sınav etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sınav etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2020 Cumartesi

Sınavlarda başarılı olmanın yolları

Araştırma görevlisi olarak çalıştığım yılları da sayarsam yirmi yıldan uzun zamandır sınav kağıdı okuyorum. Bundan daha uzun bir süre kendim öğrenci olarak sınav kağıdı doldurduğum için bu konuda oldukça tecrübeli sayılırım. Öğrenci arkadaşlara "günü gününe çalışın" gibi asla tutamayacağı tavsiyeler yerine sınavlarda yardımcı olacak birkaç önerim olacak. Yerine getirmesi çok kolay ve faydası yüksek önerilere başlayalım:

Derse girerseniz hocayı dinleyin!

Derse ister devam mecburiyeti yüzünden, ister öğrenmek için girmiş olun, artık dışarıdaki müthiş eğlenceyi, köpük partisini kaçırdınız demektir. Bir saat o sınıfın içinde oturacaksanız bu zamanı dersi anlatanı dinleyerek geçirin. Hoca kötü mü anlatıyor, ders çok mu sıkıcı; o zaman fenalaşıyormuş numarası yapın ve dersten çıkın. Gerekiyorsa yerinize imza attırın ve bir daha da girmeyin. Böyle yapmayıp derse giriyorsanız o lanet olası cep telefonunu bir kenara bırakın, hatta sessize alın. Sınıfın dikkatini dağıtmamaya çalışın. Bir saat facebook veya instagram hesabına girmemiş ve bundan fiziki bir zarar görmüş ilk kişi siz olmayacaksınız.
Dersi dinleyin (dinlemeyecekseniz kantindeki bütün eğlenceyi kaçırdığınız yetmiyormuş gibi dersi dinlemek isteyenlere de mani olmuş olacaksınız (sonra ders notlarını o arkadaşlarınızdan isteyeceksiniz unutmayın bunu (hatta inanmazsınız ama o konuları öğrenmek meslek hayatınızda da işinize yarayabilir (hadi canım meslek hayatınız olacağını düşünmüyor olamazsınız)))). Dinlemeyeceğiniz derse girmeyin (mutlaka yerinize imza atan birini bulursunuz), girdiğiniz dersi dinleyin. Çok basit ama kesin etkili bir tavsiye.

Ödevleri yapmaya çalışın!

Bakın teslim edin demiyorum, yapmaya çalışın. Meslek hayatınızda çözmeniz gerekecek sorunlardan biri diye düşünün o ödevi. Şimdi onunla uğraşmazsanız ileride karşılığında maaş aldığınızda nasıl uğraşacaksınız benzer bir sorunla? Şimdi üzerinde tartışabileceğiniz arkadaşlarınız var etrafınızda bu fırsatı değerlendirin. Ödevi teslim süresine kadar yetiştiremeseniz bile mutlaka tamamlamaya çalışın. İleride çalışmaya başladığınızda (o güzel günler geldiğinde yani) ne hangi dersi kimden aldığınızı, ne de dersi hangi notla geçtiğinizi hatırlamayacaksınız. Derste anlatılan konuları öğrenmek için ödevlere zaman ayırın. Teslim zamanı geçtikten sonra dersin hocasıyla çözümünüzü tartışın. Bunu yapan çok çok azdır ama hoca için de mutluluk verici bir şey olur bu.

Sınavdan önceki gece uyuyun!

Sınava hazırlığı son geceye bırakmayın demek ne kadar faydasız bir tavsiye biliyorum ama en azından son gecenin tamamına bırakmayın. Şimdi çok gençsiniz ve günlerce uyumadan durabilirsiniz gibi geliyor biliyorum. İşin garibi durulabiliyor da. Lakin uykusuz geçen gecenin ardından sabah sınava girince en iyi performansınızı gerçekleştiremeyeceksiniz. Hatta çok iyi bildiğinizi düşündüğünüz (doğruyu konuşalım, çok iyi biliyorsanız neden sabaha kadar uyumadınız?) şeyleri bile cevaplamanız çok zor olacak. Varsın bazı konular eksik kalsın (hangi konuyu atlarsanız sınavda o sorulur. Bu doğanın bir kanunudur önüne geçemezsiniz.) ama sınava biraz olsun uyuyup öyle gidin. Elbette saat 9'da sınav varken 7'de biraz gözlerimi dinlendireyim diyerek koltuğa uzanmayın.

