüs bekliyordum. İki gece de yolda geçeceğinden ve Çanakkale-Ankara ardından Ankara-Çanakkale arasında araç kullanmayı gözüm kesmediğinden otobüsü tercih etmiştim. Kabul edilmiş olmasına rağmen henüz sözlemesini imzalamadığımızdan duyuramadığımız büyük bir projenin panelinden çıkmıştım ve panel çok iyi geçtiğinden çok mutluydum. Yolda sıkılmayayım diye aldığım kitabı okuyarak zaman geçirmeye çalışıyordum. Saat 20 sularında aşağıda fotoğrafı bulunan, takım elbiseli, sevimli bir ihtiyar yanımdaki boş koltuğa oturmak için izin istedi.
Çok fazla boş yer varken izin istemesi garip olsa da selam verip kitabı okumaya devam ettim. Amca önce saati sordu; benim cevabımdan sonra kendi saatine baktı ve doğruluğunu kontrol etti. Ama bunu kibar ve sevimli bir şekilde yaptı. Aradan biraz zaman geçince bana doktor musunuz diye sorduğunda artık konuşmak istediğini anladım. Kitabı kapattım ve sohbete başladık.
Laf lafı açtı ve kısa bir süre sonra çantasından yukarıdaki fotoğrafın kapak olduğu bir dergiyi gösterdi. Derginin kapağında "Atatürk'ün yanağını okşadığı çocuk şimdi ne yapıyor" yazıyordu. Bir çocuk gibi gülümseyerek "O çocuk benim" dedi ve dergide kendisiyle yapılmış röportajı gösterdi bana. Adı Mehmet Türk olan bu 80 yaşından biraz yaşlı amca Almanya'da makine mühendisliği okuduğundan, deniz suyundan içme suyu elde etmek için yaptığı çalışmalara varıncaya dek çokça şey anlattı. Kendisi emekli olmuştu ve her yaz bir haftalığına Fethiye'ye, memleketine tatile gidiyordu. Eşi artık bu seyahatlerden usanmış olduğundan onu Ankara'da çocuklarının yanına bırakmış tek başına gidiyordu bu yıl. Çok kibar bir beyefendi olduğunu sanırım söylememe gerek yok.
Kendisinden dinlediğim kadarıyla yukarıdaki fotoğraf Fethiye'de çekilmiş. Aradan yıllar geçtikten sonra ölümüne bir kaç yıl kala Atatürk tekrar gelmiş Fethiye'ye. Bu ziyaret sırasında Atatürk eski sağlığında olmadığından şehri gezmemiş de sadece heyetleri kabul etmiş. Tabi Mehmet Türk, daha önce Atatürk kendi yanağını okşadığından, yine onu görmek istiyor ve kendisinden çok büyüklerin kabul edildiği salona girmeyi aklına koyuyor. Salonun girişindeki görevliye "Atatürk geçen geldiğinde benim yanağımı sevmişti, belki yine sever" diyerek içeri sızıyor. Anlatırken yüzünün aldığı afacan hali görseniz bunu gerçekten yapmış olduğuna benim gibi inanırdınız sanırım. Salona girip Atatürk'ü karşısında görünce çocuk aklıyla utanıp yanına gidemiyor ve girdiği gibi usulca çıkıyor salondan.
Yukarıdaki fotoğrafı, benim gibi, daha önce görmüş ama hikayesini merak etmemiş birilerinin hoşuna gider umarım bu yazdıklarım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var
İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Ahmet Göksu - Native Graphics Backend for FreeType Demos on macOS Ali Haydar - Implementation of a g-k ...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Bora Sabuncu - Remote Control Emre Çelikten - Web Data Collection for Language Modeling Gökçen Eras...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: B. Arman Aksoy - Idea 15: Work on the Pathway Database Converters for the Expansion of Pathw Berker ...
böylesi bir insanı tanımış olmanız mutluluk verici bende bir gazi ile tanışmıştım. bu arada açıklayamadığınız projeniz özgür yazılım dünyasını ilgilendiriyormu bari bunu bilelim;)
YanıtlaSilKısmen ilgilendiriyor tabi ;)
YanıtlaSil