Sınava girin!

İnsan sınava yeterince çalışmadığını düşündüğünde sınava girmeyip, hastalanıp :) rapor almayı ve mazeret sınavına girmeyi aklından geçiriyor. Eğer gerçekten ayağa kalkamayacak kadar hasta değilseniz sınava girin. Mazeret sınavı daha kolay olmayacak, siz de daha çok çalışmayacaksınız. Bir diğer sınava girmeme nedeni de ilk sınavın kurtarılamayacak kadar kötü olduğunu düşünmek. Sınava girdiğinizde olabilecek en kötü sonuç dersten kalmak iken, girmeyerek bunu garantilemiş olmuyor musunuz? Eğer sınava gelmek için harcayacağınız vakitte evde protonları çarpıştırmayacaksanız o sınava girin.
Bir dersi geçmenin ilk şartı (derse çalışmaktan bile öncelikli şartı) sınava girmektir.

Sınav kağıtlarına adınızı eksiksiz yazın!

Sınav kağıdınızı aldığınızda, üzerinde adınız yazmıyorsa ilk iş olarak adınızı yazın. İlave olarak kullanmak için aldığınız her kağıda adınızı yazmayı ihmal etmeyin. Aksi halde sınav kağıtlarını okuyacak hocaya yazınızdan sizi tanımak gibi oldukça zor bir görev vermiş olursunuz. Bundan fayda görmüş kimseyi bilmiyorum.
Birden çok adınız varsa hepsini yazın. Birini atlamayın, kısaltma yapmayın. Adı Abdurrahman olup sınav kağıdına Apo yazan bir öğrenciye niye böyle yaptın dediğimde "arkadaşlar bana böyle der" dediğini dün gibi hatırlıyorum. İki adı olup birini sınav kağıtlarına yazmayan bir öğrencim de yazmadığı adının halasının adı olduğunu ve onu sevmediği için yazmadığını söylemişti. Yapmayın böyle şeyler. TAM ADINIZI YAZIN!

Soruları okuyun!

En çok yapılan hataların başında belki de sorunun tamamını okumadan cevap yazmaya başlamak geliyor. Soruda size neler verilmiş, nasıl kısıtlamalar var ve en önemlisi sizden ne isteniyor diye bakmadan soruyu çözmeye başlamayın. Yıllardır sınav kağıtlarında doğru ama soruyla ilgisi olmayan şeyler okuyorum. Bunların bir kısmının doğru cevabı bilmeyen öğrencilerin "ben bildiğimi yazayım da hoca arasından doğruyu seçsin" diye yazdığı şeyler olduğunu biliyorum ama sınav çıkışında "aa hoca onu da mı sormuştu?" serzenişlerini o kadar çok duyuyorum ki bu tavsiyenin çok işe yarayacağından eminim.

Okunaklı yazın!

İnsan ancak okuyabildiği, anlayabildiği şeylere not verebiliyor. Kimse sizden müthiş bir el yazısı beklemiyor ama yazdıklarınızın okunabilmesi gerektiğini unutmayın. Çok büyük yazdığı için rahatsız olduğum kimse olmadı ama 1 puntoyla yazanların kağıtlarını ancak büyüteçle okumak mümkün oluyor. Kendinizi düşünün, hocanın yakın gözlüğünü takmadan okuyabileceği kadar büyük yazın.

Sınav kağıdını mantıklı kullanın!

Yazdığı her şeyi cevap kağıdının bir tarafına sıkıştırıp kağıdın arkasını hiç kullanmayan öğrenci sayısı tahmin edilenin çok üzerinde (yalnız değilsiniz yani). Soruları cevaplarken aklınızda hep "bunu insan okuyacak" olsun. Cevaplara daha sonra aklınıza bir şey geldiğinde (her zaman gelir) ekleme yapabileceğiniz aralıklar bırakın. Hiçbir hoca cevap kağıdında milimetre kareye kaç kelime yazdığınızla ilgilenmiyor, kağıdı biraz verimsiz kullandınız diye kötü not almazsınız. Cevap kağıdında sağdan, soldan, üstten ve alttan bir kısmı (ölçmenize gerek yok ama sıfır noktasına ulaşmaya çalışmayın) boş bırakmanız okunurluğu arttırır. Ne kadar çok kısmı okunursa (elbette siz de okunduğunda anlamı olan şeyler yazmışsanız) o kadar çok puan alırsınız.

Yanınızda kalem ve silgi bulundurun!

Yok artık dediğinizi duyuyorum ama her sınavda istisnasız birilerinin kalem ucu biter veya silgisi yoktur. Ne kendi dikkatinizi, ne de arkadaşlarınızınkini dağıtmayın, sınavda gerekli olacağını biliyorsunuz, alın şunları yanınıza. Nadiren de olsa sınava tükenmez kalemle girenler oluyor, yapmayın öyle şeyler. Belki kuş tüyünü mürekkebe daldırarak yazarsanız hoca etkilenebilir ama değmez bununla uğraşmaya.

Cevap kağıdına mektup yazmayın!

Sınava neden çalışamadığınızı, kaç alırsanız dersi geçmenize yettiğini, dersi kaçıncı defa aldığınızı ve artık bıktığınızı cevap kağıdına yazmayın. Okumuyoruz böyle şeyleri. Cevap kağıdında böyle bir not okumuş ve öğrencinin puanını değiştirmiş kimseyi görmedim ben uzun ömrümde. Bu dersi geçemezseniz bursunuzun kesilmesi, bu dersi geçemediğiniz için mezun olamazsanız sevdiğiniz kadınla/adamla evlenemeyecek olmanız elbette bizi üzer ama bu notunuzu değiştirmez. Dersi geçmek için sınava hazırlanmanız gerekiyordu.

Hocaya yardımcı olabilmesi için imkan verin!

Yazdıklarım arasında belki de yanlış anlaşılma ihtimali en fazla olan şey bu olacak ama ben yine de yazayım. Arasınava hiç hazırlanmamış ve 1 almış bir öğrenci düşünün, notunun 50 olabilmesi için final sınavından 82 alması gerekiyor. Bu durum genellikle öğrencileri ümitsizliğe sürükler ve sınava bile gelmemelerine neden olur. Bu öğrenci öyle yapmamış olsun ve çok çalışsın finale. Final sınavında 5 soru olsun (her soru 20 puan). Bu çalışkan arkadaşımız ilk dört soruya sınavları değerlendirecek hocayı da etkileyecek kadar başarılı cevaplar versin. Son soruya ise cevabın tamamını hatırlayamadığı için eksik bir şeyler yazmak istememiş olsun ve hiçbir şey yazmasın (kendi beyanı böyleydi). Hatta sınav kağıtlarını okuyan hoca cevapları o kadar beğensin ki (yapmaması gerektiği halde) bu öğrenci ilk sınavdan kaç almış diye baksın ve geçebilmesi için 82 alması gerektiğini görsün. Aslında hocanın kağıda 80 verip geçmesi ve üzerinde hiç düşünmemesi gerekir. Dersin hocası böyle yapmayıp bu kadar azimli bir çalışmanın sonunda öğrencinin ödüllendirilmesi gerektiğini düşünürse ne yapabilir? 100 üzerinden 80 ile 82 arasında gerçekte bir fark yoktur (elbette çoktan seçmeli bir sınav yapılmamışsa). Öğrencinin çok çalıştığı ve konuları öğrendiği de görülmektedir. 20 puanlık son soruya hiçbir şey yazmayan öğrencin boş sorusuna 2 puan verme imkanı da yoktur. Iğdır'ın en önemli özelliklerinden biri diye zırvalamayın ama böyle de yapmayın.

Verdiğiniz yanıtları okuyun!

En az soruları okumak kadar önemli bir konu da cevaplarınızı okumak. Benim gördüğüm öğrencilerin neredeyse yarısı ne yazdım ben diye dönüp bir daha bakmıyor. Soruda kaç metre diye sorulmuşken cevabı 3kg olarak mı verdiniz, olasılığı %110 mu buldunuz, havuzdaki dalga yüksekliği 96m mi çıktı? Bunu hocadan önce okursanız düzeltmek için bir şansınız olur. Ne kadar emin olursanız olun verdiğiniz yanıtları okuyun. Lütfen.

3 Ocak 2015 Cumartesi

Böyle bir sınav da mümkün

Küçük yaşta izlediğim Hababam Sınıfının aşağıdaki sahnesi hiç aklımdan çıkmaz. Bana kül yutturamazsınız diye sıraların üzerinde gezen hocanın sırtına cevap kağıdı asılması sahnesi günümüzün teknolojisi ile biraz farklı tipte olsa da gerçekleştirilebilecek bir sahne.


Geçen yıl sınavlarda kopya çekçek serbest olsun diye yazmıştım. Yazıyı okumaya üşenecekler için özetleyeyim: bilgisayar mühendisliğinde sınavlarda birinden canlı yardım almak haricinde her şey serbest olsun demiştim. İşin doğrusu bunun bir benzerini yıllar önce herkesin aynı soruyu farklı girdilerle çözeceği bir şekilde vermiş ve 3 gün içinde çözüp gelmelerini istemiştim. Kimilerinin şaşıracağı bir şekilde o sınavda kopya çeken olmamıştı. Olduysa bile "benim sınavlarımda kopya çekemezsiniz" diye sıraların üzerinde gezsem bile ancak o kadar olurdu eminim.

Bu yıl bilgisayar ağları dersinin arasınavında sınavın bir kısmını bilgisayar başında ve internet açık bir şekilde yaptım. Herkes derste oturduğu gibi oturdu sınavda; aralık bırakmadan, sıra atlamadan. Zaten herkes kendi bilgisayarını getirmiş, internet açık, öğrencilerin kafasını çevirip bakmasından mı çekineceğim diye düşündüm. Dördüncü sınıf dersi olduğundan 6 ay sonra meslektaş olacağımız öğrencilerin hepsine aynı soruyu sordum. Soruyu tamamladığını söyleyenin bilgisayarına baktım, yapan çıktı.

Hiç sıraların arasında gezip ne yapıyorlar, birbirleriyle yazışıyorlar mı denetlemedim. İki saatin sonunda sınıfın yarısından fazlası soruyu yapamadı. Çok yakın iki arkadaştan biri yaptı, biri yapamadı sınavı. Herkesin sınavı yapıp çıkmış arkadaşlarıyla internetten konuşup nasıl yapılacağını öğrenme fırsatı vardı ama kimse yapmadı bunu. Basitçe tarif edilebilirdi yapılacak iş. Zaten sınavda yapamayanlar sınav sonrası hızlıca soruyu çözüp ah ulen dediler.

Başka bir zaman, başka bir sınavda aralarında boş sıralar bıraktırıldığı, kaynak kullanmanın serbest olmadığı halde gözetmenin 2 dakika sınıftan ayrılmaya cesaret edemediği öğrencilerden oluşan bir grupla böyle bir sınav yapabilmiş olmaktan büyük mutluluk duydum.

Bence dersinde kopya çekilen hoca da bir kendine dönüp bakmalı.

10 Mart 2013 Pazar

LPI 101 tamam sırada 102 var

Geçen hafta LPI 101 sınavına giren eski/yeni öğrencilerim hakkında yazmıştım. Çanakkale'de 10, İstanbul'da 6 olmak üzere benim çocuklardan toplam 16'sı sınava girmişti. Cevap anahtarlarının yurt dışına gönderilip değerlendirilmesinden sonra hepsinin sınavda başarılı olduğunu öğrendik. Yaza doğru LPI 102 sınavını da başarıyla geçtiklerinde LPIC1 sertifikasını almaya hak kazanacaklar. Bu sertifika Junior Level Linux bilgisini gösteriyor. Bu sertifikayı aldıktan sonra girilebilen 2 sınavla alınan LPIC2 sertifikası Advanced Level Linux bilgisini, ondan sonraki adım olan LPIC3 ise Senior seviyesinde bilgisini belgelendirmiş oluyor. Suse de ayrıca bir sınava girmeye ve ücret ödemeye gerek kalmadan LPI sertifikasını almış olanlara kendi sertifikalarını veriyor.



Elbete önemli olanın sertifikanın kendisi değil, ona hazırlık süresinde öğrenilenler olduğunu da aklımızdan çıkarmıyoruz.

Böyle çalışkan bir ekiple birlikte çalışmış olmaktan, bir kısmıyla hala çalışıyor olmaktan büyük mutluluk duyduğumu bir kere daha yazmış olayım.

3 Mart 2013 Pazar

Sertifikalar ve LPI

Seritikalara hep mesafeli yaklaşmışımdır. Bir markanın ürününü kullanabiliyor olmayı ölçen sınavlara katılmadığım gibi öğrencilerimi de bu tip sertifikalara hiç yönlendirmedim. Bilişim dünyasında bir dönem çok etkili olan teknolojiler ve firmalar çok kısa sayılacak sürelerde piyasadan silindiğinden (bakınız; sun microsystems) bu yönde çaba harcamamamayı tercih ediyorum. Özgür yazılımın doğasının markayı değil de teknolojiyi çalışmaya, onu öğrenmeye ve geliştirmeye daha yatkın olduğuna inanıyorum.

Geçen yıl Uşak'ta Akademik Bilişim Konferansında İsmail Yenigül'den dinlemeden önce LPI hakkında da bir bilgim yoktu doğrusu. LPI bir markaya, ürüne bağlı olmadan Linux bilgi seviyesini ölçen, soru hazırlamak da dahil bütün süreçleri katılıma açık sertifika sınavları yapıyor. Sınavı geçen kişinin hangi konuları ne ağırlıkla bildiği de ayrıntılı olarak mevcut. LPI'ın sertifika almak için sınavına girilmese bile konuların sırasını takip etmek için iyi bir kaynak olduğunu düşünüyorum doğrusu. Diğer sertifika sınavlarıyla karşılaştırıldığında oldukça ekonomik bir sınav ücreti olduğunu da eklemek lazım.


Bugüne kadar bütün derslerimde öğrencilerimi Linux ve özgür yazılımlar kullanmaya yönlendirdiğimden (böyle de harika bir insanım) bu yıl LPI 101 sınavına girsinler istedim. LPI Türkiye yetkilisi olan İsmail Yenigül de 'sen çocukları hazırla, sınav öcreti için ben uğraşayım' dedi ve sonuçta bugün bir grup öğrencim LPI 101 sınavına girdiler. Cevap anahtarları yurt dışına gönderildiğinden sonuçları almak biraz vakit alacak ama sonuç her ne olursa olsun hazırlık sürecinin onlara çok şey kattığını gördüm. Yaza doğru bir sonraki aşama olan LPI 102 sınavı için de çalışsınlar istiyorum (isteklerim bitmiyor).

Yaptıkları işin ülkenin insan kaynağına yatırım olduğunu bilen ve bir karşılık beklemeden İstanbuldan gelip, sınav yapıp geri dönen, sınav ücretleri de karşılayan İsmail Yenigül ve Barış Şimşek'e çok teşekkür ediyorum.

1 Mart 2013 Cuma

Sınavlarda kopya çekmek serbest olsun

Kitabı açıp bakmanın serbest olduğu bir sınava ilk defa üniversitede girmiştim. Girmeden önce bu tip bir sınavın çok kolay olacağını düşünüyordum; hoca kitaptaki konulardan farklı bir konudan soramayacağından ne sorarsa sorsun kitaba bakıp yazarız gibi gelmişti. Kazın ayağının öyle olmadığını anlamamız uzun sürmedi elbette. Kitabı açıp bakmak serbest olunca 'şu nedir', 'bunu tanımlayın' gibi sorular gelmedi hiç. Problemleri çözerken kitaptaki örneklere bakmak bir avantajdı ama daha önce çalışmamışsanız sınav sırasında konuyu kitaptan öğrenip sonra çözecek kadar da vakit yoktu doğrusu. Dersin hocası bir sonraki sınavın da böyle olmasını isteyip istemediğimizi sorduğunda sınıfın çoğunluğu istememişti kitap açık sınav olmayı.


Bütün alanlar hakkında bir genelleme yapmak istemem ama benim çalıştığım bilgisayar mühendisliği alanında öğrencilere lisans eğitimleri süresince öğrettiğimiz konuların hatırı sayılır miktarı onlar meslek hayatına atıldıklarında geçerliliğini yitirmiş oluyor. Meslek hayatlarında ise klasik sınavlarda yapılan yöntemle sorun çözmeleri beklenmiyor hiç. İnternette arama yapmadan, kitaba veya notlara bakmadan neredeyse hiç bir sorunla ilgilenmeye bile başlamıyoruz çoğunlukla. Hele ki tasarım yapmak gibi işleri hep yapıp bozup, fikir alıp öyle sonuçlandırıyoruz.

Bilgiye erişimin eskiye göre çok hızlı olduğu günümüzde hala eski ölçme ve değerlendirme yöntemlerini kullanmakta ısrar etmemek lazım. Üniversite sonrası hayatında karşılaştığı problemleri çözerken mutlaka internet kullanacak birini benzer bir ortamda sınamanın büyük faydası olacaktır.

Sorular uygun hazırlanırsa (bu zahmetli bir şey kabul ediyorum), bizim zamanımızda nasıl kitap açıkken yeterince çalışmamış öğrenci başarılı olamıyorsa şimdi internetin erişilebilir olması da herkesin tüm soruları yapacağı anlamına gelmeyecektir. Bu dönemde ölçülmesi gereken; öğrencinin bilgiyi arayıp bulup, kullanabilmesi olmalı.

Soruları gerçekten kendisinin yapıp yapmadığını, internetten birinden canlı yardım alıp almadığını öğrenmek için ekranı kaydeden bir program kullanmak rahatça iş görecektir. Bunun etrafından dolaşmak mümkün olur diyenlere mevcut sistemin zaten etrafında tur atıldığını hatırlatmak isterim. Öğrencileri kopya hazırlamaktan, gözetmenleri gereksiz bir sıkıntıdan kurtaracak internet açık sınavlar için tek gereksinim sınavın yapılacağı laboratuarlar olacaktır. Onun da sağlanması eminim çoğu yer için sorun olmayacaktır.

Böyle bir ölçme değerlendirme yöntemi hem hocaların ders anlatım yöntemini, anlattığı konuları gözden geçirmesini, hem de öğrencilerin ezberleyerek başarılı olamayacakları yeni bir döneme girmelerini sağlayacaktır.

Yazan, Yöneten ve Oynayan aynı kişiyse o tiyatroya gitmeyin

Elbette her genelleme gibi bunun da bazı istisnaları var ama istisna olmadan genelleme zaten yapılamaz.   Oldukça uzun zamandır yerli ve yab...